“Anayasanın 56. maddesi hiçe sayıldı”
Çalışkan, maden projesinin çevre ve yaşam alanlarını geri dönüşü olmayan şekilde tehdit edeceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu proje, anayasanın 56. maddesini yok hükmünde saymaktadır. Bilimsellikten uzak, uluslararası ve yerli işbirlikçi sermayenin kâr hırsıyla ortaya konmuş bir ekokırım projesidir. Bir yılı aşkın süredir halkı bilgilendirdik ancak tüm uyarılarımıza rağmen ÇED olumlu kararı verilmiştir.”
Platform bileşenlerinin, idarenin kararının iptali için çok sayıda dava açtığını belirten Çalışkan, açılan davalarda yürütmenin durdurulmasının talep edildiğini de açıkladı.
“Tek bir ağacı kestirmeyeceğiz”
Maden faaliyetinin başlatılması hâlinde doğanın telafisi mümkün olmayan zararlar göreceğini vurgulayan Çalışkan:
“Tek bir ağacı dahi kestirmeyeceğiz. Yürütme durdurulana kadar şirketin bölgede yapacağı her faaliyet tarafımızca takip edilecektir. Bu hukuka aykırı karardan dönüleceğine inanıyoruz.” dedi.

“Halkın katılımı engellendi, süreç provoke edildi”
ÇED sürecinin usulüne uygun yürütülmediğini belirten Çalışkan, Halkın Katılımı Toplantısı’nın Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından adeta provoke edildiğini, köylünün toplantıya katılımının engellendiğini söyledi.
Projenin sahibi Cengiz Holding’in bölgede gerçeğe aykırı bilgiler içeren broşürler dağıttığını ifade eden Çalışkan:
“Yalanlarla dolu broşürlerle halkın rızası çarpıtılmıştır. Platform üyeleri sosyal medyada hedef gösterilmiş, köylüler tehdit edilmiştir.” dedi.
“Asıl kamunun yararını biz savunuyoruz”
Platformun bazı çevreler tarafından eleştirildiğini, iktidar kanadından gelen açıklamalarda hedef gösterildiğini belirten Çalışkan, şu sözlerle tepki gösterdi:
“Ormanlarımızı, suyumuzu, tarım alanlarımızı koruyan bizleriz. Bir özel şirketin kârını kamu yararı gibi göstermeye çalışanlara soruyoruz: Bu projeden sizin çıkarınız nedir? Platformumuzu suçlamadan önce bunu açıklayın.”
Tarım, su varlıkları ve iklim krizi vurgusu
Bölgede organik tarım potansiyeli bulunduğunu hatırlatan Çalışkan, BEBKA’nın raporlarına göre Sarıcakaya ve Mihalgazi’nin mikroklima yapısıyla önemli tarım alanları olduğuna dikkat çekti.
ÇED raporunun, bölgedeki tarımsal verilerle çeliştiğini belirten Çalışkan:
“Bu rapor su kaynakları konusunda da birbirini tutmayan bilgiler içermektedir. Projede kullanılacak devasa su miktarı, iklim krizinin etkileriyle birleştiğinde çok daha vahim sonuçlar doğuracaktır.” dedi.
“Süper izin yasası doğayı talana açıyor”
Çalışkan, Resmi Gazete’de yayımlanan ve kamuoyunda “süper izin yasası” olarak bilinen düzenlemenin, doğa alanlarında madenciliğin önünü açtığını belirtti:
“Enerji ve maden politikalarının tek merkezde toplanmasıyla yağma projeleri hızlanmaktadır. Bu gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz.”
“Bu toprakları sermayeye teslim etmeyeceğiz”
Maden şirketinin, arazi sahiplerine yönelik satın alma tekliflerinde Platformu suçlayıcı ifadeler kullandığını söyleyen Çalışkan, köylülerin kandırılmak istendiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Topraklarımızı kolayca alamayacaklar. Gücümüzü iş makinelerinin önünde direnen arkadaşlarımızdan, tarlada çalışan üreticilerden, derelerine sahip çıkan köylülerden alıyoruz. Asıl güç halktır ve bunu herkese göstereceğiz.”
“Bu dava sadece bir itiraz değil, toplumsal bir hak mücadelesidir”
Açılan davaların yüzlerce kişi tarafından destekleneceğini vurgulayan Çalışkan:
“Bu dava yalnızca hukuki bir süreç değil, toplumsal bir hak arama mücadelesidir. Anayasal hakkımız olan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını sonuna kadar savunacağız.” ifadelerini kullandı.





