Köprübaşı’nda düzenlenen açıklamada, Türkiye’nin İsrail’le yürüttüğü askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkiler sert ifadelerle eleştirildi.
Platform adına açıklamayı okuyan Kubat Kural, Gazze’de süren yıkımın bir “soykırım stratejisi” kapsamında yürütüldüğünü belirterek, uluslararası toplumun bu sürece doğrudan ya da dolaylı ortaklık ettiğini söyledi.
Kural, açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Türkiye’nin, Gazze’deki soykırıma rağmen hâlâ siyonist İsrail ile ilişkilerini açık yada hileli yollarla sürdürmesi ve tam teşekküllü boykot, tecrit ve yaptırımı hayata geçirmemesi sadece ekonomik çıkarlarla açıklanamaz. Aynı şekilde, iktidarın her defasında meydanlarda Filistin hamasetine sarılıp somut adımları ertelemesi de yalnızca iç siyasi kaygılarından kaynaklanmıyor. Türkiye ve bölge ülkeleri, emperyalist düzenin siyasal, ekonomik ve toplumsal kuşatması altındadır. Bu kuşatma, yerel rejimleri doğrudan işbirlikçiye dönüştürmüştür. Ancak Gazze direnişi, bu küresel kuşatmayı yakın tarihte ilk kez bu denli açık ve sarsıcı biçimde görünür kılmıştır. Ancak Gazze’de yaşananlar iktidarları bir tercih noktasına zorlamıştır: Ya soykırımın suç ortağı olacaklar ya da bedel ödeyecekler. Bugün Gazze'de hastaneleri bombalayan, çocukları öldüren, halkı açlıkla teslim almaya çalışanlarla; dünyayı borç ve yoksulluk sarmalına sokan finans kapital aynı yapının parçalarıdır. Endüstrisini yıkım için kullananlarla teknolojiyi gözetim ve denetim aracı haline getirenler arasında fark yoktur. Kapitalist açgözlülükle ormanları katleden dereleri kurutanlarla Filistin’in yer altı kaynaklarını yağmalayanlar aynı güçlerdir. Modern kolonyalist düzen, Gazze’yi tehcire hazırlanırken öte yandan şehirlerden yoksulları banliyölere sürmekte ve rant alanları oluşturmaya devam etmektedir. Bizler bu kuşatmanın artık gözlerden saklanamayacağını, hiçbir biçimde perdelenemeyeceğini görüyoruz.”
Basın açıklamasında “Hattan akan petrol değil kan, vanaları kapa, soykırıma dur de, soykırıma değil, direnişe ortak ol” sloganları atıldı.