Buz Ateşi
Yalı Park Balo & Davet
Eskişehir
20 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.23
  • EURO
    35.41
  • ALTIN
    2518.4
  • BIST
    10643.58
  • BTC
    66617.6$

Kuraklık tehlikesi geliyorum diyor!

Kuraklık tehlikesi geliyorum diyor!
Günümüzün en çok tartışılan konularından biri olan iklim krizi ve kuraklık tehlikesi ile ilgili olarak Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder ve Oda Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Dağtekin 2Eylül Haber’in sorularını cevaplandırdı. Başkan Güder; “Büyük ve sinsi tehlike kuraklık” dedi.

İklim krizi ve kuraklık tehlikesine karşı Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Dağtekin’in sorularımıza verdikleri cevaplar ile sizleri baş başa bırakıyoruz:

Yağışlar her geçen yıl azalıyor

Öncelikle İklim krizi nedir?

İsmail Dağtekin: İklim Krizi; Kuraklıkla ilgili ileriki dönemlerdeki projedir. Bugün itibariyle bir kriz var mı diyecek olursak yok. Ama geleceği de görmek lazım. Bu gelecekte oluşabilecek bir konudur. Örnek verecek olursak Mahmudiye ve Çifteler’de elma yetiştiriciliği ile uğraşıyoruz. Bizim orada istasyonlarımız var. Günlük yağışı, sıcaklığı, bulutu vs. hastalıktır, zararlıdır bu tür şeyleri takip etmek için meteoroloji istasyonu kurmuşuz. Burada 2023-2024 arasındaki farkı size anlatmak istiyorum. Çifteler Bölgesi’nde 2023’te metrekareye 144.2 Litre yağış yağmış. Ocak’tan Nisan 30’a kadar. 2024’te ise metrekareye 97.4 Litre yağış yağmış. Yani aradaki fark 46.8 Litre. Mahmudiye’den bahsedersek orada 2023’te metrekareye 210.8 Litre yağış yağmış. 2024’te ise metrekareye 133.6 Litre yağış yağmış. Bu arada 77 Litre gibi bir fark var. Yani burada şuna ulaşmak istiyoruz. Yağışlar gittikçe azalıyor. Bizim bu hesapladığımız sistemde kar yağışı hesaplanmıyor sadece yağan yağmur yağışını hesaplanır. Burada şöyle bir değişim de var. Daha önce mesela ocak, şubat aylarında yağışlar daha çokken son 2 sezondur gittikçe geriliyor. Yağışlar nisan ayının ortalarından başlıyor, hazirana kadar devam ediyor. Yağış olarak azalması demek. Ben 2020’de Eskişehir’e geldim. 2020’de bizim kuyularda örnek veriyorum 180 metrede ise 2021’de suyun azaldığını gördük. Bunun bir iki akdeme deriz her bir boruyu 6 metre gibi düşünün aşağıya indirdik. Yaklaşık 12 metre aşağıya indirdik. 2023’te tekrardan suyun azaldığını gördük, tekrardan 2 boru daha ekledik. Bu ne demek oluyor, yer altı suları gittikçe aşağıya doğru gidiyor. Bu da bir günde iki günde oluşabilecek bir kriz değil ama ileride hepimiz göreceğiz, belki biz görmeyeceğiz çocuklarımız görecek. Özellikle Eskişehir’de biraz suyu da dengesiz kullanıyoruz. Nasıl dengesiz kullanıyoruz. Burada çiftçiler hiç kimse yetiştirdiği bitkinin ne kadar su ihtiyacı olduğunu kulaktan duymalarla sulama yapıyorlar. Nasıl örnek veriyorum. Bir yağış yağıyor, metrekareye 10 litre yağış yağar. Adam yağmur yağarken bile sulamasını yapar. Bu büyük bir kayıptır. Yer altı sularını siz yer yüzeyine çıkartıyorsunuz. Bu ziraat dilinde terleme yoluyla bitki bir kısmını buharlaştırır. Suyu da yer altından yüzeye çıkarttınız o da buharlaşır. Yani suyu yerden çıkartıp, havaya buharlaştırıyorsunuz. İkinci bir konu adamlar sulama yapıyor. Yolun kenarıdır. Ben işletmeye giderken gördüm, çiftçinin biri sprinkleri, landeleri yaklaşık bir 35 tane sprink tabanca derler landeleri yolun kenarından dizmiş sulamasını yapıyor. Suyun yarısı yola dökülüyor. Su yolu da eski asfalt olduğu için betonda su yürüyor. Yazık günah. Onunla belki 37 tabanca dediğimiz yarısını biraz daha ileri kursa o bitkiye faydası olacak. Bunu düşünmüyor. Yani benim iki adımlık, yarım metrelik alanım fazla sulansın daha fazla verim alayım düşüncesiyle ama yer altı sularını eksilttiğinin farkında değil. Bu gösterdiğimiz bir örnektir ama genel çiftçi böyle. Bir bitki günlük 4 litre su verdiniz. Bu bitki belli bir oranda terleme yoluyla havada terler harcar o suyu, onu da kendi yetiştirdiği 4 litre verdik 2 litresi buharlaştı. İkinci gün sulamanız gereken litre 2 litreyse adam yine 4 litre veriyor. Bu da bir kayıptır. İnsanların bir şekilde bilinçlenmesi lazım. Sadece kendimizi düşünerek hareket etmememiz lazım. Gerek ziraat mühendisleri, gerek devletteki çalışan meslektaşlarımızın da bir şekilde çiftçiye doğru yolu göstermemiz gerekecek. Çiftçiye ne kadar doğru yolu gösterirsek ilerideki su kıtlığı için de bir katkı sağlanabilir. 

Kuraklık sinsice ilerliyor

İklim krizi ile kuraklık aynı şeyler midir, aralarındaki fark nedir?

Selma Güder: İklim Krizi ve iklim değişikliği aynı kefede kullanılan ifadeler. Bir de kuraklık denen bir ifade var. Bunlar aslında farklı. Kuraklık bir doğal afet ve çok sinsi ilerleyen derinden derine giden bir doğal afet. Kuraklık 21. Yüzyılın sorunu olacak. Çünkü tüm dünya buna uygun olarak yaşamak zorunda. Bizler de insan olarak önlemleri alarak devam etmemiz gerekiyor. Kuraklık doğal afet. İklim krizi ya da iklim değişikliği dediğimiz bu doğal afet değil. Bu tamamen insanoğlunun, bizlerin yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla şekillenen bir şey. Mesele burada fosil yakıtlar, petrol gibi kömür gibi bunlar etkili. Ondan sonra endüstri, hızla artan nüfus ve plastik atıklara kadar giden şeylerin hepsi iklim krizini oluşturuyor. Mesela dünya genelinde okyanuslarda en fazla atıkları oltalar oluşturuyor. O gemilerden atılan ağlar, oltalar. İkinci sırada plastikler. Ancak plastik de öyle bir hayatımıza girdi ki. İkinci sırada plastikler ve bu plastiklerin de bakıldığında su altı canlılarına çok fazla dezavantajları var. Sonra dünyamıza dezavantajları var. Ama öyle bir dünyadayız ki her şey plastiğe bağlı olarak devam ediyor. İki gün önce geri dönüşümle ilgili bir firmadaydık. Orada anlatıldı. Plastikler yakın zamanda Eskişehir’de AVM’lerin yakınında ya da marketlerin önünde aynı yurt dışındaki gibi yerler göreceğiz. Almanya’da LIDL gibi ALDI gibi marketler vardır. Onların girişinde bir makine vardır. Atarsınız o plastikleri, suyu, gazlı gazsızdır onlar. Oradan alırsınız fişler marketlerde kullanırsınız. Bu kişi aynen Eskişehir’de de bu yakın zamanda olacak dedi. Türkiye’de bunu ilk yapan Antalya Gazipaşa Belediyesi’dir. Eskişehir’de yakın zamanda olacak dedi. Kuraklık farklı, dünyamız kuraklıkla karşı karşıya mı evet. Kuraklıkta da bizler özellikle arazi yönetimi olarak ele alıp buradan su yönetimini başlı başına değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye şu an su fakiri bir ülke. Su zengini ülkeler var, su fakiri var, su yoksunluğu çeken ülkeler var. Biz önlem almadığımız takdirde su fakiri olan ülke aşamasından çıkıp 2030’larda su yoksulluğu çeken ülke durumuna gitme ihtimalimiz oldukça yüksek. Çok sinsi ilerliyor kuraklıkla birlikte ve Eskişehir de bundan nasibini alacak yerler arasında. Özellikle Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nin kuraklıkla direkt olarak yüz yüze kalacağının sinyallerini bizler alıyoruz Ziraat Mühendisleri olarak. 

Çöl tozları faydalı ama…

Son zamanların en çok tartışılan çöl tozları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Selma Güder: Ziraat Mühendisler Odası Eskişehir Şubesi olarak bitki koruma ürünleri eğitimi veriyoruz. Orada aynı zamanda öğrenciyiz. Fakülteden de bir hocamız ders veriyor. Afrika’dan kırmızı çöl tozları geldi. Bu çöl tozları aslında bitki, toprak, insan, sular ve doğa için çok faydalı. Ancak bunun bir dezavantajı var. Farklı şekillerde çekirge cinsleri var. İtalyan, Çöl çekirgesi gibi. Çöl çekirgelerinin o toprak için verimli olan gerçekten verimli olan ama tabi onun da zamanı vs. var. O çöl çekirgeleri onlarla yavaş yavaş taşınıp özellikle Akdeniz Bölgesi’ne geçmişte gelmiş. Çok büyük zararı olmuş. Bunun İç Anadolu’da da görülme olasılığı yüksek. Çekirge salgını. Özellikle ürün bazında da baktığımızda bazı ürünlerde mesela buğdayda süne vardır. Kımıl zararlısı vardır. Bu anlamda da bazı nematotların ve fungal hastalıkların artacağını, bu iklim olayları sebebiyle düşünüyoruz. Burada zirai mücadele, kimyasal mücadele dediğimiz ilaçların ön planda olduğu, bitki koruma ürünlerinin ön planda olduğu bir sürece girebiliriz. Bizler şube olarak bir takım çalışmalarda elimizden geleni fikirlerimiz doğrultusunda söyleyeceğiz. Çiftçiye birtakım destekler veriliyor ama bitki koruma ürünleri anlamında ilaç desteğinin de verilmesi gerekiyor. Çünkü bu iklim olayları, kuraklık burada bitkiye gelen hastalıklar olacak ona göre tedavinin yapılması. Burada iş kime düşüyor Ziraat Mühendisleri’ne, bir uzmanına sormaları ve ona uygun hareket edilmesi önemli. 

Her yağış faydalı değildir

Eskişehir’de tarımsal ürünler anlamında su ihtiyacı olmayan, kıraç alanlarda ne tarımı yapılabilir?

İsmail Dağtekin: Her ürünün kendisine göre bir avantajı, dezavantajı vardır. Mesela bu yıl buğdayları kıraçlarda ekti çiftçilerimiz. Bu döneme kadar nisanın ortasına kadar hatta sonuna kadar doğru düzgün bir yağış olmadı. Bu yağışların tamamının yüksek oranda Nisan 15’ten sonra yağması yani nedir. Bu sene mesela iklim on gün erkene de alım olarak görünüyor. Niye şu anda buğdaylar kıraçlardaki başak dönemine geçti. Yani bitki belki bir döneme geldi boylar kısa başak dönemine geldi. Bu tarihten sonraki yağışların kıraçlar için çok büyük bir fayda sağlayacağını düşünmüyoruz. Dezavantaj olarak diğer sulu tarım için de fungal ve bakteriyel hastalık ve haşere açısından yoğun bir şekilde artacağını öngörmekteyiz. Şu an yağan yağışların tarıma dezavantajları var.  

Çiftçiye tarımsal ilaç desteği gerek

Eskişehir’de üretim deseni ile ilgili ne söylersiniz, neler yapılmalıdır?

Selma Güder: Şehrimizdeki kıraç ve sulu alanlarda olan Türkiye’de tarım alanlarının yüzde 40’ı kurak alanlar. Bölgemizde de bu alanların yüzde 60’ı Orta Anadolu’da yer alıyor. Burada iklimi de kuraklığı da göz önüne alarak bizim Eskişehir’deki üretim desenimiz sulu bitkiler, yarı kurak, kurak buna uygun ürünlerin ekilmesi, dikilmesi ön planda olacak bir strateji belirlenmesi gerekiyor. Bunu bakanlık yapıyor mu evet yapıyor ama uygulamada maalesef zayıf kalıyor. Aslında bakanlığın uyguladığı bölgelere göre bir envanter var. Kuraklık geliyorum diyor. Şu anda Eskişehir’de kullanım suyu anlamında baraj yüzde 58 oranında dolu. Geçen haftaki yağışlara göre 1 Mayıs’tan önceki gün 60’larda şu anda. Bunu uygun şekilde verdikleri takdirde iki aylık doluluk var sulama anlamında. Sonrası havanın ne olacağını bilemiyoruz, öngörüler yok. O yüzden işte burada bitki deseni ön planda. Bizim şekerpancarı gibi mısır gibi çok su yiyen bitkilerden ziyade suya az ihtiyaç olacak kuruda da kıraçta da kendisini toparlayıp, çiftçi için karlı da olabilecek. Çünkü bu bir zincir çiftçide başlıyor bittiği yer bizler, tüketicileriz. Burada hem o çiftçinin maliyetini, kazancını. Bizim çiftçiyi kurtarmamız lazım ki çiftçilik yapsın. Yoksa köyler boşalıyor, kırsal boşalıyor, çiftçi bırakıyor. Neden bırakıyor. Bakıyor kafa kafaya geliyor bir de emeği var. Emeği zaten kendinden gidiyor öyle olunca çiftçiyi bizim kurtarmamız için bu zincirin tüketiciye kadar uzanan zincir de gıda zincirinde de başladığı yer orası, ona uygun hareket edilmesi lazım.  

TUĞBA AKTAY 
 

Kaynak: Tuğba Aktay

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!