İlk olarak sendika karar mercii midir?
Sendika çalışanların ortak sesi, haklarını savunan örgüttür. Biz karar verici bir merci değiliz, biz müzakere gücüyüz. Çoğu zaman yanlış bir algı oluyor: verilen zammı kabul etmediğimizde fatura bize kesiliyor. Oysa biz masaya dersimizi çalışarak oturuyor, taleplerimizi üyelerimizin beklentileriyle ve ekonomik gerçeklerle uyumlu şekilde dile getiriyoruz. Sahada, sosyal medyada ve kamuoyu önünde mücadelemizi veriyoruz. Eğer biz üzerimize düşeni yaptıysak, sorumluluk artık teklif getiren taraftadır. Kısacası, sendika mücadele eder ama hakkı vermek işverenin görevidir.
Toplu sözleşme süreci nasıl işliyor, talepler nasıl belirleniyor?
Genel merkezimiz aylar öncesinden tüm çalışanlardan talepleri topladı. Sonra Başkanlar Kurulu’nda sahadan gelen talepler tekrar değerlendirildi, kurullarda düzenlendi ve masaya taşındı. Yani talepler masa başında yazılmadı; sahadan, gerçek sorunlardan, piyasa enflasyonundan doğdu. Bizim teklif ettiğimiz oranlar reel verilere dayanıyor. Masaya hazırlıklı ve sahayı arkamıza alarak oturduk.
Hakem Kurulu gerçekten bir hakem gibi davranıyor mu?
Ne yazık ki bugüne kadar Hakem Kurulu çoğu zaman hakem değil, kamu işveren heyetinin teklifini onaylayan bir noter gibi davrandı. Kararlar genelde işveren lehine, çalışan aleyhine çıktı. Yani düdüğü çalan bir hakem varsa, o düdük hep çalışan aleyhine çaldı. Kurul 11 kişiden oluşuyor; 6’sını hükümet belirliyor, 5’i sendikanın önerdiği kişilerden geliyor. Bu tablo zaten adil dengeyi bozan bir yapıya işaret ediyor.”
Memur-Sen’in talepleriyle kamu işveren heyetinin teklifleri arasındaki fark nedir? Bu oranlar hangi gerekçelere dayanıyor?
Aradaki fark uçurum gibi.
Biz 2026 yılı için toplamda %88 oranında artış talep ettik. Bu oran üç temel unsurdan oluşuyor:
- Geçmiş enflasyon kayıpları: Çalışanların bir önceki dönemdeki kayıplarını telafi etmek için.
- Refah payı: Çalışanların sadece kayıplarını gidermesi değil, nefes alabilmesi için.
- Büyümeden pay: Ekonomi büyürken kamu çalışanlarının da bundan hak ettiği payı alması için.
2027 yılı için de %46 oranında artış talep ettik. Yine aynı mantıkla: enflasyon farkı, refah payı ve büyümeden payı içine koyduk.
Kamu işveren heyetinin masaya getirdiği teklif ise 2026 için %10 + %6, 2027 için %4 + %4. Yani toplamda 2026’da %16, 2027’de ise sadece %8. Bu oranlar bırakın refah payını, gerçekleşen enflasyonu bile karşılamıyor.
Kısacası bizim taleplerimiz hayal değil, pazarlık için şişirilmiş rakamlar değil. Gerçek hayatın, marketteki fiyatların, alım gücündeki düşüşün karşılığı. İşverenin teklifleri ise masa başında hazırlanmış, çalışanı görmezden gelen rakamlar. Bu yüzden müzakere edilebilir değil. Biz hakkı savunuyoruz; hakkı vermek işverenin sorumluluğu.
Eğitim bilimleri hizmet kolunda, özellikle üniversite çalışanlarına yönelik talepleriniz nelerdir?
Üniversite çalışanları için masaya taşıdığımız en temel talepler şunlardır:
1. Lojman hakkı: Lojmanların en az %25’i idari personele ayrılmalı. Bu sosyal adaletin gereği.
2. Geliştirme ve eğitim-öğretim ödenekleri: Öğretim görevlilerine tam ödenek, idari personele de kademeli ödenek verilmeli. Eğitim-öğretim ödeneği %200 artırılmalı ve döner sermaye dışına çıkarılmalı. Böylece fakülteler arası gelir uçurumu ortadan kalkar.
3. Yükseköğretim tazminatları: İdari ve akademik sorumluluk taşıyan personele adil tazminat ödenmeli. Fakülte sekreterinden daire başkanına kadar bu kadrolar büyük yük taşıyor, karşılığı ödenmeli.
4. Ek ders ve akademik teşvik: Ek ders ücretleri %100 artırılmalı, teşvik puan barajı kaldırılmalı, üretene tam ödeme yapılmalı.
5. Döner sermaye katkı payı: Döner sermaye gelirine katkı sunan 657’ye tabi idari ve teknik personele de pay verilmeli. Çünkü geliri sadece akademisyen üretmiyor; atölyede, laboratuvarda, büroda çalışan personelin de emeği var.
6. Güvence ve liyakat: Araştırma görevlilerinin süre sınırı kalkmalı, idari personele tayin hakkı getirilmeli, görevde yükselme sınavları ÖSYM veya Anadolu Üniversitesi tarafından merkezi yapılmalı.
Bu maddeler hem emeğin karşılığını almak hem de üniversitelerdeki adaletsizlikleri gidermek için olmazsa olmazlarımızdır.
Çalışma barışını bozan ücret farklılıkları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Mesela güvenlik görevlisi memur arkadaşımız fazla mesai için 100 TL alırken, işçi statüsündeki güvenlik görevlisi aynı mesaiye 1.500 TL alıyor. Biz işçi kardeşlerimizin aldığı fazla ücreti çok görmüyoruz, tam tersine daha fazlasını almaları gerektiğini savunuyoruz. Ama memurun bu kadar düşük bırakılması büyük bir haksızlıktır ve çalışma barışını bozan en önemli unsurdur.
Benzer durum memur memur arsında da var örneğin;
“Üniversitelerde şoför arkadaşlarımız yardımcı hizmetler sınıfında oldukları için ciddi mağduriyet yaşıyorlar. Mesela bir şoför üniversite bitirse bile 5. derecenin altına inemediği için yeşil pasaport alamıyor. Yola çıktığında 1.000 ek göstergeden yolluk alıyor, yanında kurye olan genel idare hizmetler sınıfındaki memur ise 3.000 ek göstergeden alıyor. Oysa şoför daha fazla risk ve sorumluluk taşıyor.
Bu yüzden biz yardımcı hizmetler sınıfının tamamen kaldırılmasını, çalışanların genel idare hizmetler sınıfına geçirilmesini istiyoruz. Bu düzenleme hem adaleti sağlar hem de yıllardır süren mağduriyetleri ortadan kaldırır.”
Bizim isteğimiz, fazla alanın azaltılması değil, düşük olanın artırılmasıdır. Çünkü adalet uçurumu kapatarak sağlanır, aşağıya çekerek değil.”
Memur-Sen tarafından önerilen aile ve sosyal destek talepleri nelerdir?
Sendika olarak sadece maaş değil, aileyi güçlendiren sosyal haklar da talep ediyoruz:
- Eş yardımı: Mevcut 2.300 TL, talebimiz 11.710 TL.
- Çocuk yardımı: 0–6 yaş için 5.850 TL, 6 yaş üstü için 8.780 TL.
- Doğum yardımı: İlk çocuk için 11.710 TL.
- Evlenme yardımı: 55.600 TL.
- Kreş desteği: Her çocuk için 8.780 TL ya da kurumlarda ücretsiz kreş.
- Kira yardımı: Büyükşehirlerde fahiş kira fiyatları karşısında hükümetin daha önce verdiği söz tutulmalı, kira yardımı derhal hayata geçirilmeli.
- İzin hakları: Analık izni 60 hafta, süt izni artırılmalı, babalık izni 10 gün olmalı.
- Engelli yakını olanlara: Yılda 90 gün fiili hizmet zammı.
- Vergi politikası: Gelir vergisi yıl boyu %15 sabitlenmeli.
Vergi dilimi konusu nedir, neden itiraz ediyorsunuz, ne olmalı?
Bugün memurlar %15 vergi diliminden başlıyor, yıl içinde %20 ve %27’ye çıkıyor. Bu nedenle yılın başında aldığımız maaş, sonraki aylarda düşüyor. Yani devletin verdiği zammı yine devlet geri alıyor. Bizim talebimiz net: Kamu görevlileri için yıl boyunca %15 sabit oran uygulanmalı. Ancak o zaman alın terinin karşılığı korunur.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Hakkımızdan fazlasını değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Bugün sahada, masada ve sosyal medyada verdiğimiz mücadele yarın tüm kamu çalışanlarının alın terine sahip çıkmak içindir. Bizim için toplu sözleşme bir pazarlık değil, adalet mücadelesidir. Adil teklif verilirse el sıkışırız, aksi halde hakkımızı aramaktan asla vazgeçmeyiz.”