RTÜK ve CKD tarafından televizyon ve dijital platformlara toplumsal sorumluluk çağrısı yapılırken, özellikle gündüz kuşağı programlarında kadınların yaşadığı mağduriyetlerin reyting uğruna istismar edilmemesi istendi.
RTÜK ve CKD iş birliğiyle düzenlenen "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu" çalıştayının sonuç raporu yayımlandı
Raporda, medya kuruluşlarının yayın politikaları değerlendirilerek önemli tespitlere yer verildi. Bu tespitler arasında, reyting ve ticari kaygıların çoğu zaman kamu yararının önüne geçtiği, özellikle gündüz kuşağı programlarında şiddetin sıradanlaştırıldığı ve kadın mağduriyetinin reyting uğruna istismar edildiği vurgulandı.
"Gündüz kuşağı programları kadına yönelik şiddeti ve evlilikleri olumsuz etkiliyor"
Raporda en çarpıcı eleştiriler, gündüz kuşağı programlarına yönelik oldu. Kadına yönelik şiddetin sabah programlarından akşam dizilerine kadar gün boyunca ekrana taşınmasının, "kırık cam teorisi" etkisi oluşturarak şiddetin toplumda yeniden üretimine zemin hazırladığı belirtildi. Bu tür yapımların, çözüm üretmek yerine kışkırtıcı bir dille sunulduğu ve kamu kurumlarına olan güveni sarstığı ifade edildi.
"Kadın mağduriyeti reyting uğruna metalaştırılıyor"
Raporda, kadın bedeninin ve mağduriyetinin medya tarafından reyting uğruna metalaştırıldığına dikkat çekildi. "Gerçekleri gösteriyoruz" iddiasıyla sunulan yapımların, kadına yönelik şiddeti normalleştirdiği ve toplumda kanıksanmasına neden olduğu belirtildi. Kadınların yalnızca kurban ya da suçlu rollerinde ekrana yansıması; güçlü, üretken ve topluma katkı sunan kadın profillerinin ise arka planda kalması eleştirildi.
"Ekranlarda güçlü kadın figürleri öne çıkarılmalı"
Medyanın, Türk toplumunun tarihsel ve kültürel değerlerinden uzaklaştığı, Anadolu kadınının üretici ve dönüştürücü kimliğine yeteri kadar yer vermediği ifade edildi. Cumhuriyet Devrimi ile kamusal alanda güçlenen kadınların başarı öykülerinin görünmez kılınması, genç kuşakların kadın rol modellerinden yoksun bırakılması olarak değerlendirildi.
"Dijital platformlara denetimler artırılmalı"
Sosyal medya ve dijital platformlardaki denetimsizlik de raporda önemli bir başlık olarak yer aldı. TikTok ve YouTube gibi mecralarda kontrolsüz yayılan içeriklerin, özellikle gençleri "ahlaki çöküşe" sürüklediği vurgulandı. RTÜK ve BTK'nın dijital mecralar üzerinde daha etkin bir düzenleme ve denetim mekanizması kurması gerektiği önerildi.
"Magazin dili yerine güçlendirici haberler"
Raporda; medyada kadına yönelik şiddet haberlerinde kullanılan magazinsel dil, başlıkların sansasyonel olması ve mağdurların özel hayatının teşhir edilmesi eleştirildi. Bu tür haberciliğin, farkındalık oluşturmak yerine şiddeti sıradanlaştırdığına dikkat çekildi. Medyaya, çözüm odaklı ve güçlendirici bir haber dili benimsemesi çağrısı yapıldı.
"Kadına karşı şiddeti normalleştiren yapımlara cezalar arttırılmalı"
RTÜK'ün mevcut yaptırımlarının arttırılması gerektiği ifade edilen raporda, medya kuruluşlarına yönelik kamuoyuna açık ve net cezaların uygulanması gerektiği belirtildi. Ayrıca medya etiği, mağdur hakları ve toplumsal sorumluluk çerçevesinde bağlayıcı kuralların oluşturulması önerildi.
Raporda dikkat çeken öneriler sıralandı
Raporda, mevcut yayın politikalarına yönelik eleştirilerin yanı sıra, kadına yönelik şiddetle mücadelede medyanın daha bilinçli ve sorumlu bir rol üstlenebilmesi için çözüm önerilerine de yer verildi. Dikkat çeken bazı öneriler şu şekilde sıralandı:
"Kadına yönelik şiddet haberleri, şiddeti ortadan kaldırma amacına hizmet edecek şekilde; daha duyarlı bir dil ve sembolik görsellerle, mağdurun güçlü çıktığı veya şiddeti önlemeye yönelik çözüm önerilerinin de yer aldığı bir anlayışla sunulmalıdır. Şiddet haberlerinde kesin olmayan bilgilerin paylaşılması kesinlikle önlenmeli; cezasızlık algısı oluşturan ve gerçeği yansıtmayan içeriklerle etkin biçimde mücadele edilmelidir. Başarılı kadınların (bilim insanı, siyasetçi, asker, sanatçı vb.) hayat hikâyelerine ve topluma ilham veren kadın figürlerine medyada daha fazla yer verilmelidir. Kadın hakları ve şiddetle mücadeleye dair farkındalık oluşturan dizi, film ve belgesellere RTÜK, Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da Sivil Toplum Kuruluşları tarafından 'Kadın-Erkek Eşitliği Ödülü' gibi teşvik edici ödüller verilmeli; kadın, çocuk ve aile dostu programlar vergi indirimi gibi desteklerle teşvik edilmelidir. Kadın haklarına ilişkin kamu politikaları, 6284 sayılı yasa, Alo 183, Alo 112 ve KADES gibi şiddetle mücadele mekanizmalarına dair bilgilere sadece kamu spotlarında değil; dizi, film ve diğer yapımlarda da yer verilmelidir. Gündüz kuşağı programlarında, kadına yönelik şiddeti irdeleyen ve çözüm yollarını ele alan, uzmanlar tarafından hazırlanmış içeriklere yer verilmelidir. Magazin dili yerine, çözüm odaklı, bilinçlendirici ve güçlendirici bir haber dili benimsenmelidir. TikTok, YouTube gibi dijital platformlar, RTÜK ve BTK iş birliğiyle etkin şekilde düzenlenmeli ve denetlenmelidir. Medya okuryazarlığı dersi, tüm eğitim kademelerinde zorunlu hale getirilerek müfredata dâhil edilmelidir. RTÜK bünyesinde, yapımcı ve yayıncılara yönelik 'yayın öncesi danışmanlık' hizmeti sunacak bir rehberlik birimi oluşturulmalıdır. Medya kuruluşlarının hatalı yayınlar için kamuoyuna açık özür yayınlamaları ve gerektiğinde yaptırıma tabi tutulmaları zorunlu hale getirilmelidir. 2025'in 'Aile Yılı' ilan edilmesiyle, aile yapısını ve kadını destekleyen medya içeriklerine öncelik verilmelidir."