Güder, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Eskişehir’in son dokuz aylık haritalarda “koyu kahverengi” yani şiddetli kuraklık kategorisinde yer aldığını söyledi. Güder, “Üç aylık verilerde de durum değişmedi” diyen Güder, Eskişehir ve Kütahya çevresinde kuraklığın devam ettiğini vurguladı.

KAR YAĞIŞLARININ YETERSİZ KALMASI TARIMA DARBE VURDU

Türkiye genelindeki tarım alanları bakımından Eskişehir’in sekizinci sırada yer aldığına dikkat çeken Başkan Güder, “Bu önemli bir derece. Topraklarımızın yüzde 33’ünde fiilen tarım yapılıyor. Bu tarımın en önemli kısmını yüzde 61 ile tarlalar oluşturuyor. Ardından yüzde 13 zeytin, yüzde 21 sebze ve yüzde 6 oranında bağcılık yapılıyor. 2025 yılı hem ülke olarak hem de Eskişehir olarak tarım açısından çok kötü başladı. Tarım, doğal olarak diğer sektörleri de doğrudan etkileyen bir sektördür. Nisan ayının 13-14-15’ini kapsayan günlerde Eskişehir’de bir zirai don yaşadık. Öncesinde, Mart ayında ve daha önce de don olayları görülmüştü. Bu durum şehrimizi ciddi şekilde etkiledi. Üstelik yağışların az olması, özellikle kar yağışlarının yetersiz kalması ve toprağın üzerinde kalmaması nedeniyle yeraltı sularına da geçememesi sonucu, yeraltı sularında ciddi azalma meydana geldi. Bu durum, Eskişehir tarımına önemli darbeler vurdu” dedi.

Eskişehir Öğretmenler Spor Kulübü’nden İtalya’da “Engelli Voleybolu” Başarısı
Eskişehir Öğretmenler Spor Kulübü’nden İtalya’da “Engelli Voleybolu” Başarısı
İçeriği Görüntüle

08Dace7E 4315 41F1 B884 2B1F110Fa311

“BUĞDAY VE ARPA DA VERİM KAYBI VAR”

Özellikle buğday, arpa gibi tahıllarda hem verim hem kalite kaybı yaşandığını aktaran Güder, “Tarla ürünleri dışında, zeytin, sebze ve meyve üretiminde de kalite kaybı mevcut. Özellikle Çifteler ve Mahmudiye bölgelerinde elma, armut gibi sert meyveler yetiştiriliyor ve bu ürünler de kuraklıktan ciddi şekilde etkilendi. O bölgeler için özellikle şunu belirtmek isterim. Zirai don yaşadığımız dönemde meyve ağaçlarımızda meyve gözleri zarar gördü. Bu gözler doğrudan zarar görünce, “yedek göz” ve “asıl göz” dediğimiz gözler var ya, işte o asıl gözler dondu. Asıl gözler donunca, o gözlerden tomurcuk ve çiçek gelişimi olmuyor. O dönem aslında sıcaklığın yavaş yavaş yükselmesi gereken bir dönemdi. Ancak sıcaklık artmadı, don olayı yaşandı ve biz asıl gözleri kaybettik. İşte o dönemde verim düşüklüğünü yaşadık” ifadelerini kullandı.

“YER ALTI SULARINA ERİŞİM ZORLAŞTI”

Havalar ısınınca bir miktar verim alındığını ama yağışın yine olmadığını kaydeden Güder, “Bitkiler kendini az da olsa sulamayı başardı; o da yedek gözlerden gelen meyveler sayesinde oldu. Doğa, her canlı gibi kendi neslini devam ettirme güdüsüne sahip. Asıl gözler zarar görünce, yedek gözlerden meyve gelişimi başladı. Aldığımız az miktardaki verim de bu yedek gözlerden kaynaklandı. Ancak susuzluk şu anda had safhada. Tarım anlamında da önümüzdeki süreçte ciddi riskler var. Haberlerde veya bazı kaynaklarda “kar gelecek”, “yağmur geliyor” gibi ifadeler duyuyoruz. Bunlar elbette önemli ve etkili olur. Özellikle buğdayını yeni eken, henüz çıkış döneminde olan üreticiler için bu yağışlar olumlu etki eder. Kar yağışı için de bazı bölgeler 20 Aralık – 20 Ocak aralığında kar öngörüyor. İç Anadolu Bölgesi olarak Eskişehir’in de bu dönemde kar alması bekleniyor. Bu karın toprak üzerinde ne kadar kalacağı da çok önemli. Ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar eriyerek yeraltı sularını besler ve bu da büyük bir fayda sağlar. Devlet Su İşleri (DSİ) yaklaşık bir ay önce yaptığı açıklamada, yeraltı sularımızın da çekildiğini belirtti. Bir yıl önce yapılan rasat ölçümlerine göre su seviyelerinde 4-5 metreye varan düşüşler yaşandığı açıklandı. Geçmişte Eskişehir için hep Sarıcakaya ve Mihalgazi bölgeleri anılırdı. Maden faaliyetleriyle birlikte anılsa da, tarım açısından da çok önemli bölgelerdir. Çünkü bu bölgeler Akdeniz iklimi özellikleri gösteriyor. Türkiye’de bu özelliği taşıyan iki yerden biridir orası. Ancak artık o bölgelerde bile, ziraat mühendisleri ve çiftçiler “Eskiden 20-25, hatta 40-45 metreden su alıyorduk; şimdi suya ulaşamıyoruz” diyorlar. Üstelik Sakarya Nehri’nin kıyısında olmalarına rağmen yeraltı sularına erişim zorlaştı” şeklinde konuştu.

09Ee4A10 F4Db 40B9 9849 Eef4B4B5D0Db

“HER BİTKİNİN SU İHTİYACI FARKLI”

Güder, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu nedenle sulama yönetimine çok dikkat etmemiz gerekiyor. İlgili bakanlıkların koordineli bir şekilde çalışması şart. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçen yıl başlattığı “üretim planlaması” uygulaması bu anlamda çok önemli. Bu planlamada “tarıma göre su mu, suya göre tarım mı?” sorusu öne çıkıyor. Elbette suya göre tarım yapmamız gerekiyor. Ancak burada da önemli olan, hangi ürünü ekeceğimiz, o ürünün su ihtiyacının ne kadar olduğu ve ne zaman sulama yapılacağı gibi detaylardır. Nasıl insanlar için “günde en az 1,5 litre su içilmeli” deniyorsa; bu, yaş, kilo, hastalık veya cinsiyete göre değişiyorsa, bitkiler için de durum aynıdır. Her bitkinin su ihtiyacı farklıdır. Burada çiftçinin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Ürüne ne kadar su verileceğini, hangi dönemde verilmesi gerektiğini, gübreleme, ilaçlama ve budamanın doğru zamanda yapılması gerektiğini çiftçiye anlatmak zorundayız. Bu anlamda, ilgili kurumların artık koordineli bir şekilde çalışmasının zamanı geldi. Hatta bu zamanı çoktan geçtik. Artık harekete geçmemiz gerekiyor.”

Muhabir: Özge ZAİM