Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Gaziantep Akkent Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ÖNDER 22. İmam Hatipliler Kurultayı'na katıldı. Programda konuşan Bakan Kacır, savunma sanayinin geldiği noktayla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Kacır, Afrika kıtasının semalarını baştan başa Türk SİHA’larıyla muhafaza ettiğini söyleyerek, Türkiye’nin, 50’ye yakın ülkenin semalarını muhafaza eden en kritik sistemleri, insansız hava aracı platformlarını üreten, ihraç eden bir ülke haline geldiğini belirtti.

"Türkiye savunma sanayinde son 22 yıllık dönemde muazzam başarılar elde etti"

Eskişehir’de 25 yeni okulla Eğitim-Öğretim Yılı başlıyor
Eskişehir’de 25 yeni okulla Eğitim-Öğretim Yılı başlıyor
İçeriği Görüntüle

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin savunma sanayinde son 22 yılda muazzam başarılar elde ettiğini belirterek, "Türk milletinin şerefli misyonunu en uygun şekilde icra edebilmesi için gayret göstermeyi sürdürüyoruz. Bugün de sizlerle bu vesileyle Milli Teknoloji Hamlesi yolculuğumuzu paylaşmak, tabi Milli Teknoloji Hamlesi dediğimizde Türkiye'nin kritik teknolojilerde tam bağımsızlık yolculuğundan söz ediyoruz. Neye ihtiyacı varsa, O ihtiyacını kendi imkanlarıyla karşılayabilen, üretebilen, kendi öz evlatlarının alın teriyle, geleceğini bilen bir Türkiye'de bahsediyoruz. Aynı zamanda daha yüksek katma değer üreterek inşa eden bir Türkiye'den bahsediyoruz. Tabii milli teknoloji dediğimizde öncelikle savunma sanayindeki muhteşem başarılarımız akla geliyor. Allah'a hamdolsun, birazdan daha detaylıca da konuşacağız. Türkiye savunma sanayinde gerçekten özellikle son 22 yıllık dönemde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde muazzam başarılar elde etti. Dosta güven, düşmanlara endişe veren bir destan yapıyoruz. Sanayinin, teknolojinin tüm alanlarında kritik ihtiyaçlarını kendi imkanlarıyla karşılayamayan bir ülkenin bugünün dünyasında teknolojik varlıktan, dolayısıyla ekonomik bağımsızlıktan ve siyasi bağımsızlıktan bahsetmesi açıkçası mümkün değildir. Bizlerin hedefi savunma sanayinde nasıl başarmışsak, nasıl başarmaktaysak sanayinin, teknolojinin diğer alanlarında da ulaştırmadan enerjiye, tarımdan, gıdaya, sağlığa, finansal tüm alanlarda benzer bir yaklaşımla kendi teknolojisini, kendi üreten bir Türkiye'yi inşa etmek. Bunu yapabilmek adına büyük bir ekosistem inşa ettik. Bizim iktidarlarımız döneminde Türkiye Avrupa'nın en önemli üretim güçlerinden biri oldu. Bugünün Türkiye'si 40 milyar dolara yakın otomotiv ihracatı yapıyor. 30 milyar dolardan fazla kimya ihracatımız var. Ticari araç üretiminde, güneş paneli üretiminde, beyaz eşya üretiminde Avrupa'da bir numarayız. İhracatımızı 36 milyar dolardan 270 milyar dolara çıkarttık. Dünya ihracatından aldığımız payı binde 5'ten yüzde 1'in üzerine yükselttik. İhtiyacımızda yüksek ve orta, yüksek teknoloji ürünlerinin payını adım adım yükselttik, 100 milyar doların üzerine çıkarttık. Bütün bunlar dile kolay ama kurulan dev sanayi altyapılarıyla, gayretle, azimle, mümkün oldu. Bakın 30 yıl öncesinin Türkiye'si dünyada çok vasat bir yerdeydi. Hem üretebildiğimiz ürün çeşidi açısından hem rekabetçi ihracat yapabildiğimiz ülke sayısı açısından dünyada ancak ortalarda bir yerde dururduk. Gördüğünüz gibi 30 yıl öncesinin Türkiye’si hem ürün sayısından hem rekabetçi ihracat yapılabilen ülke sayısı açısından hem de ihracat büyüklüğü açısından son derece vasat bir noktadaydı. Bugünün Türkiye'si ise Çin'den sonra Avrupa'ya kadar uzanan geniş coğrafyada hem rekabetçi şekilde üretim yapılan ürün sayısı açısından, hem rekabetçi şekilde ihracat yapılabilen ülke sayısı açısından, hem de ihracat büyüklüğü açısından çok büyük bir başarı elde etti" dedi.

"Çin'den sonra bu geniş coğrafyanın en güçlü üretim ülkesiyiz"

Bakan Kacır, "Biz Çin'den sonra bu geniş coğrafyanın en güçlü üretim ülkesiyiz. Tabii bütün bu başarının arkasında araştırma, geliştirme, inovasyona harcadığımız kaynak, ayırdığımız kaynak çok önemli bir rol oynuyor. Araştırma, geliştirmeyi milli gelirimizden harcadığımız payı binde 5’ten yüzde 1,4 düzeyine yükselttik. Türkiye'de 22 yıl önce yılda 1,2 milyar dolar araştırma, geliştirme harcaması yapılıyordu. Geçtiğimiz yıl 16 milyar dolar ARGE faaliyeti yürüttük. Özel sektör toplam ARGE harcamalarının ancak yüzde 29'unu gerçekleştiriyordu. Şimdi özel sektörümüz Türkiye'deki ARGE harcamalarının 3'te 2'sine imza atıyor. Araştırma, geliştirme, insan kaynağımız ancak 29 bindi. Şimdi Türkiye’de 290 binin üzerinde bir ARGE ordusu var. Bütün ülkede yapılan yıllık patent başvurusu sayısı sadece 414 oluyordu. Bir patent kurumumuz yine vardı. Düşünün ki o kuruma günde bir patent başvurusu ancak veriliyordu. Geçtiğimiz yıl Türkiye'de 10 binden fazla patent başvurusu yapıldı. Çokça konuşuluyor. Türkiye'nin dört bir yanında üniversiteler kurduk. Bunu eleştirenler olduğunu görüyorum. Ve üniversitelerin yeterli bir tepki olmadığı görüldüğü bazı şeyler söyleniyor. Peki bunun en objektif kriterlerinden biri nedir? Üniversitelerin en somut çıktısı nedir; bilimsel verilerdir. Bakınız bundan 20 yıl önce Türkiye'nin üniversitelerinde bir yıl boyunca yapılan bilimsel yayın sayısı sadece 9 bindi. Geçtiğimiz yıl Türk üniversitelerinde 52 bine yakın bilimsel yayın gerçekleşti. Demek ki atılan tohumlar, inşa edilen müesseseler Allah'ın izniyle adım adım sonuç veriyor. Tabi dev bir araştırma, geliştirme, inovasyon ekosistemini inşa etmemizde bu sonuçlarla mümkün oldu. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında bin 700’den fazla araştırma, geliştirme ve tasarım merkezi var. Bugün 110 teknoparkımızda 11 bin 500’den fazla firma teknoloji geliştiriyor, inovasyon üretiyor. 22 yıl önce Türkiye'de sadece iki teknopark vardı. Bu iki teknoparkta 56 şirket araştırma, geliştirme, inovasyon yapmaktaydı. Şimdi 110 Teknopark'ta 11 bin 500 inovasyon olarak çalışan, yenilik üreten şirketimiz var" şeklinde konuştu.

"Afrika kıtası, semalarını baştan başa Türk SİHA’larıyla muhafaza ediyor"

Bakan Kacır, "Türkiye'nin savunma sanayisi bizim için bir hayat meselesidir. İhtiyaç duyduğumuz savunma sistemlerini müttefik olduğumuz ülkeler parasını ödesek de dahi bize vermemekteydi. 40 yıla yakın zamandır terörle mücadele eden bir ülke olarak bu mücadelemizde dostumuz olması gereken aynı ittifakın içinde olduğumuz ülkeleri çoğu zaman yanımızda göremiyor. Hatta onları maalesef Hatta onlar maalesef, çoğunlukla mücadele ettiğimiz terör örgütlerinin etrafında arkasında görüyorduk. Onlardan nadir aldığımız savunma sistemleri de çoğunlukla terörle mücadelede, ihtiyacımızı karşılamıyor bize başarı getiremiyordu. Böyle bir atmosferde 2004 yılında bir Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısı yapıldı. O tarihte Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Savunma Sanayi İcra Komitesi'nin başkanı olarak önüne getirilen 100 milyar dolarlık ithalata dayalı tedarik planlarının üzerinde çizdi. 'Bütün bunları kendi imkanlarımızla geliştirmek ve üretmek zorundayız' dedi. Allah'a hamdolsun 20 yıl gibi bir zaman içinde Türkiye'de savunma sanayinde yerli sistemlerimizin payı yüzde 20'lerden yüzde 85'lere yükseldi. Türkiye ihtiyaç duyduğu neredeyse tüm kritik sistemleri, hava araçlarını, kara araçlarını hatta uzay uydu sistemlerini kendi imkanlarıyla geliştirebilen, üretilebilen bir ülke oldu. Savunma ve havacılık İhracatımız 248 milyon dolardan geçtiğimiz yıl 7 milyar doların üzerine, bu yıl inşallah 30 milyar doların üzerine yükselmiş olacak. Bazıları diyorlar ki, savunma sanayini siz inşa ettiniz, bu şirketler, ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, sizden önce kurulmuş şirketlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı çatısı altında 70'li yıllardan itibaren temelleri atılmış şirketlerdir. Bu şirketlerin çok büyük başarılara imza attığı dönem işte son 20-22 yıllık dönemdir. Türkiye, 50’ye yakın ülkenin semalarını muhafaza eden en kritik sistemleri, insansız hava aracı platformlarını üreten, ihraç eden bir ülke haline geldi. Afrika kıtası, baştan başa Türk SİHA’larıyla semalarını muhafaza etmiştir. Bütün bunlar Türk milletinin yüzyıllar sonra, asırlar sonra yeniden tarih sahnesine çıkmasını ifade ediyor. İnşallah bu alanda Allah'ın izniyle yapacak çok işimiz var" diye konuştu.

Kapanış konuşmasını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş yaptı

Kurultayın kapanış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise imam hatiplerin öneminden bahsederek Gazze'de yaşanan İsrail zulmüne dikkat çekti. Erbaş, imam hatiplerin yıllardır süren ve son 2 yıldır daha da şiddetlenen Gazze'deki zulmü dünyaya duyurma noktasında çok önemli bir görev üstlendiğini de belirtti. Erbaş, Filistin'deki zulmün bir an önce sona ermesi için topyekun bir tepki gerektiğini de belirterek sessiz kalınmaması çağrısında bulundu.

Kaynak: İHA