Şentuna, kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel saldırılardan ibaret olmadığını, sözlü, psikolojik ve itibarsızlaştırıcı her davranışın aynı zihniyetin ürünü olduğunu ifade ederek şu değerlendirmede bulundu: “Kadını değersizleştiren, susturan ve görünmez kılan anlayış; aşağılayıcı bir sözde, küçümseyen bir bakışta, yok sayan bir tavırda kendini gösteriyor. Bu nedenle her olay, bireysel bir taşkınlık değil; toplumsal bir sorunun dışa vurumudur.”
Toplumsal sorumluluğun önemine dikkat çeken Şentuna, kadınların eğitim düzeyi, sosyal konumu ya da mesleğinden bağımsız olarak hâlâ farklı şekillerde şiddete maruz kaldığını belirterek şiddetin temelde zihniyette başladığını söyledi. Açıklamasında, “Artık bu zihniyeti kökten reddetmenin zamanı gelmiştir. Kadına yönelik şiddetin hiçbir biçimi, hiçbir koşulda normalleştirilemez” dedi.
Yasal ve kurumsal mekanizmaların daha güçlü ve caydırıcı olması gerektiğini ifade eden Şentuna, her kadının onurunun dokunulmaz olduğunun altını çizerek, hiçbir makamın, geleneğin ya da statünün şiddeti meşrulaştıramayacağını vurguladı.




