Eğitim İş Eskişehir Şubesi tarafından Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan açıklamada üniversitelerin ve YÖK'ün yanlış uygulamaları sert bir dille eleştirildi. 

Üniversiteler rant üreten kurumlara dönüştü!

Üniversiteler ve YÖK'e yönelik eleştiriler yapan Eğitim İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan, üniversitelerin amacı dışında hareket ettiğini belirterek, "Üniversitelerimiz bilim değil, rant üreten kurumlara dönüştürülüyor. Akademik liyakat yerine yandaşlık, özgür düşünce yerine itaat dayatılıyor! Üniversiteler apartman dairelerine sıkıştırılmış; akademik kadrolar bilimsel başarıya değil, siyasi yakınlığa göre belirleniyor. Gençlerimiz nitelikli eğitim hakkından, akademisyenlerimiz özgür bilim üretme ortamından mahrum bırakılıyor" dedi.

76Fb72Dd 13F9 4562 Ac34 2450524C3231

Üniversiteler alarm veriyor!

2024/2025 verilerine göre, 129’u devlet, 79’u vakıf olmak üzere 208 üniversitede, 185 bini aşkın akademik personel ve 6.8 milyon öğrenci bulunduğunu ama bu dev sistemin eğitim ve bilim üretme işlevini yitirdiğini söyleyen Arslan, "Bilimsel yayın yapmamış isimler rektör olarak atanırken, ilerici akademisyenler soruşturma, baskı ve sürgünlerle susturulmaya çalışılmaktadır. Vakfı dahi olmayan vakıf üniversiteleri, bir kampüsü dahi olmayan apartman üniversiteleri adeta birer ticarethane mantığı ile işletilmekte ve diploma pazarlayan kurumlar haline gelmiştir. Reklam bütçeleri AR-GE harcamalarını geçen bu kurumlar, akademik ciddiyeti zedelemektedir. Eğitimin hızla ticarileştirilip paralı hale getirilmesiyle milyonlarca gencimiz eğitimden kopmuş, güvencesiz çalışma koşullarıyla emek sömürüsüne maruz bırakılmıştır. 2015-2023 yılları arasında 2 milyondan fazla genç, üniversite eğitimini ekonomik nedenlerle yarıda bırakmıştır. Mezun olan gençler ise mezuniyet sonrası işsizlik ve düşük ücretle karşı karşıya kalmaktadır" diye konuştu.

YÖK: Bilimin önünde 44 yıllık bir engel!

12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK, bugüne kadar sayısız akademisyeni susturduğunu ve bilimin önünde büyük bir engel olduğunu ifade eden Arslan, "YÖK, üniversitelerin ruhunu boğdu. Avrupa Üniversiteler Birliği'nin 2024 raporuna göre, Türkiye akademik özerklik açısından 35 ülke arasında 35. sırada! Bu utanç verici tablo, üniversitelerimizin nasıl tek adam rejiminin tahakkümüne sokulduğunun açık göstergesidir" diye ifade etti.

Bursa-Eskişehir arası 1 saat olacak Bursa-Eskişehir arası 1 saat olacak

Liyakat yerde, yandaş zirvede!

Rektör atamaları Cumhurbaşkanı'nın iki dudağı arasında olduğunu söyleyen Arslan, "Anayasa Mahkemesi'nin rektör atamalarını iptal etmesine rağmen bu karar tanınmamış ve üstüne 56 üniversiteye anayasaya aykırı biçimde rektör atanmıştır. Bu, sadece bir anayasa ihlali değil, üniversite özerkliğine açık bir saldırıdır. İktidar AYM kararlarını tanımadığı ve uygulamadığı gibi, Meclis’e yeni bir yasa teklifi sunarak, Cumhurbaşkanına; YÖK üyesi ve üniversite rektörü atama anlamında tam yetki getirilmesini hedeflemektedir. Akademik kadrolar, bilimsel liyakate göre değil, siyasi sadakate göre şekilleniyor. Üniversitelerde yandaşlara yönelik kişiye özel kadroların açılması adeta normalleşmiştir. Üniversitelere yeterli akademisyen kadrosu da verilmiyor. Araştırma görevlisi sayısı 2022'de 52 binken, 2025'te 39 bine düşmüştür!" diye belirtti. 

Bütçe var ama üniversitelere yok!

2025 yılında devlet üniversitelerine ayrılan toplam bütçe 487 milyar TL. Aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'na ayrılan bütçe ise 130 milyar TL olduğunun altını çizen Başkan Arslan, "Üniversitelerimizin birçoğu teknik donanım, kütüphane, laboratuvar, derslik, yurt ve kampüs açısından yetersiz. Bilimsel üretimin temel unsuru olan araştırma ve kongre katılım imkanları, bütçe yetersizliği nedeniyle sekteye uğramıştır. Bu tablo ülkenin bilime değil, itaate yatırım yaptığını açıkça göstermektedir" şeklinde konuştu.

994Dad65 6Cc5 4273 9F49 D2Bda4Aec788

Eğitimin niteliği düşüyor!

Üniversitelerde verilen eğitimin günden güne düştüğünü de söyleyen Arslan, "2016'da URAP sıralamasında ilk 1000'de yer alan üniversite sayımız 18 iken, bu sayı 2023'te 9'a düşmüştür. Türkiye, bilimsel yayın kalitesi açısından birçok Orta Doğu ülkesinin bile gerisinde yer almaktadır. Üniversitelerimiz adeta liseden hallice yapılara dönüşmüştür. Akademik ve mali özerkliği olmayan, rektörler eliyle eşe dosta akademik unvan dağıtılan yerler olmuştur. Bu politikalar birkaç yıl daha sürdürülürse Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke Türkiye üniversitelerinden mezun olanlara denklik belgesi vermeyecektir. Bunun küresel ekonomide karşılığı, gençlerimizin ellerindeki diplomalarla yurt dışında çalışamamaları olacaktır" dedi.

Öğrencilerin anayasal demokratik hakları yok sayılıyor!

Öğrencilerin demokratik yollarla haklarını arama girişimleri baskılarla, şiddetle bastırıldığını söyleyen Arslan, şu şekilde konuştu, "Disiplin ve soruşturmalarla cezalandırılan öğrenciler üniversiteden ve KYK yurtlarından uzaklaştırılıyor, haksız yere tutuklanıyor ve eğitim hakları ellerinden alınıyor. İktidar eliyle atanmış rektörlerin, üniversite kampüslerine polisin girmesine izin vermesi; öğrencilere şiddet uygulanması kabul edilebilir bir durum değildir. AKP iktidarı kendisine boyun eğmeyen, itaat etmeyen üniversite öğrencilerini adeta düşman olarak görmektedir. Bu ülkenin en başarılı öğrencilerini haklarını aradıkları için tutuklamanın hiçbir meşru gerekçesi olamaz."

Üniversitelerimiz kurtarılmalıdır!

Türkiye'nin bilimsel geleceği, aydınlık yarınları için üniversitelerin özerk, demokratik ve özgür yapıya kavuşması gerektiğinin altını çizen Arslan, son olarak şunları söyledi, "12 Eylül darbesinin mirası olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler siyasi otoritelerden bağımsız, demokratik birer eğitim ve araştırma kurumu olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir. Üniversitelerimizde sürdürülmekte olan özerkliği yok eden müdahaleci politikalar ve akademisyenler, öğrenciler ve idari personel üzerindeki baskılar derhal sonlandırılmalıdır. Yükseköğretime yeterli bütçe ayrılmalı, üniversiteler kamu yararına ve evrensel bilginin ve bilimin üretildiği, ARGE çalışmalarının güçlendirildiği bilim yuvaları haline getirilmelidir. Bilimsel özgürlükler kullanılırken, toplumun gereksinimleri ve öncelikleri temel alınmalı, araştırma alanları bilimsel gelişmeler doğrultusunda seçilmeli, eğitim ve öğretim programları ile ders içerikleri akademik gelişmelere uygun olarak düzenlenmelidir. Akademik ve idari personelin maaş, çalışma koşulları, mesleki ve özlük hakları insanca yaşama ve çalışma koşullarını sağlayacak ve liyakati esas alacak şekilde düzenlenmelidir. Üniversitelerin özgürlük ve özerklik mücadelesine olan desteğimizi kararlılıkla sürdürecek, hukuksuzca yapılan işlemleri yargıya taşıyacağız."

Muhabir: Tuğba AKTAY