Türkiye’de son yıllarda hukuk sistemine olan güvenin azaldığı yönünde bir algı var. Siz bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Hukuk ve adalete olan güven giderek azaldı. Bunun birçok sebebi var aslında. Sebeplerin başında, bu yasama, yürütme, yargı dediğimiz üç birbirinden ayrı organın maalesef son zamanlarda birbirine geçmiş olması ve yargıya siyaseten müdahale edilmesinin etkili olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan, çok açık bir hüküm varken Anayasa Mahkemesi’ni uygulamaktan imtina eden mahkemeler olduğunu görüyoruz. Bu hukuk fakültelerinde daha birinci sınıfta öğrendiğimiz bilgilerin tamamen tersine döndüğünü gösteriyor. Hukuk devleti ilkesi, hukuki güvenlik, hukuki belirlilik gibi kavramların ciddi biçimde zedelendiğini görüyoruz.
GECİKEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
Bu durum, çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığı için giderek bu algı, dolayısıyla insanların hak arama özgürlüğüne de birçok engel oluşturuyor. Bunun ekonomik sebepleri var. Örneğin, bir hak aramak için mahkemeye gittiğimizdeki yüksek yargı harçları, ekonomik anlamdaki sorunların çözülmeyişi... Yani şöyle bir laf vardır: “Geciken adalet, adalet değildir.” İş uzadıkça, hukuki hak arama yollarıyla çözümün bir şekilde uzaması da insanların bu yola olan güvenini maalesef azaltan diğer etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Genç avukatların veya avukatların belli başlı sorunları nelerdir, baro olarak bu sorunların çözümü konusundaki çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Şimdi tabii, avukatlık mesleğinde sayı çok arttı. Bunun birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi, çok fütursuzca açılan hukuk fakülteleri olmuştur. Hukuk fakültelerinin plansız biçimde açılması, yeterli donanımlı mezunların verilmeyişi bir sıkışma yarattı. Ve bu durum tabii ki meslektaşlarımızın kabahati değil.
Türkiye genelinde 200 bin avukat var. Kentimizde ise şu an Eskişehir Barosu’na kayıtlı 1.960 avukatımız var. Bunların çok büyük bir kısmı da genç avukat, genç meslektaşlarımız.
MESLEKİ ANLAMDA CİDDİ BİR SIKINTI
Peki buradaki en önemli sorun nedir? Şimdi tabii ki, adli yardım uygulaması, CMK uygulaması dediğimiz devletin zorunlu olarak atadığı ve genç meslektaşlarımız için de ilk etapta gelir kaynağı olan sistemde, devlet tarafından tarifedeki ücretlerin çok düşük olması ve bu ücretlerin tahsilinin çok uzun süre sonra alınması, mesleki anlamda çok ciddi bir sıkıntı yaratıyor.
Öncelikle bu tarifelerin en azından asgari ücret seviyesine getirilmesi için uğraş veriyoruz. Bu konuda çabalarımızı ve taleplerimizi dile getirdik. Özellikle biz Eskişehir Barosu olarak hem bölgede lider bir baro olma anlamında İç Anadolu Bölgesi baro başkanlarımızla bir araya geldik. Taleplerimizi Adalet Bakanımıza ilettik. Sayın Adalet Bakanı da bu konuda hak veriyor ama bunun bir yasal düzenlemeye kavuşarak çözülmesi gerekiyor.

HUKUKİ GÜVENLİĞİNİZİ SAĞLAYACAK KİŞİ
İkincisi, özellikle benim üzerinde çok durduğum bir konu: Belli başlı işlerin avukat aracılığıyla takip edilmesi zorunluluğu. Bu, vatandaşı da koruyucu bir şeydir. Örneğin tapuda bir işlem yapılırken dolandırıcılığın önüne geçmek için işlemlerin bir avukat aracılığıyla yapılması gerekir. Yine belli başlı davalarda, özellikle ticaret mahkemelerinde zaten yüzde 90’ında taraflar avukatlarla temsil ediliyor. Ama bu temsili zorunlu hale getirmek gerekiyor.
Bakın, yurt dışında böyle. Yani yurt dışında siz bir işletme dahi kursanız, kapısını ilk çaldığınız kişi avukattır. Çünkü o, sizin hukuki güvencenizdir, hukuki güvenliğinizi sağlayacak kişidir. Avukatların en önemli noktası, sizin bu anlamdaki hak arama yolundaki en önemli güvenceniz olmalarıdır.
HUKUK ÇOK DİNAMİK BİR ALAN
Bu açıdan önemli. Dolayısıyla bu alanlarda, özellikle genç meslektaşlarımıza yeni çalışma alanları açılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de çaba harcıyoruz. Baro olarak da yeni alanlar açısından farklı eğitimler düzenledik. Yönetimimizle birlikte, genç meslektaşlarımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda bolca eğitimler veriyoruz. Çünkü hukuk çok dinamik bir alan. Hepimizin kendimizi yenilememiz, güncel tutmamız gerekiyor. Biz de Baro olarak bu eğitim faaliyetlerini sürdürüyoruz.

ESKİŞEHİR GÜVENLİ BİR ŞEHİR
Avukatlarda en çok görülen dava türlerini nasıl sıralarsınız?
Çok değişkendir ama ağırlıklı olarak iş uyuşmazlıkları, iş hukukundan kaynaklı davalar, aile ve ceza davaları öne çıkıyor. Eskişehir, bu açıdan birçok ile göre daha güvenli bir şehir. Bu nedenle ceza uyuşmazlıklarından ziyade ticari uyuşmazlıklar, icra konuları ve ekonomik nedenli davalar ön planda. Ülkenin ve kentin ekonomik yapısı mahkemelere de yansımakta.
Yani aslında kentteki yaşamsal sorunlar, mahkemelerdeki ihtilafları da çeşitlendiriyor. Şu anda icra dosyaları oldukça fazla. Ciddi bir artış var. Ülke genelinde açıklanan rakamlar oldukça yüksek. Eskişehir’de de 270 bine yakın dosya olduğunu söyleyebilirim.
Tabii iflas dosyaları da var. Bu da şu demek: Gerçekten Eskişehir’de ekonomik krizin, sosyoekonomik dengenin bozulmasının mahkemelere ve icra dairelerine yansımış haliyle karşı karşıyayız. Borçlu hep aynı borçlu; bir kişinin birden fazla yere borcu olabiliyor. Dolayısıyla dosya sayısı sadece bir istatistik değil, bir insanın, bir ailenin, bir işletmenin yaşadığı ekonomik sıkıntının göstergesidir.

CİDDİ BİR ZAMAN VE İŞ KAYBI
Eskişehir Adliyesi’nin fiziki koşulları ve kapasitesi sizce mevcut iş yükünü karşılamaya yeterli mi?
Bu adliye binamız yapılırken aslında uzun süre yeteceği düşünülmüştü ama maalesef öyle olmadı. Şu an mevcut adliyemiz parçalanmış durumda. Yani birkaç ana adalet sarayının yanı sıra sulh hukuk mahkemeleri, idare mahkemeleri ayrı bir binada. Bunun yanı sıra icra mahkemeleri ve icra daireleri de ayrı bir yerde. Çocuk Adalet Merkezi de ayrı. Dolayısıyla farklı yerlerde olması, hem vatandaşlar için hem biz avukatlar için zor bir durum. Ardışık duruşmalarımız olduğunda bir binadan diğerine koşmamız gerekiyor. Bu da ciddi bir zaman ve iş kaybına neden oluyor.
ADLİYE SARAYINA İHTİYACIMIZ ÇOK NET
Dolayısıyla daha büyük, otopark sorunu olmayan, herkesin rahatlıkla erişebileceği bir adliye binasına ihtiyaç var. Bu kesin. Bu konuyu Adalet Bakanlığımıza da ilettim. Mevcutta Odunpazarı Belediyesi’nin yanında bakanlığa tahsisli bir yer var. Eğer proje 2026 planına alınırsa, en azından birbirine yakın iki kampüsle ilk etapta bir çözüm olabilir ama bu da kalıcı bir çözüm değildir. Bence tüm fiziksel ihtiyaçların otoparkıyla, sosyal alanlarıyla, kafeteryasıyla, avukatlar için yeterli alanlarıyla bir bütün halinde karşılandığı yeni bir adliye sarayına ihtiyacımız çok net.

GÜVENİLİR BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Barolar olarak bize çok önemli görevler düşüyor. Maalesef hukuksuzluklarla mücadelede gün geçmiyor ki biz barolar olarak yeni bir durumla karşılaşmayalım. Hukuksuzluklarla mücadele için emeğimizi ortaya koyuyoruz. Dolayısıyla daha güvenilir bir ülkede yaşamak istiyoruz. Gerçekten de bu siyasi yapının artık elini yargıdan çekeceği bir düzende mesleğimizi icra etmek istiyoruz. Hukuka güvenmek istiyoruz. Ama son olarak tabii ki bu umudu avukatlar olarak her zaman yaşıyoruz ve şöyle demek istiyorum: “Avukat varsa umut var.” Her anlamda bunu yaşatmak için bizler de üzerimize düşeni yapacağız.




