1-NE MUTLU ÇOCUKLARDIK

Biz siyah önlük giyen, bir neslin tarihiyiz

Siyah çantalar elde, ne mutlu çocuklardık.

Dantel beyaz yakamız, birde yurda iziz

Kalbi sevgiyle mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Ana, baba derdi ki ;  eti senin öğretmen

Okusun adam olsun, kemiği bizim olsun

Bir defter, kaleme sor, bir mum vermiş derman

Okul yolunda mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Yokluk varmış, bilmedik, hepimiz bir sırada

Ayakta naylon pabuç, üşümedik bir karda

Ekmeğin üstünde bol, yoğurt, salça arada

Yaşamı seven mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Kimse kimseye küsmez, bir o kadar hatırnaz

Güzel günlerde birlik, kötü günde beraberdik.

Bayramlarda el öper, her eve dolduk bir naz

Küçük şeylerle mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Mahalle, sokak bizim, oyunlarda bizimdi

İp atlar, top oynardık, düşen, kalkan bizimdi

Bahçelerden gül koklar, birde bahçe bizimdi.

Bir papatya ile mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Yıllar çok şeyi aldı, içinde kaldı bir çocuk

Büyüttü, yurda ışık, sönmedi kalpte çocuk

Yoklukmuş en güzel, dünde kaldı o çocuk

Dünde, yarında mutlu, ne kutlu çocuklardık.

Yurdanur İŞLEYEN

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.19.06

2-Kampüs Haberleri

-BEBKA Eskişehir Yöneticileri Rektör Adıgüzel’i makamında ziyaret etti

Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) Eskişehir Koordinatörü Fatih Aydın ve Genel Sekreter Vekili Sabri Bayram, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’i makamında ziyaret etti. Ziyarete, Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Özkay ile ARİNKOM TTO Yöneticisi Öğr. Gör. Dr. Rabia Taş da katılım gösterdi.

Anadolu Üniversitesi’nin, BEBKA iş birliğiyle geçmişte gerçekleştirdiği çalışmalar üzerine değerlendirmelerde bulunulan görüşmede; ileriye dönük planlar ve olası iş birlikleri üzerine de fikir alışverişinde bulunuldu.

Ziyaret, fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.14.45

-“Nazik Kübizm” sergisi sanatseverlerle buluştu

Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsünün özel eğitim programlarından destek alan ve resim alanındaki yeteneğiyle dikkat çeken otizmli sanatçı Ege Bolat, ikinci kişisel sergisi “Nazik Kübizm” ile sanatseverlerin karşısına çıktı. Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi Fuaye Alanında düzenlenen serginin açılışına Engelliler Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Erkan Kurnaz, Engelliler Araştırma Enstitüsü Dr. Öğr. Üyesi Şerife Şahin başta olmak üzere otizm konusunda farkındalık yaratmak isteyen çok sayıda davetli katıldı.

Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Kurnaz sergiye dair şunları söyledi: “Bu sergi yalnızca Ege’nin sanatsal yolculuğu değil, aynı zamanda toplumsal farkındalığın ve kapsayıcılığın bir ifadesidir. Engelliler Araştırma Enstitüsü olarak bireylerin güçlü yönlerini görünür kılmayı ve onları topluma güçlü oldukları alanlar yoluyla tanıtmayı önemsiyoruz. Ege Bolat'ın her fırça darbesi bize şunu hatırlatıyor: Farklılık, sanata ve hayata zenginlik katar.”

Engelliler Araştırma Enstitüsü Dr. Öğr. Üyesi Şerife Şahin ise enstitünün temel amacının bireylerin potansiyelini ortaya çıkarmak olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Ege'nin başarısı, özel gereksinimli bireylerin yeterince desteklendiğinde nasıl benzersiz alanlarda parlayabileceğinin canlı bir örneği. Her bireyin bir potansiyeli vardır. Mesele, onu görebilmek ve desteklemektir.”

Resim Öğretmeni Sevdiye Cerrahoğlu Ege’nin çizimlerinde tutarlılık, duygu ve cesaret olduğunu belirtirken onun yalnızca teknik değil içsel derinliğe sahip bir sanatçı olduğunun altını çizdi. Serginin açılışında konuşan Ege’nin annesi Yasemin Bolat ise oğlunun sanata olan ilgisini şu sözlerle aktardı: “Ege kendisini ifade etmekte zaman zaman zorlanıyor ama resimle adeta konuşuyor. Onun iç dünyasını anlamak isteyen herkesi bu sergiye davet ediyoruz. Bu yolculukta bize rehberlik eden Engelliler Araştırma Enstitüsü ailesine gönülden teşekkür ederiz.”

Geometrik formların yumuşak renk geçişleriyle birleştiği “Nazik Kübizm” sergisi 8-9 Nisan tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi Fuaye Alanı’nda ziyaret edilebilir.

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.14.45 (1)

3-BİR YUDUM DENİZ

Denizin derinliklerine daldım bir akşam,
Bir başka dünyanın kapılarını araladım.
Kıyısında yürürken yalnız ben ve rüzgar,
Sonsuz bir mavilikte kaybolan düşüncelerim var.

Kumlar, ayaklarımın altında sızlar,
Fırtına mı gelir, yoksa başka bir sabah mı doğar?
Her dalga bir başka sır taşır kıyıya,
Her yudum deniz, bir başka dünyaya.

Gözlerimde denizin hüzünlü mavisi,
Her damlası bir anı, her köpüğü bir sözü.
O engin okyanus, bana neyi hatırlatır,
Bir kaybolan sevgiyi mi, yoksa bir yarım kalmış düşü?

Uzaklarda bir gemi, yol alır sessizce,
Gölgesinde kaybolan bir zamanın peşinde.
Deniz, geçmişi ve geleceği birleştirir,
Bir adada kaybolan isimleri, rüzgarın içinden getirir.

Ay ışığı gümüş gibi denizin üzerinde,
Beni çağıran bir melodi duyarım derinlerde.
Bütün geceyi bir yıldızla süslerken deniz,
Hayalini bulurum, kaybolan bir iz.

Sonsuz bir yolculuktur bu, bir adım daha,
Her dalga, her esinti, bir başka anı yaratır.
Ve ben, denizin içinde kaybolurum yavaşça,
Öylesine huzurlu ki, hiç çıkmamışım kıyıya.

O büyük okyanus, her zaman derindir,
İçinde kaybolan ruhları bekler, yüzerken izler.
Ben de bir gün, belki bir başka denizin kenarında,
Sonsuz maviliğin içinde kaybolur, beklerim huzurla.

Asya

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.17.40

4-ŞİKAYETİMİZ VAR!

Bahçelievler Mahallesinde Işıklar Ara Sıra Yanmadığı İçin Güvenlik Sorunu Yaşanıyor!

Bahçelievler Mahallesi sakinleri olarak, son zamanlarda yaşadığımız önemli bir sorun hakkında yetkililere seslenmek istiyoruz. Mahallemizdeki sokak aydınlatmalarının ara sıra yanmaması, özellikle akşam saatlerinde büyük bir güvenlik problemi yaratmaktadır. Işıkların belirli saatlerde ya da bazı bölgelerde hiç yanmaması, hem gece güvenliğimizi tehdit etmekte hem de mahallemizin olumsuz bir şekilde görünmesine yol açmaktadır. Kararan sokaklar, hırsızlık ve diğer olumsuz olaylar için fırsat yaratırken, mahalle sakinlerini tedirgin etmektedir. Bu durumun acilen çözülmesi ve sokak aydınlatmalarının düzenli olarak çalışır durumda tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Güvenliğimizin sağlanması ve mahallemizin her zaman ışıl ışıl olması, hem halk sağlığı hem de psikolojik huzur açısından büyük önem taşımaktadır. Bahçelievler Mahallesi sakinleri olarak, ışıkların düzenli yanması ve güvenliğimizin sağlanması için yetkililerin bir an önce harekete geçmesini talep ediyoruz.

Işıl Güney

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.15.20

5- Zamanın Gölgelerinde

Zaman, insanlık tarihinin her döneminde en çok tartışılan, üzerinde düşünülen ve sorgulanan olgulardan biri olmuştur. Onu bir nehir gibi akıp giden bir süreç olarak mı görmeliyiz, yoksa bir yanılsama olarak mı? Zamanın gerçek doğasını anlamak, belki de bizim varoluşumuzu anlamakla eşdeğerdir.

Platon, zamanın, değişimin ve hareketin izlediği bir düşünsel yol olduğuna inanıyordu. Ona göre, "zaman" ebedi olanın bir yansımasıydı. Gerçek olan, dış dünyada değil, yalnızca düşünce dünyasında varoluyordu. Peki ya zaman, sadece düşüncelerimizin içinde mi var? Yoksa bir tür bilinçli illüzyon mu?

Zamanın geçişi, birçoğumuz için yaşamın en belirgin özelliğidir. Geriye bakınca, geçmişin anılarına kapılmak kolaydır; geleceği ise belirsiz ve erişilmesi zor bir ufuk gibi görürüz. Peki ya şimdi? Şu an, kaçımızın dikkatini tam anlamıyla verebildiği bir an? Zamanın kendisini, geçmiş ve geleceğin arasındaki ince çizgide kaybolmuşuz gibi hissederiz çoğu zaman.

Heidegger, zamanın özünün insanın varlıkla ilişkisinde yattığını söyler. İnsan, zamanla var olur, onu deneyimler ve bu deneyim ona anlam kazandırır. Geçmişte yapmadıklarımız, gelecekte yapacağımız şeyler, hepsi bizim varoluşumuzu şekillendirir. Zaman, bizi sürekli olarak "olma" ve "olmuş olma" arasında bir yere iteler. İşte bu, bizim varlıkla olan sürekli mücadelesidir.

Ancak zaman, bazen de bir hapis gibi gelir. Saatlerce bir yerlerde beklerken, her saniye bir yüke dönüşür; ya da bir şeyin peşinden koşarken, her an bir kayıp gibi hissedilir. Fakat zamanın geçişini anlamak, onun ne kadar değerli olduğunu kavrayabilmek, belki de hayatı anlamlandırmanın en önemli yoludur. Zamanın ne kadar sınırlı olduğunu fark etmek, onu doğru şekilde kullanma sorumluluğunu da beraberinde getirir.

Zaman, bir tür kayıp mı, yoksa bize sunulmuş bir fırsat mı? Belki de cevap, yalnızca ona nasıl baktığımıza bağlıdır. Şu an, geçmişin yankıları ve geleceğin umutları arasında bir köprü gibidir. Kendi iç yolculuğumuzda, bu zaman diliminde nasıl var olduğumuz, belki de bizim gerçekliğimizi ve anlam arayışımızı belirleyecektir.

Yaren Bıyık

6-Aşkın İzdüşümü

Aşık olmak, insanın iç dünyasında oluşan en karmaşık, en derin duygulardan biridir. Bir an bir çırpıda her şeyi değiştiren, zamanın anlamını kaybettiren, ruhu hem özgürleştirip hem de esir alan bir deneyim. Peki ya aşk, sadece bir duygu mu? Yoksa bir dönüşüm, bir varoluş şekli mi?

Aşk, iki insanın kalbinin senkronize olduğu, ruhların birbirine dokunduğu o özel andır. Bir bakış, bir gülümseme, bir söz… Hepsi birbirini takip eden küçük anların büyük bir hikayeye dönüştüğü anlarda, bir insanın başka bir insanda kayboluşudur. Bu kayboluş, bazen en büyük özgürlük duygusunu yaratır, bazen de en derin korkuları.

Felsefi açıdan aşk, insanın kendi varoluşunu başka bir varlıkta bulma arayışıdır. Her insan, kim olduğunu tam olarak bilmezken, bir başka insanda eksiklerini, boşluklarını görür. İki insan arasındaki bu bağlantı, bir tür varoluşsal arayışa dönüşür. Aşk, yalnızca fiziksel bir çekimden ibaret değildir; ruhsal bir bağ, iki insanın benliklerinin birleşmesidir. Bu birleşme, tıpkı iki nehrin buluştuğu an gibi, her ikisini de dönüştürür.

Ancak aşk, her zaman kusursuz bir deneyim değildir. İnsan, aşkın içinde hem en yüksek uçurumlara tırmanabilir, hem de en derin çukurlara düşebilir. Aşkın acı yanları da vardır; kırgınlıklar, kayıplar, özlemler… Tıpkı bir ağaç gibi, aşk da büyürken bazen fırtınalardan, kuraklıklardan geçer. Ama yine de, her geçen gün biraz daha güçlenir, biraz daha kök salar. Çünkü aşk, varoluşun bir parçasıdır ve her parça, her şekilde bir bütünün oluşumuna katkıda bulunur.

Aşık olmak, insanın kendi sınırlarını aşması, kendini keşfetmesi ve bazen de kaybetmesidir. Ancak kaybetmek, aslında yeniden kazanmanın bir yoludur. Birinin kalbini kazanmak, kendini bulmanın, yeni bir benlik inşa etmenin başlangıcıdır. Aşk, insanı savunmasız hale getirse de, aynı zamanda en derin anlamları ortaya çıkarır.

Aşkı anlamak için, ona tam olarak teslim olmak gerekir. Ne geçmişin yüklerini, ne de geleceğin korkularını taşımadan, sadece anın içinde kaybolarak… Aşk, bir seçim değil, bir içsel dönüşümdür. O, her zaman doğru zamanda, doğru şekilde gelir. Ve en önemli soruya gelince: Aşkı yaşamak, onu kaybetmekten daha değerli midir? Belki de aşk, kaybolduğunda değil, var olduğunda anlam kazanır. Çünkü aşık olmak, sadece iki ruhun birleşmesi değil, bir insanın en yüksek haline ulaşma yolculuğudur.

Hayati İlker

Tepebaşı'nda “ekolojik okuryazarlık” konuşuldu Tepebaşı'nda “ekolojik okuryazarlık” konuşuldu

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.16.49

Whatsapp Image 2025 04 09 At 10.19.59

Kaynak: İlksen AKKAN