Demir, “Ekonomi sadece asgari ücretle tartışılacak bir konu değil. Bugün gelinen noktada çalışan herkes neredeyse asgari geçimin altında, hatta açlık sınırının altında çalışmak zorunda kalıyor. Asıl üzücü olan da bu” dedi.
2026 yılı Ocak ayında belirlenecek olası ücret artışlarının alım gücü açısından bir anlam ifade etmeyeceğini savunan Demir, “Şu an konuşulan rakamların, alım gücü açısından hiçbir karşılığı yok. İnsanlar geçinmekte zorlanıyor. Asgari ücreti 28 bin, 30 bin ya da 40 bin lira yapmak tek başına çözüm değil. Önemli olan asgari ücretin yaşanabilir bir düzeye gelmesi” ifadelerini kullandı.
Asıl sorunun alım gücündeki hızlı erime olduğuna dikkat çeken Demir, “Ocak sonunda ya da Şubat başında verilecek bir ücret artışı, en geç birkaç ay içinde eriyecek. Bu zamlar alım gücünü artıracak şekilde değil. Alım gücünü artırmak için üretimi öncelemek gerekiyor. Üretimde çalışan insanların refahı ve mutluluğu da bu sürecin en önemli unsurlarından biri” diye konuştu.
Mevcut ekonomik politikalarla asgari ücret kavramının işlevini yitirdiğini savunan Demir, “Asgari ücreti 40 bin lira yapsalardı bile Mart ayında eriyecekti. Enflasyon adeta avans yapmış durumda. TÜİK farklı rakamlar açıklasa da gerçek şu ki, dünya genelinde enflasyonu en yüksek ülkelerden biriyiz” dedi.
Demir, enflasyonun toplumun tüm kesimlerini ezdiğini vurgulayarak, “Memur, emekli, asgari ücretli; herkes enflasyon altında inim inim inliyor. Çözüm, günü kurtaran ücret artışları değil, kalıcı şekilde alım gücünü yükseltecek üretim ve refah odaklı politikalardır” ifadeleriyle açıklamasını tamamladı.
