Bu ülkede düzeltilmesi mümkün olamayan alanların başında eğitim geliyor. Çünkü eğitimi yaz boz tahtasına çevirdik; ülkenin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak eğitim dizayn edilmiyor. Bir zamanlar tek parti iktidarı diktatörlüğü öven eğitim sistemine sahipti. Tek parti dönemi bitti, gitti ama o kafa yapısı önemli oranda bürokraside ve özellikle de eğitim sisteminde hayatiyetini sürdürdü. Ancak bugünkü sorunları sadece geçmişteki bu olumsuzluklarla tanımlamak hem doğru olmaz hem de hakkaniyetli olmaz!
28 Şubatçılara eğitim sistemini bozduğu ve mesleki eğitimin önünü tıkadıkları için kızıyorlardı. Şu an onların devri geçti; peki şu an eğitim sistemini ülkenin önceliklerine göre şekillendirmenin önünde kimse yok, şu an neden mesleki eğitime halen yeteri kadar kıymet verilmiyor?
Eskiden "eti senin kemiği benim" anlayışı ile çocuklar meslek sahibi oluyorlardı. Evet, ifadeye bakınca bir miktar acımasız gibi görünebilir. Ancak en önemlisi her çocuğumuzun, gencimizin erken çağlarda bir meslek sahibi olması ve çalışmayı sevmesidir. Bunun haricindeki hususlar sonraki meseleler.
Bir başka husus okullarda huzurun bozulmasına neden olan bir konu: Aile terbiyesi alamamış, tam tersine ailelerince şımartılmış çocukların diğer çocukların okulda huzurunu kaçırmaları, eğitim ortamını sabote etmeleri.
EMEKLİ EMNİYET MENSUBUNDAN VELİLERE TEHDİT: EMNİYET'İ YIĞARIM BURAYA!
Bir örnek vermek gerekirse; okulda sürekli olarak yaramazlık yapan iki kardeş var. Babaları polis emeklisi. Kendilerine çocuklarıyla ilgili olarak sürekli şikayetler geliyor diğer velilerden ve okul yönetiminden. Çocuklarını iyi şeylere yönlendirmesi gereken babaları "Benim çocuğum yapmaz öyle şey" deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor her seferinde. Ancak çocukları giderek daha fazla şımarıyor ve sürekli olarak diğer öğrencilere saldırıyor, dersin ortasında yaramazlık yapıp diğer öğrencilerin ve öğretmenlerin konsantrasyonlarını bozuyorlar. Başkaları bu durumdan şikayetçi olduğu zaman da diğer velileri, öğretmeni ve okul yönetimini tehdit ediyor: Emniyet'i yığarım buraya!
Böyle bir durumda okulda önce bir sınıfın, sonra yayılarak tüm okulun huzuru bozuluyor. Buradaki emekli emniyetçi şahsın yaptığı gibi etrafa efelenmeler, tehditler savurmalar ne çocuklarının terbiyesine yardımcı oluyor ne de okulda eğitim ve öğretim ortamının kalitesinin yükselmesine yardımcı oluyor; tam tersine huzuru iyice kaçırıp herkesin kendine göre yeni baştan pozisyon almasına, karşılıklı şikayetlerle kurumların meşgul edilmesine ve huzursuzluğun daha da büyümesine neden oluyor.
Eğer bu örnekte olduğu gibi bazı velilerin mesleklerine, emekli oldukları kurumlara güvenerek onu bunu tehdit etmeler devam ederse, muhtemelen bir süre ortaya kimsenin hayal dahi etmediği kadar olumsuz durumlar çıkabilir. Çünkü herkesin bir sabrı var; o sabır bittiği zaman Emniyet başka nedenlerden dolayı okula yığılmak zorunda kalabilir!
OKUL YÖNETİMLERİ KENDİLERİNE GÖZDAĞI VERENLERDEN KORKARSA HİÇ İSTEMEDİKLERİ KONULARDA ONLARA BOYUN EĞMEK ZORUNDA KALIRLAR
Okul yönetimleri bu tür kişilerden nedense garip bir şekilde çekiniyorlar. Şikayet etme hakları olduğu halde bunu kullanmıyorlar. Huzursuzluk veren, eğitim ve öğretimi aksatan öğrencilere ve bunların tehditle çocuklarının suçunu gizlemeye çalışan ebeveynlerine karşı Emniyet ile işbirliği yapmalılar. Böyle durumlarda şahısların uyduruk nedenlerle gidip öğretmeni, okul yönetimini şikayet etmelerine de kimse pabuç bırakmamalı. Eğer bunun önü alınmazsa çocuklarına terbiye verememişler yüzünden okullardaki huzursuzluk büyür gider, kimsenin arzu etmediği kadar olumsuz hadiseler yaşanır. Biz okullarda olup biten can sıkıcı hadiseleri çok sık duyuyoruz. Emin olun çocukların ki bir yere kadar ancak bugünkü örnekte verdiğimiz veli gibilerin yaptığı çok daha büyük huzursuzluk kaynağı. Kendileri emekli, vakitleri var; başkalarını sık sık şikayet ederek meşgul etmek başta olmak üzere insanların sabırlarını taşıran davranışlarda bulunuyorlar.
Biz bugünden bu sıkıntıya dikkat çekmek istedik. İstedik ki her şey için çok geç olmadan okul yönetimleri meselelere ağırlıklarını koysunlar
***
Aileleri yardımcı kitap, test kitabı gibi ekstra harcamalara daha fazla zorlamasak!
Eğitimle ilgili o kadar çok sorun var ki, insan hangi birine eğileceğini bilemiyor!
Daha geçenlerde burada bu hususta yazdık. Okul yönetimlerimiz ve öğretmenlerimiz, zaten şu ekonomik ortamda ve yaklaşan kış öncesinde büyük maddi sıkıntılar çeken ailelerin üzerine yük bindirmekten kaçınmalılar.
Sürekli olarak oraya buraya gezi düzenlemeler ki diğer yazımızda bahsettiğimiz bir şahsın "Ankara gezisini iptal ettirmeye kalkışanın alnını karışlarım" gibisinden bir sözünün olduğunu da söylüyorlar. Demek ki sadece okuldaki bir takım kişiler değil, okul dışındaki birtakım kişiler de bu işin tam bir ranta dönüştürüldüğünün farkında!
Her neyse, meselemiz bu değil bugün!
Geçtiğimiz günlerde çocuğu ortaokula giden bir annenin bize sosyal medya kanalı ile yazdıkları bizi üzdü doğrusu.
Öğretmen çocuklara test kitabı alacaksınız demiş. Hatta ilçede sadece tek bir kitabevinin-kırtasiyenin adresini de vermiş. Maddi durumu iyi olan aileler hemen gidip almışlar, her istenileni gidip aldıkları gibi. Ancak maddi durumu kötü olan aileler alamamışlar.
Dolayısı ile kendisine test kitabı alınmayan öğrenciler kendi ailelerine söylenmeye başlamışlar. Ailelerinin kendilerine o kitabı olacak durumları olmadığını bilsin ya da bilmesin kırılmışlar. Çocuk bu, elbette kırılır!
Anne yana yakıla 1500 TL civarındaki test kitaplarını almak için uğraşıyor. Bir başka çocuğu için de istenilen test kitabı varmış, o nispeten ucuzmuş: 250 TL.
Şimdi zaten oradan buradan aldıkları yardımlarla geçinen bir aile söyler misiniz bir anda çıkırıp nasıl 1750 TL verecek? Bakın birçok aile biliyorum evlerinin market alışverişini yapamayacak durumdalar.
Uzaktan davulun sesi başkalarına çok güzel geliyor ama bu ailelerin kulaklarının dibinde yoksulluk, yoksunluk!
Çocukları mahsun olmasın diye kendileri yemiyor çocuklarına yediriyorlar. Arkadaşlarının sahip oldukları imkanları onlar da vermek istiyorlar ama yetişemiyorlar. Hem çocuk üzerinde hem de aile üzerinde bu yolla büyük bir psikolojik baskı kuruluyor.
Okullarda her şey ranta dönüşmüş durumda ama buna ses çıkaran anlı şanlı bir yönetici henüz göremedik. Kimler kimlerle nasıl bir duygusal(!) ilişki içinde orasını bilemiyoruz elbette ama öyle bir durum söz konusu olmadan da okullarda her şey belli başlı şahıslar için ranta dönüştürülmez herhalde!
Devletin verdiği ders kitapları yetersiz, yardımcı ders kitapları al.
Bunlar da yetmiyor, tesk kitapları al!
Allah aşkına tüm bunları öğrenci kendi başına yapacaksa öğretmenlere ne gerek var?
Bir de neden tüm öğrencileri kitap almaya zorluyorlar. Alsınlar bir tane kitap, gitsinler fotokopi ile çoğaltsınlar, öğrencilerin çok daha uygun fiyattan edinmelerini sağlasınlar. Yaparlar mı?
Öyle yaparlarsa bu kitapları aylar öncesinden hazırlayıp, satılacağı kırtasiyede-kitabevinde stoklayanlar nasıl para kazanacaklar değil mi!
Neyse, eğitim sistemimiz sorun yumağı ve bunun önemli bir bölümü bu kurumları yönetenlerin doğru olan şeye sahip çıkamamaları, doğru tavır gösterememelerinden kaynaklanıyor!
