Türkiye, 2016 yılında enerji tasarrufu sağlamak amacıyla kış saati uygulamasını kaldırdı. Yaz saatine kalıcı olarak geçti. Kalıcı yaz saatine geçildiğinden bu yana da gerçekten tasarruf sağlanıp, sağlanamadığı hala tartışılıyor. Her kış çocuklar sabahın kör karanlığında ve de soğukta uykulu gözlerle okula gidiyor, anneler telaşla mutfak lambalarını yakıyor, babalar işe gitmek için karanlıkta sokak lambalarının olmadığı yerlerde fenerlerle, cep telefonu ışıklarıyla yollara düşüyor. Güneş doğmadan evde başlayan hareketlilik, aslında bir enerji tüketimine dönüşüyor. Kahvaltı hazırlıkları için mutfak ışıkları, ısınmak için erken yanan kombiler, koridor lambaları, asansörler, apartman aydınlatmaları…

Henüz gün doğmadan harcanan enerji, günün ilk saatlerinden itibaren adeta ceplerimizi yakmaya başlıyor. Bu durumun yalnızca bireysel bir sorun olmadığını, toplumsal bir maliyete dönüştüğünü bence artık görmek gerekiyor. Evlerde, okullarda, kamu binalarında, özel şirketlerde sabahın karanlığında yanan her ampul, aslında “tasarruf” adı altında daha fazla enerji harcandığını göstermiyor mu?

Sadece enerji tüketimi mi? Hayır. Bir de bunun insani tarafı var. Küçücük çocuklar, sabahın kör karanlığında kalkıyor. Dışarıda zifiri karanlık. Kışın sabah ayazını da unutmamak lazım. Uykulu olarak hazırlıklar yapılıyor. Yarı açık gözlerle servislere biniliyor. Annesinin elini sımsıkı tutarak uykulu vaziyette okula giden bu çocuklar, daha gün ışığını görmeden ders başı yapıyorlar. Gözleri karanlığa, bedenleri uykusuzluğa teslim olmuş halde, derslerde dikkatini toplayamayan bu öğrencilerden nasıl verim beklenebilir ki?

Üstelik sadece çocuklar değil; öğretmenler, çalışanlar, sabah erken işe giden herkes aynı durumdan etkilenmiyor mu? Karanlık bir gün kimin ruh halini etkilemez ki? Gün ışığı almadan işe başlayan milyonlarca insan, adeta “yarı karanlık” bir psikolojiyle yaşamını sürdürüyor.

Elbette bu işin bir de ekonomik tarafı var. Emekli, asgari ücretli bir ailenin ay sonunu getirmesi günümüzde artık bir mucizeye dönüştü.

Devlet desteğinin de kaldırılacağı planlanan elektrik faturaları nasıl ödenecek?Böyle bir ekonomik tabloda, sabahın karanlığında yakılan her ampul, yanan her kombi, vatandaşın sırtına ek bir yük getirmiyor mu? Peki, biz neden sabahın bu kadar karanlık bir saatinde hayatı başlatmak zorundayız? Gerçekten enerji tasarrufu sağlanıyor mu, yoksa tam tersi mi oluyor? Bu uygulamada yaşam kalitemiz ve ruh sağlığımız etkilenmiyor mu? Güneş doğmadan başlayan bir günde lambalar yanarken, enerji tasarrufu nasıl yapılabilir?

Hakikaten anlamakta zorlanıyorum, bu kadar memnuniyetsizlik varken neden yaz saati uygulamasında israr ediliyor? O nedenle sabahları uyanamadan okula giden çocuklar, karanlıkta işe başlayan insanlar için, verimli bir gün ve verimli bir hayat için istiyorum ki; kış saati geri gelsin.