Ara sıra şehrin sokaklarında dolaşırım. Muhakkak sizinde dikkatinizi çekmiştir. Emekçi kadınların üzerlerinde çalıştıkları belediyelerin temizlik kıyafetiyle sokaklarda ellerinde süpürge ve kürekle sokakları süpürdüklerine tanıklık edersiniz. Bir kadın titizliği ve anne şefkati ile başlarını bile kaldırmadan sokakları ve kaldırımları süpüren kadınlarımıza gerçekten çok büyük saygı duyuyorum, sizinde duyduğunuza inanmak istiyorum.
Bazen onları uzun uzun izliyorum. Ama gördüğüm ne biliyor musunuz, “Elindeki sigara izmaritini veya çöpünü sokağı süpüren emekçi kadının önünden geçerken yere atanları” görüyorum. O an o çöpü atana seslenip, “Lütfen attığınız çöpü yerden alır mısınız?” diyeceğim geliyor ama sabrediyorum. İçimden şöyle düşünüyorum, “Yetkim olsa o an o kadının elindeki süpürgeyi ve küreği alıp çöpü atanın eline versem ne olur?”
Doğrusunu isterseniz hep özendiğimiz Avrupa şehirlerinde herhangi bir kişi sokağa çöp atsa karşılığında mutlaka bir yaptırımı olduğunu hep konuşuyoruz. Avrupa da sokağa çöp atma özgürlüğü olmayan gurbetçilerimizin bazılarının da bunu sık sık dile getirdiklerine tanıklık ederiz. Asıl olan yeşil alanları sokakları, parkları, caddeleri temizlemek değil, öncelikle temiz tutmayı başarabilmektir. Ben en azından böyle düşünüyorum. Zira o sokakları temizlemek için harcadığımız enerjinin bir bölümünü bilinçli bir toplum kültürüyle hareket ettiğimizde harcamayacağımızın farkına bir varabilsek neler olur neler.
Hani atasözümüz var, “bir elin nesi var, iki elin sesi var!” Yine derler ki, “herkes kapısının önünü süpürse!” Ama bizim o noktaya gelmek için daha çok fırın ekmek yememiz gerekiyor. Hiçbir şey bilmiyorsak o sakakları temizleyen kadınlarımızın birer anne, eş ve ev sorumlulukları olduğunu da düşünmeliyiz. Bu arada sokakları temizlemek gibi bir görevi üstlendikleri için o kadınlarımızı da yürekten tebrik ediyorum. Buradan erkek kadın herkese bir çağrıda bulunmak istiyorum, bu sokaklar hepimizin gelin hep birlikte o sokakların temiz kalmasına destek verelim. Ne dersiniz?