Şu günlerde Arap Yarımadası’ndan geldiği belirtilen aşırı sıcak havanın hepimizi bunalttığı bugünlerde ihmal edilemez gerçeklerden birisi şehir içindeki kuruyan otlar. Artık mahalle içlerindeki arsalarda yaya kaldırımlarında, sokak içlerindeki kuruyan otlar yangın tehlikesi oluştururken bu konuda somut hiçbir adım atılmaması vatandaşları kızdırıyor. Tehlikeye davetiye çıkaran bu davranışın çözümü hiçte zor değil. Eskişehir için bu sorumluluk yerel yönetimlerin temizlik işlerinde. Ancak ne hikmetse bugüne kadar konuyla ilgili pek çok eş, dost ve yakınımızdan gelen şikayetleri dinledim. Vatandaş kuru otlar için tehlike oluşturuyor diye belediyeyi arıyor, belediyeden gelen cevapta “Biz sadece 1.5 metrelik kısma, yani yaya yoluna yakın kısımlara müdahale ederiz diğer alan şahıs mülkü olduğu için bizim sorumluluğumuzda değil” deniliyormuş.
Doğrusu buna topu taca atmak denir. Yani bir anlamda sorumluluktan kaçma anlayışıdır bu. Mahalle içinde kalmış bir bölgenin temizliğini kişisel bir sorumluluk olarak algılamak veya izah etmek bana biraz mantıksız geliyor. Tamam şöyle diyelim, yerel yönetimler arsalar emlak vergisi alıyor mu? Alıyor! Peki ne kadar alıyor? Arsanın tamamı için emlak vergisi tahsil ediliyor.. Vatandaş şöyle dese; “Ben senin temizlik yapmadığın alanın emlak vergisini vermiyorum” ne diyeceksiniz acaba? “Olur mu öyle şey, kanun şöyle diyor, böyle diyor diye başlanılır değil mi?
O zaman yapılacak şey bu alanların tehlike olmaktan çıkarılması için gerekenin yapılması gerekmez mi? Diyelim ki sizin söylediğiniz kişisel mülk meselesi öyle, sizde yapın işleminizi vatandaşa yükleyin maddi yükünü olsun bitsin. Zaten arsa sahibinin olaydan haberi bile yoktur. Ya da temizliğin yapılması için gerekli uyarıyı yapın ve bunun takibini gerçekleştirin. Mesele iyi niyetle çözülebilir, çözülmesine de bir türlü kulağımızı tersten göstermekten kendimizi alamıyoruz. Yahu yangın diyoruz, tehdit diyoruz, vatandaşın can ve mal güvenliği diyoruz. Anlatmaya gayret ediyoruz. Yarın ah vah etmenin gereği yok!