Kamu Çalışanları önümüzdeki iki yıllık süreç için Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine başladı. Kamu çalışanları adına yetkiyi elinde bulunduran Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve heyeti ile hükümet adına görüşmeleri yürüten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ve bürokratlar pazarlığı sürdürüyorlar. Yapılan görüşmelerde nihayet bir rakam telaffuz edildi. Rakamlarda bir uzlaşı sağlanabilir mi? Sağlanamasa da uzlaştırma kurulana gidecek toplu sözleşmede uzlaştırma kurulunun kararı sonucu belirleyecek. Yani sonuçta siz ne isterseniz isteyin bir orta yol yerine kamunun teklifi çoğunlukla onaylanır.
Hükümet kanadını temsil edenler yaptıkları teklifle, “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” prensibini uyguluyorlar. Bugüne kadar hükümete yakınlığı ile bilinen ve eleştirilen Memur Sen yaşanan ekonomik buhranın getirdiği sıkıntılar sebebiyle yapılan tekliflere kolay kolay evet diyecek pozisyonda değil. Bu sebeple hükümete sunulan sözleşme metninde üzerinde durulan en önemli konulardan birisi “memura kira yardımı” olarak dikkat çekiyor. Bunu memur Sen’in üst düzey yöneticilerin bazılarının sosyal medya üzerinden kampanyaya dönüştürdüğünü biliyoruz. Kamu çalışanlarının kira bedeli talebi gerçekleşir mi, gerçekleşmez mi bilinmez ama talep son derece yerinde olmakla birlikte kategorize edilebilir. Tıpkı bir aylık doğalgaz bedelinin alınmama kararının ardından doğalgazı olmadığı için kullanmayan vatandaşların yaşadığı duygu gibi. Yani demek istiyorum ki azda olsa evi olan memurlar varsa ve bu haktan onlar yararlanamayacaksa böyle bir sosyal hak kamu çalışanları arasında tartışmaya sebep olabilir. Bu arada yapılacak kira yardımından emekli memurlar yararlanabilecek mi?
Geçtiğimiz Temmuz ayında yüzde 86’ya varan iyileştirmeler ile kısmen rahatlayan memurların yeni sözleşme dönemi ile birlikte taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağına ekonomi yönetimi karar verecek. Eğer kamu çalışanları temsilcisinin taleplerine yakın yeni bir toplu sözleşme gerçekleşirse özellikle emekliler ile çalışanlar arasındaki makas iyice açılacak. Hele SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin zaten adı bile geçmiyor…
Aynı fırından ekmek alan, aynı markete giden, aynı elektrik ve doğalgaz parasını ödeyen emekliler ile ne yazık ki çalışanlar arasındaki fark iyice açılacak. Kamu çalışanları üretimden gelen güçlerini kullanarak daha baskın talepler ile hükümetle masaya oturabiliyor. Ancak emeklilerin böyle bir gücü yok. Zamma rağmen seçimden önce aldığı 7 Bin 500 TL’ye talim eden insanların aldıkları emekli maaşı ne yazık ki sosyal yardım ölçeğinde kaldı. Emeklinin kimse adını bile hatırlamak istemiyor. Sokakta nerede ise emekliler toplumun fazlalığı gibi görülmeye başlandı.
Örneğin otobüslerde kullandıkları serbest kartların iptalini isteyenleri mi ararsınız, parklarda oturan emeklilerin parkları işgal ettiğini söyleyenleri mi ararsınız? Halbuki herkesin ortak hayalidir on yıllar sonra da olsa emekli olmak. Ne yazık ki bugün için emekliler “ihmal edilebilir” kalabalıklar olarak görülüyor. Öyle bir algı oluşturulmuş ki markette, otobüste, parkta emekliler hep fazlalık olarak görülüyor ya, emeklilerin ağırına gidende bu. Bugün emekliler için parmağını oynatmayanlar yarın kendileri emekli olduğunda ne yapacaklar acaba?
Rahmetli babaannem derdi ki; “Oğlum hiç merak etmeyin biz size dönmeyeceğiz ama bir gün mutlaka siz bize benzeyeceksiniz!” Ne kadar haklı, ne kadar doğru bir söz olduğunu insan şimdi daha iyi anlıyor. Kimse unutmasın “emekliler bu ülkenin asla çıkma domatesleri” değildir.. Bugün kaybettiğiniz duygularınızı yarın hayat size hatırlatır…