Türkiye’nin siyasi gündemi her şeyi unutturdu. Öyle ki bugün büyük sıkıntılar içerisindeki emeklinin de, asgari ücretlinin de, yoksulun da garibanın da sesini duyan yok. İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanması ve “Terörsüz Türkiye” söylemleri üzerinden yürüyen siyasi gündemin en çok kimin işine yaradığının farkında mısınız?
Asgari ücretli de, emekli de, dar ve sabit gelirli yoksul kesimlerde gerçekten unutuldu. Dikkat ederseniz İstanbul’da yaşanan deprem bile gündemden düşmeye başları. Hep siyasi gelişmeler üzerinden Türkiye’de bir gündem meydana getirilirken asıl vatandaşın mücadelesi gündemde hiç yer almıyor.
Garibanın ekmeğe her geçen gün küçülürken sadece siyasi gündemin ekonomi üzerinde açtığı yaraları tedavi etmek için milyarlarca dolar harcanıyor ama asıl bu ülkenin geniş halk kesimlerine nanik yapılıyor.
Farkında mısınız “Asgari ücret 22 bin 104 lira, en düşük emekli maaşı da 14 Bin 469 Lira” olarak uygulanmaya devam ediyor. Sözüm ona ekonomik göstergeler son siyasi gelişmelerden çok etkilenmemiş, sanki enflasyon yükselmemiş gibi ne emekli maaşlarıyla ila ilgili ne de asgari ücret artışıyla ilgili en küçük bir gelişme olmadığı gibi ekonominin dümenindeki isim Mehmet Şimşek’in de şimdiden özellikle asgari ücretle ilgili beklentilere kapıları kapatmış görünüyor.
Yahu bu ülkede askıda ekmekten sonra geçtiğimiz günlerde bir TV haberinde gördüm , “askıda et” uygulaması da başlamış. İstihdam rakamlarından hiç söz eden yok. İşsizlik rakamlarında kağıt üzerinde değişen bir şey yok gibi görünse de bir ara düşme eğiliminde olan “politika faizi” ile reel faiz oranları yeniden eski seviyelerine yükselmiş görünüyor. Bu arada özellikle şehirlerarası ulaşımdaki fiyatlar almış başını gidiyor. Fiilen yasak olmasa bile insanların nerede ise seyahat özgürlüğü konusunda yükselen fiyatlar sebebiyle sanki sınırlama getirilmiş gibi. Üretici zaten kendi kaderiyle baş başa kalmış.. Özellikle don felaketi üzerinden bu yıl özellikle sebze ve meyve fiyatlarında beklenen artış insanların sebze ve meyveye ulaşımında da çok ciddi sıkıntıları beraberinde getirecek.
Bir bardak çayın 30 TL’ye çıktığı bir hayat mücadelesinden söz ediyorum. Nereden çıktı bu 30 TL demeyin. Geçtiğimiz günlerde otogara gittim. Beklerken bir yere oturdum. Bir bardak çay istedim. Bir bardak çayı içtikten sonra parasını sordum. “30TL” deyince gözlerim faltaşı gibi açıldı. Bu ne kardeşim diyecek oldum, sonra Ankara garındaki iki sene önce içtiğim çay aklıma geldi… 30 TL çayın 10 TL’si sandalye kirası, 10 TL’si masraf, 10 TL’si de olsa olsa işletme kârıdır(!) diye düşündüm. Halbuki aynı mekanda daha 4-5 ay önce 20 TL’ye içtiğim bir bardak çayı da hatırladım.
Sonra yine merhum şair Abdurrahim Karakoç’un “Cümle şelek garibanın sırtında” şiiri aklıma geldi. Gerçekten bu kadar hızlı ve merkezinde insanın olmadığı gündemin değişmesi en çok kimin işine yarıyor? Bir düşünün bakalım. Bugünkü tabloya bakınca gerçekten çok üzülüyorum. En hayati konu deprem değil mi? Onu bile ıskaladığımızı düşünüyorum artık.
İnsan hayatının bile önemsenmediği, sözüm ona bir şeyler yapılıyormuş gibi yapılıp hiçbir şeyin yapılmadığı bir ülkede yaşadığımız için gerçekten üzülüyorum. Her defasında patinaj yaptığımız gerçeğini ne zaman fark edeceğiz? Ne zaman asıl gündemimize döneceğiz çok merak ediyorum.