İktidar ve çevresindekilerin “Eski Türkiye- Yeni Türkiye” karşılaştırmasını sıkça yaptığı dönemler olur. Buradaki değerlendirme genelde “Vesayet” üzerinden yürütülür. Bazen de ekonomide parlak rakamlar ortaya çıktığında iktidar mensupları tarafından sıkça kullanılır.
Ancak akil bir vatandaşımız geçtiğimiz gün “Emekliye öl mü deniliyor!” başlıklı yazımın ardından aradı. Uzun yıllardır yazılarımı takip ettiğini, “doğruya doğru- yanlışa yanlış” demekten çekinmediğimi söyledi. Bu kadar övgüyü hak edip etmediğimi bilmiyorum ama ben kendisine “Estağfurullah” diyebildim. Bizim görevimiz “doğruya doğru “demek elbette. Kişiler üzerinden değil, kurum ve kurallar üzerinden yorum yapmak. Kimsenin ne karşısında, ne de yanında olmamaya gayret ediyoruz. Hepsi bu kadar.
Sonra konuyu bugünün yaşanmışlıklarına getirdi sevgili dostum. O şöyle diyor, “O birilerinin anlattığı eski Türkiye’de kiranın tam 3.5 katı emekli maaşı alınabiliyordu. Bugün ise tablo öylesine vahim ki! Eğer bir emekli evi yoksa gerçekten yandı. En ucuz kiranın 15 Bin lira, biraz merkeze yaklaştığınızda 20-25 Bin lira civarında seyrettiğini galiba iktidar mensupları bilmiyorlar. Bu 16 Bin 881 lira’dan başlayarak 25 Bin liraya kadar emekli maaşı alanlar için gerçekten çok büyük bir fiyasko. Bugün emekli maaşları en düşük kiranın bile altında kalıyor. Dolayısıyla emekli için hayat gerçekten çekilmez bir hal aldı. Böyle olunca insanların evlerinde huzur kalmadı. Geçimsizliklerin aile kavgalarının temelinde bu ekonomik yetersizlik yatıyor. Bunun ötesinde insanlar eskiden yılda birkaç köylerine, bağlarına bahçelerine gidip stres atıyorlardı. Bugün artık yüzde 99 emeklinin böyle bir şansı hiç yok. Bırakın köyüne, kasabasına gitsin, evinden kafasını dışarı çıkaracak hali yok. Bugün uygulanan ekonomik politikalar ile adeta altta kalanın canı çıksın deniliyor. Bu ülkeyi yönetenler emeklinin sesini duysun. Bugün asgari ücretin altında emekli maaşı olanlar ve asgari ücret kadar emekli maaşı olanlara en az 10 Bin TL kira yardımı yapılmalı!”
Ve insan ister istemez düşünüyor. Örneğin Eskişehir’de bugünkü emekli maaşıyla İstiklal, Deliklitaş, Arifiye, Hoşnudiye, Bağlar, Ömerağa, Güllük; Kurtuluş, Alanönü, Işıklar, Şeker, Hacıalibey, İhsaniye Mahallelerinde 16 Bin 881 Türk lirası emekli maaşıyla kirada oturmak mümkün mü? Bodrum katlarında bile 10 Bin liranın üzerinde kira istendiği gerçeğini artık kabullenmeli değil miyiz? Emeklinin insanca yaşayabilmesi için ne kadar gelire ihtiyacı olduğunu bu ülkeyi yönetenler bilmiyorlar mı?
Deniliyor ki kişi başı Gayri Safi Milli Hasıla 17 Bin dolar. Doğrudur ama çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Işıkhan kendisi açıkladı. Sayın Bakan “En düşük emekli maaşı alan 4 milyon civarında vatandaşımız var” açıklaması yaptı. TÜED Başkanı Muhsin Dilbaz da diyor ki “20 Bin liranın altında emekli maaşı alan 9 milyondan fazla emekli mevcut!” Dün itibariyle 1 ABD dolarının fiyatı 41 lira 27 kuruş olduğuna göre. Sıradan bir vatandaşın yıllık geri 700 Bin lira civarında olması gerekmez mi. Soruyu şöyle soralım 20 Bin liranın altında maaş alan 9 milyonun üzerindeki vatandaşın 17 bin dolardan düşen yıllık pay ne kadar? Sadece 240 bin lira civarında… Şaka gibi. Bu ülkede 9 milyondan fazla vatandaş yıllık GSMH’nın üçte biri kadar bir gelirle geçinmeye çalışıyor. Bu rakama daha asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonları katmıyoruz bile…
Gerçekten “Altta kalanın canı çıksın!” mı deniliyor? Yazık… Gerçekten çok yazık. Ben ne hesap uzmanıyım, ne de ekonomist… Ama hesap makinesini elime alıp hesap yapınca da yukarıdaki acı gerçeklerle yüzleştim. Ne dersiniz?