3 Eylül tarihinde bir öğretmen arkadaşımın uyarısıyla, “Eskişehir’de niye Kültür Yolu Festivali düzenlenmez?” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. O yazımda; “Doğrusunu isterseniz “Eskişehir’de Kültür Yolu Festivali” haklı ve doğru bir talep. Zira Eskişehir son yıllarda kültür ve sanat alanında gerçekleştirdiği birbirinden daha değerli kültür ve sanat etkinlikleri ile zaten çıtayı bir hayli yükseltmiş durumda. Gerek yerel yönetimlerin, gerekse sivil inisiyatifin Eskişehir için yaptıkları benim kanaatim bir “Kültür Yolu Festivali”nden aşağı kalır değil. Ancak devletin bu konudaki Eskişehir’e bakışının yeni bir vizyon katmak adına çok da önemli olduğunu düşünüyorum.
Eskişehir mevcut kültür ve sanat potansiyeli ile pek çok ilden birkaç adım daha ötede. Yeterli mi derseniz asla yeterli değil. Çünkü kültür ve sanat bir şehrin gelişmişliğinin ve yarınlara dair vizyonunun en önemli ölçeklerinden birisidir. Gerek özel tiyatroların, özel müzik gruplarının Eskişehir’deki etkinliklerini değerlendirdiklerinde potansiyelimizin büyüklüğü de ortaya çıkıyor. Bunun yanında özellikle merkezi yerel yönetimlerin her birinin sinema, tiyatro, sahne sanatları açısından yaptıkları pek çok örnek ve destekleyici çalışmalarının Eskişehir’in Kültür ve Sanat hayatına çok önemli katkılar yaptığını da görmezden gelemeyiz. Bazılarının çok eleştirdiği senfoni, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu gibi sanatsal kuruluşların kurumsal bir kimliğe bürünmesi bu şehre çok şey katar” ifadelerine yer vermiştim.
Geçtiğimiz günlerde 2026 yılında Eskişehir’in “Kültür Yolu Festivali” olacağını öğrendik. Önce AK Parti İl başkanı Gürhan Albayrak, ardından AK Parti Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun açıklamalarıyla Eskişehir’in kültür bakanlığı tarafından yürütülen “Kültür Yolu Festival Programına” alındığını öğrenince gerçekten ben sevindim. Hatta bu konuyla ilgili olarak beni uyaran sevgili dostum, kardeşim Mahir Örücü beni arayarak, “Ağabey ne kadar etkili kalemin varmış. Bir yazdın festival Eskişehir’e geliyor” diye takıldı.
Şunu açıkça belirtmeliyim ki, okuyucularım tanır, “Ben yazdım oldu!” mantığı gütmem. “Ben yazdım da böyle oldu” diyemem. Zira bu tür etkinlikler belirli bir planlama aşamasıyla doğrudan ilgilidir. Bizimkisi bir talebi iletmekten ibaret bir yazıydı. Eskişehir’e çok yakışacak bir gelişme. Önceki yazımda da, “Yine Odunpazarı Belediyesi’nin tiyatro çalışmaları, Tepebaşı Belediyesi’nin çocuk senfonisi ve her üç belediyenin de sanat sahnelerinin bulunması az değil. Yine bu konuda Anadolu Üniversitesi’nin geçmişten gelen birikimlerinin Eskişehir’e çok şey kattığını belirtmezsek büyük haksızlık etmiş oluruz. Elbette kültür ve sanat sahne sanatlarından ibaret değil. İşte bu sebeple Eskişehir’de bir Kültür Yolu Festivali düzenlense hiç de fena olmaz” ifadeleri ile yerel yönetimlerin hakkını da kendilerine teslim etmeye çalıştım.
Mustafa Kemal Atatürk, “Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur” diyor. Bu gerçeklerden hareketle elbette sorunlarımız var, elbette sıkıntılarımız var. Ancak sanat da kültür de bir milletin olmazsa olmazlarındadır.
Kültür ve sanat aynı zamanda birliğimizin, beraberliğimizin, ortak bir ruha sahip olmamızın en önemli adımlarından biridir. Bizi millet yapan değerlerin en plana çıkarılması için bir fırsattır. Bu sebeple 2026 yılında Eskişehir’in de “Kültür Yolu Festival Programına” alınmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum.