Soru şu; “Velilerden kayıt parası ve “zorunlu bağış” alınıyor mu? Soran CHP Eskişehir milletvekili İbrahim Arslan. Sorunun muhatabı malum. Kim olabilir ki? Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den başkası değil.

Zaman zaman bizim gazete de soğuk espri konusudur. Herhangi birinin ağzından, “Buna kim inanır?” diye bir soru çıksa hemen hepimizin aklına bizim Erhan Ünal Gelir. Bu soruyu orta yere sorsak bizim Erhan Ünal, “Kadir İnanır” diye cevap verir.

Bu soruya Sayın Milli Eğitim Bakanı ne cevap vermiştir dersiniz?

Rahmetli Erkan Yolaç’ın hazırlayıp sunduğu tek kanallı günlerde bolca bizi eğlendirip, güldüren “Evet, Hayır” yarışmasını hatırlıyor musunuz? Ne diye başlıyordu? “Katiyen o iki kelimeyi kullanmayacaksınız, kafanızı emme basma tulumba gibi aşağı yukarı sallamayacaksınız!” Sonunda çoğunlukla Erkan Yolaç bir şekilde yarışmacıya “Evet, ya da hayır” dedirtmeyi başarıyordu.

Sayın Milli Eğitim Bakanı o yarışmadaki ketum yarışmacılar gibi soruya “ne evet ne de hayır” demiş. Ya ne demiş? "Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ulaşan bir şikayet bulunmamaktadır." Yapılan açıklama bu sorunun cevabı mıdır? Bunu isterseniz sokaktaki rastgele 100 vatandaşa soralım. Bir tanesi bile “Yok öyle bir şey. Kimse bizden bağış ya da kayıt parası istemedi” demez… Hatta konuşulan rakamlar öylesine uçuk ki… 3 çocuğunu da devlet okulunda okutmuş o günlerden geçmiş bir baba olarak konuşulan rakamlar karşısında emin olun ben şok oluyorum.

Elbette gönüllü bir bağış sistemine kimsenin hayır deme şansı yok. Ancak insanlar çocuklarının geleceği adına, çocuklarımız iyi okullarda okusun diye bir takım güçlüklere katlanıp bağış yapabiliyorlar. Ancak bağışladıkları paralar kesinlikle “Gönüllü birisinin vereceği para” değil. Varlıklı insanlar için zaten sorun yok. Onlar çocuklarını “pamuklara sarıp” özel okullarda okutabiliyorlar. Hatta buna iddialar doğru ise Sayın Bakan da dahil. Belki biraz daha araştırılsa üst düzey bürokratların çocuklarının yüzde 90’nı da özel okullarda okuyordur… Bu arada Sayın Bakan’ın konuyla ilgili soru önergesinde yöneltilen sorulara karşılık; son üç yılda Eskişehir’de 132 okulun müfettişlerce denetlendiğini, tek bir olumsuz bulguya rastlanmadığının altı çizilerek, kırtasiye, temizlik, bakım-onarım gibi temel ihtiyaçlar için her okula yıllık ödeneklerin merkezi bütçeden aktarıldığına dikkat çekilmiş.

İş garibana gelince değişiyor. Ne yapsın? Gariban da şikayet etse bile bunu açığa vurmadan çocuğunun geleceği için araya bulabildiği hatırlı kişileri sokarak belki biraz daha iyi bir devlet okulunda eğitim alır umuduyla şartlarını zorluyor. ”Teftiş kuruluna hiç şikayet ulaşmamış” olabilir. Ama bu gerçeği değiştirir mi? Değiştirmez. Soruya verilen cevap da zaten ne “evet” deniliyor, ne de “hayır” deniliyor. Dikkat edin “şikayet yok” da denilemiyor.

Keşke şöyle eğip, bükmeden, “evet böyle bir şey var” denilebilseydi. Ya da göğsünü gere gere, “O ne demek yok öyle bir şey” cevabı verilmesini arzu ederdim. Ama söylenen söz sorulan sorunun asla cevabı değil.

Bu arada Eskişehir milletvekili Sayın İbrahim Arslan’ı da bu kadar boş ama insanları meşgul eden yoğunluğun arasında kanayan bir yaraya parmak bastığı için tebrik ediyorum. O yine de şöyle diyor, “Parasız eğitim hakkı Anayasa güvencesindedir. Veliler ekonomik baskı altına alınamaz “