Uyaran çok, önlem alan yok… Pazar günü Kütahya’da meydana gelen deprem Eskişehir’den de hissedildi. Şükürler olsun Kütahya’da da, Eskişehir de, civar yerleşim alanlarında da herhangi bir can kaybı ve ciddi bir hasar yok. Ancak önlem almak için illa “Can ve mal kaybı mı bekleniyor?” diye sormadan edemiyor insan. Ne anlatmak istediğimiz herkse iyi biliyor. Deprem gerçeği konusunda hemen herkes konuşuyor ama somut adımlar atılması için kim ne yapıyor, ne kadar hızlı yapıyor, nasıl bir mesafe alındı gerçekten çok merak ediyorum.

Eskişehir yapı stoku olarak hemen her yetkin kurumun tespiti ile yorgun ve riskli binalarla dolu. Ben söylemiyorum. Sadece Belediyeler ile İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi arasında yapılan protokol ile yapılan göz taraması sonucu ortaya çıkan rakamlardan söz edecek olursak 6 bin konutun derhal yıkılmalı gerektiği açıklanmışsa daha ne konuşalım?

Yahu 5.5 civarındaki bir deprem Eskişehir’den hissediliyorsa bu uyarıyı dikkate almak, Allah korusun daha büyük bir depremde ayakta durmakta zorlanan binaların bir kısmının yıkılacağı anlamına gelmiyor mu? Eskişehir belki de depremlerin merkez üssü değil ama merkez üstlerine yakın olan bir yerleşim alanı.

Elbette bu Eskişehir merkezli bir deprem olmayacak anlamına gelmiyor. Yapılaşmanın çok önemli bir bölümü 1999 öncesine ait olan bu şehirde özellikle alüvyon zemin tehdidi konusunda da uzmanlar defalarca uyarı yapmış olmasına rağmen gerçekten ne yapılıyor, ne önlem alınıyor?

Her şeyi yerel yönetimlerin sorumluluğuna yıkarak Eskişehir’i kentsel dönüşüm çıkmazının içerisinden çekip çıkarmak öyle kolay bir iş değil. Elbette yerel yönetimler ile merkezi yönetimin işbirliği ile büyük bütçeli bir çalışmanın yapılması gerektiğini herkes biliyor. Ancak bu konuda gerçek bir işbirliğinden söz etmek mümkün değil. Bazı konuların çözümü konusunda atılan ortak adımlar bir umut oluşturmasına rağmen arkası gelecek bir işbirliği umudu oluşturulabilmiş değil.

Daha önce deprem ile ilgili olarak hatırlatmalarda bulunarak, “Eskişehir’deki kentsel dönüşümü kim yapacak?” diye sormuştum. Elbette icracı kurumlar var. Bu icracı kurumlar yerel yönetimler ve en önemlisi merkezi hükümetin temsil ve denetleme görevini yürüten kurumlardan ibaret. Yapılacak işbirliğinin samimiyet ölçüsü aynı zamanda kamuoyunda ciddi bir güven unsurunun da oluşmasına katkı yapacaktır. Yarınlarda ah vah etmemek için bugünden atılması gereken adımlar ne yazık ki siyasi bölünmüşlük ve siyasetteki kutuplaşmış anlayışın eseri olarak atılamamaktadır.

Benzeri çalışmaların başka illerde yapıldığını da söylemek bir hayli zor. Ancak bu konuda Eskişehir’de bir model oluşturulabilir diye düşünüyorum. Çünkü Eskişehir gerçek anlamda entelektüel yapısıyla bu konuda öncü şehirlerden birisi olmalıdır da.

Bu konuyla ilgili olarak vatandaşlarımızda son derece duyarlı ve konunun farkında. Onlarında temennileri var. Elbette yapılacak işlerin boyutu çok büyük. Yerel yönetim bütçelerinin ve kararlarının ötesinde bir durumla karşı karşıyayız. Ancak derler ki “demokrasilerde çare tükenmez!” Tam da bu noktada bir vatandaşımız deprem haberinin altına şöyle bir not iliştirmiş; “Deprem değil uygunsuz yapılan binalar canlıları öldürür. Kentsel dönüşüm hızlandırılmalı bunu yaparken yeni alanlar açılmalı ki eski alan içinde dönenceye girmesin kira sorunları artmasın trafik rahatlasın şehir tek merkeziyetçilik ten kurtulsun.”
Sizce bu önerinin bir anlamı olmalı mı, olmamalı mı?