Eskişehirspor ve Uşakspor’un maçını sahanın içinden takip ettim. Yine o muazzam manzarayla karşılaştım; Eskişehirspor taraftarı, her zamanki gibi takımını yalnız bırakmamıştı. Tribünler dopdoluydu. Hatta gözüm bir noktada Bursaspor atkısına takıldı. Ezeli rakip olabiliriz ama aslında ebedi dost olduğumuzu bir kez daha gösteriyordu o atkı. İşte futbolun güzelliği tam da burada gizliydi.

Sahadaki atmosfer gerçekten mükemmeldi.
Maça gelince…
Daha ilk dakikalarda Batuhan’ın kazandırdığı penaltı ve o an yaşadığı sevinç beni benden aldı. “İşte bu be!” der gibiydi. Kaan Baysal penaltıyı gole çevirerek bizi 1-0 öne geçirdi. Bu aslında büyük bir fırsattı; zirvede olan Uşakspor’u sallayacak bir andı. Ama ne yazık ki ilk yarının son dakikalarında gelen gol moralimizi bozdu ve devre 1-1 tamamlandı.

İkinci yarıya daha istekli başlasak da istediğimiz verimi alamadık. Her köşe yazımda söylüyorum; bu takımın kadrosunda gerçekten kaliteli, ayrı ayrı yetenekli oyuncular var. Ancak bir türlü “takım olma” yolunda ilerleyemiyoruz. Oyuncular bireysel çabalarıyla sahada var oluyor, ama ortak bir sistemin eksikliği kendini hissettiriyor. Serdar Göçerler hocamın mutfağında malzeme var ama yemek henüz tam anlamıyla pişmiyor.

Bu maçta da aynı tabloyu gördük: Çok pozisyon bulduk, ama son vuruşlarda şanssızlık ve birlikte hareket edememe yüzünden değerlendiremedik. Arda’nın gördüğü kırmızı kart ise çok gereksizdi. Sarı kartı olan bir futbolcunun daha dikkatli olması gerekirdi. Elbette ben futbol profesörü değilim, antrenörlük belgem de yok. Ama gördüğümü söylemek istiyorum: Penaltılar olmasa gol atamayacak hâle geliyoruz. Oysa çok güzel pozisyonlara giriyoruz, fakat kaleyi bulamıyoruz.

Genel olarak baktığımızda bu maçı en az 2-1 bitirmemiz lazımdı. Özellikle Berk Zerenman oyuna girdikten sonra maçın havası değişti. Her geçen gün üzerine koyarak gidiyor, bu gelişim hem onun hem de Eskişehirspor’un geleceği açısından büyük umut veriyor.

Maç sonunda rakip takımın teknik heyetinin, taraftarımızı ve yöneticilerimizi provoke etme çabalarını da üzüntüyle izledim. Bizim taraftarımız ateşli olabilir ama yöneticilerimizin daha soğukkanlı davranması gerekiyor.

Maç sonunda kulak misafiri olduğum iki taraftarın diyaloğu ise çok dikkat çekiciydi:
“Bir oyun planı var mı, yoksa maçtan maça tesadüflere mi sığınıyoruz? Uşak karşısında da tablo değişmedi. Top bizdeyken organize olamayan, topsuzken alan savunmasını kaybeden bir yapı vardı. Oyuncuların birbirinden kopuk görüntüsü, pozisyon geçişlerinde kim nereye koşacak belli değil. Pas trafiği düzensiz, hücumda yaratıcılık yok, savunmada panik hâkim…”

Haklı oldukları noktalar var. İlerleyen haftalarda bu düşüncelere bizler de katılmaya başlayabiliriz. Ama yine de umudumu korumak istiyorum. Çünkü bu şehrin çocuğu ve bu şehrin gazetecisi olarak en büyük hayalim, Eskişehir’in şampiyonluğunu hep birlikte görmek.