Birleşmiş Milletlerin kültür kuruluşu olan UNESCO tüm dünyada iki yıl ‘Yunus Emre Sevgi Yılı’ olarak ilan etti ve kutladı. Eskişehirli ise her yıl Mayıs ayında ‘Yunus Emre’yi’ anıyor. Eskişehirliler olarak eksik veya fazla Yunus Emre’yi her yıl anıyoruz. Adına bir dizi tören gerçekleştiriyoruz. Yunus için ne yapılsa azdır. Bu nedenle, hepimiz Yunus Emre’yi yeteri kadar anmadığımızı düşünüyoruz. Bence bu hepimizdeki özellikle de Eskişehirlilerdeki Yunus sevgisinden kaynaklanıyor.
Bu yıl Sivrihisarlılar Vakfı Yunus Emre’nin Eskişehirli olduğuna dair bir açıklama yaptı. SEV açıklamasında kısaca, ”Bir şahsiyetin memleketi, mezar yerinden değil; doğduğu, yetiştiği, hayatını geçirdiği yerden anlaşılır. Nazım Hikmet’in mezarı Moskova’dadır. Bu sebeple kendisini Rus şairi mi kabul edeceğiz?” Mezar yerinin Mihalıççık sınırları içinde kalması, Yunus Emre’nin Mihalıççıklı olduğunu göstermez . 79 yıl önceki idari bir değişiklikle 700 yılı aşkın bir geçmişin göz ardı edilemez” ifadelerini kullandı. Nazım Hikmet’inde benimde katkılarım ile Doğançayır mahallemizde sanal bir mezarı var. Doğançayırlılar onu kendi hemşerileri olarak kabul ettiler.
YUNUS OLMASAYDI
700 yıl önce Yunus Emre olmasaydı, belki de Türkçe bugün dünyada milyonlarca kişi tarafından okunup, yazılmayacaktı. Ayrıca Yunus Emre tüm dünyaya barış içinde yaşamayı tavsiye ederek,” Ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için” demiştir. Türk milletinin tüm bireyleri olarak Yunus Emre konusunda her geçen yıl daha doyurucu ve görkemli anmalar, kutlamalar yapmalıyız. Yunus Emre konusunda biz hemşerileri bir adım daha önde olmalıyız. Yüzyılların ötesinden onu selamlamalı ve kadirşinaslığımızı göstermeliyiz. O olmasaydı, Türkçe olmazdı. Türkçe olmadığında ise bizler yoktuk. Başka bir şey var olurdu. Kısacası, bizim varlık nedenimiz Yunus Emre’dir.
AYDINLIK DÖNEMİN HABERCİSİ
Yunus Emre'nin bu topraklarda yeniden doğuşun adıdır. Bu olay Eskişehir’den başladığı için övünmeliyiz. Mihallıçıklı mı? Sivrihisarlı mı? Bunu tartışmamalıyız. Tasavvuf şairi Yunus'un, eserleri ve hayat hikayesiyle aydınlık dönemin habercisi olduğunu herkese anlatmalıyız. Emre, Türkçe’mde 'aşık, tutkun, arkadaş, kardeş' gibi anlamlara sahiptir. Yunus, Türkçe'nin aşığıdır, arkadaşıdır, yoldaşıdır. Yunus'un yaşam öyküsü Türkçe'nin öyküsü oldu. İkisinin de filizlenip geliştiği yer Anadolu'dur. Eskişehir’dir.
ONU ANLAMAK ÖNEMLİ
Yunus Emre'nin hayat hikayesiyle ilgili iki büyük kaynak var. Biri tarihi belgeler, diğeri de menkıbelerdir. Menkıbelere baktığınızda Yunus Emre'nin coğrafyası, Orta Anadolu'da birleşir. İşte, burası Eskişehir’dir. Bu konuda padişah fermanları da vardır. Eskişehir’i işaret eder. Ancak hepimize düşen görev Yunus Emre'nin nereli olduğundan çok onu anlamanın, mesajlarına ve değerlerine sahip çıkmanın, yaşam felsefesi haline getirmenin önemi vardır. Ayrıca, bazıların yaptığı gibi onun Araplaştırmayacağız. Türk olduğunu ve olduğumuzu unutmayacağız. O olmasaydı, Türkçe diye bir dilde kalmamış olacaktı.
Onu daha güçlü şekilde anmanın, yolunu da hep birlikte bulmalıyız. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapıyor. Ama bir türlü yeterli olamıyoruz. Biraz da bu durum onu büyüklüğünden kaynaklanıyor.