Gürcistan sınırında düşen ve 20 Kahraman askerimizin şahadetine sebep olan Nakliye uçağı ile birlikte Eskişehir’de yasa büründü. Dün Eskişehirli şehidimiz Hava Uçak Bakım Üsteğmen Emre Mercan için Reşadiye Camii’nde cenaze namazı kılındı. Şehidimiz Emre Mercan için binlerce Eskişehirli Reşadiye Camiine koştu. On binlerce kişi Reşadiye Camii’nin avlusunu, vilayet meydanına kadar olan bölümü ve tramvay yoluna kadar taşarak şehide son görevini yapmak için oradaydı. Ara sokaklarda bile kadın erkek, genç çocuk namaza durdular. Sessiz, vakur ve duaların âminlere karıştığı bir ihtiram… Ağlayanlar sessizce akıttılar gözyaşlarını. Tıpkı Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiirindeki gibi…
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bir şehit haberi aileye ulaştırılırken görevli subay babaya şöyle sesleniyordu; “Sen artık bir şehit babasısın!” Elbette “şehit babası olmak” çok büyük bir gurur. O gurur herkese nasip olacak bir şey değil… Ancak yine de giden genç yaşta bir evlat olunca kabullenmek o kadar da kolay bir şey değil… Tıpkı elleri ve başları kınalanarak “Vatana kurban olsun” diye Çanakkale’ye gönderilen evlatlar gibi, dünyaya getir, besle büyüt, okut ve vatan müdafaası için asker et… Derler ki, “Ateş düştüğü yeri yakar!” Bu bir ateş değil ateş topu… İnsanın ömrünün geri kalan bölümünde kucağında bir ateş topu ile yaşaması öyle kolay bir şey değil. İşte onun için diyorum ki şehitlerimizin geride kalanlarına Allah sabır ve dayanma gücü versin…
İşte Anadolu onun için vatan.. Şahadetle sabır arasına sıkıştırılmış ömürler Anadolu’yu bize vatan yaptı… Bu vatanın kıymetini bilmeliyiz ve bize bu toprakları vatan yapanların önünde her daim saygıyla eğilmeli ve anlamaya çalışmalıyız. Ve o sessizce sallanan mendilleri mukaddes bir emanet gibi saklamalıyız. Sonuç olarak, “Vatan sağ olsun” diyebilen yüreği yanık babaları ve ciğerinden parça kopan anaları hürmetle selamlamalıyız…