Memleketin halini soranlara cevap olarak diyorum ki; “Yandaşlara göre mi, Candaşlara göre mi?” Memleketin haline bakarsanız kimine göre, “Güllük gülistanlık” kimine göre ise onu söylemeye gerek yok. Kulun bildiğini Allah’tan saklamak mümkün değil. Bugün Türkiye’de ne yazık ki hukuk ve uygulamaları en büyük tartışma konusu olmaya devam ediyor. Muhalefetin kendilerine “düşman hukuku” uygulandığı yönündeki iddialarına iktidar kanadının ısrarla “bağımsız yargı” vurgusu yapması tabloyu ortaya koymaya yetip de artıyor bile… Öyle bir hale geldik ki yanlışa yanlış demek bile nerede ise mümkün değil.

Bu kargaşa ve karmaşa içerisinde vatandaşın halini soran yok. Vatandaşın derdini dinleyen de anlayan da yok. Asgari ücretli, emekli, dul ve yetimler kaderiyle baş başa. Aslında tek bir kare fotoğraf bile memleketin halini ortaya koymaya yetiyor da artıyor bile… Deniliyor ki “Enflasyon düşüyor!” Nitekim TÜİK Nisan ayı enflasyon verilerini geçtiğimiz günlerde açıkladı. TÜİK’e göre geçtiğimiz ay fiyatlar sadece (!) yüzde 3 artmış… Bu rakamın açıklanmasından sonra kendisine mikrofon uzatılan vatandaş, “Enflasyon düşüyor diyorlar. Ben pazara her gelişimde fiyatların daha da arttığını görüyorum. Düşen bir şey göremiyorum. Gelsinler bana verilen 10 Bin liralık dul maaşıyla kendileri geçinsinler” diye tepki gösteriyor.

Bir kere memleketteki ekonominin bozulmasından sonra mübarek herkes ekonomist oldu.  Birilerinin vatandaşa “Fiyat artışlarının hızının düştüğünü, yoksa fiyatların artmaya devam ettiğini” anlatması gerek. Halbuki öyle bir anlatım tarzı kullanılıyor ki, insanlar enflasyonun düşmesi ile fiyatların düşebileceği şeklinde bir algıya kapılıyor. Mesele doğru anlatılmıyor. Sahi doğru anlatılsa ne olacak, vatandaş yine aynı şeyleri yaşamaya devam edecek. Yani eğride anlatılsa, doğru da anlatılsa vatandaşın ekmeği küçülmeye devam edecek. Vatandaşın kaderinde değişen bir şey yok. Ama kafa karıştıran açıklamalar pek çok.

Örneğin her ay kira artış oranları açıklanıyor. Her defasında bir yıllık fiyat artış ortalaması üzerinden o ay içerisinde yapılacak olan kira artışları gerçekleşiyor. Peki, bu kira artış oranlarının doğru olarak uygulanıp uygulanmadığını denetleyen bir kurum mevcut mu? Denetleniyorsa bile yüzde kaçı denetleniyor? Farklı uygulamada ne gibi cezai müeyyideler uygulanıyor? Yahu Eskişehir’de en ücra mahallede bile en sıradan oturulabilecek bir konutun aylık kirası bile 10 Bin Liranın üzerinde ise gerisini varın siz hesap edin. 

Çok kaba bir tabirle vatandaşın deliği büyük elindeki yaması ise gerçekten çok küçük. Dolayısıyla hiçbir delik yama tutmuyor. Bu ücretli kesimler için kesinlikle böyle. Hele emeklilerin işi daha da zor. Eğer emekli bir vatandaşın herhangi bir ek geliri yoksa çocukları veya yakınları desteklemiyorsa işi gerçekten öylesine zor ki...

Büyükşehirlerde yalnız yaşayan kişilerin kendilerine ev arkadaşı aradıkları bilinmeyen bir gerçek değil. Yakın gelecekte Eskişehir’de benzeri uygulamalara rastlarsak emin olun hiç şaşırmam. İktidarı ile muhalefetiyle memleketin sorunlarına çözüm arayışı içerisinde olması gereken zaman diliminde bilek güreşine tutuşmaları da çok kabul edilebilir bir şey değil. İktidarın elindeki gücü sadece muhaliflerini sindirmek ve susturmak için kullanıyor olması anlaşılır şey değil. Şunu hatırlatmakta fayda var; bu memleket hepimizin. Sadece 86 milyona değil, yanı başımızdaki savaştan kaçıp gelen, Anadolu’yu sığınma mekanı olarak gören milyonlara yetecek kadar imkan ve fırsatlara sahip bu cennet vatandan başka gidecek ne yurdumuz, ne de sığınacak bir mekanımız var. Bugün güç ve imkan sahibi olanlar yarın sahip oldukları gücü kaybettiklerinde farklı bir yer de  mi yaşayacaklar?