Bazen sabahın sessizliğinde uyanan bir işçinin yorgun bakışlarında, bazen elindeki nasırlarla evine ekmek götürmeye çalışan bir babanın yürüyüşünde gizlidir emek.
Bazen de sessizce ama inatla direnen bir annenin, çocuklarına daha iyi bir gelecek kurma çabasında.
1 Mayıs, işte burada anlam kazanıyor.
Emeğin günü olması, alın terinde gizli.
Sadece kutlama değil, bir hatırlatma, bir sesleniş, “biz buradayız” deme günü…
Çalışmak sadece maddi bir anlam taşımıyor.
Emek insanın kendini var etme, mücadele etme, ben buradayım deme günü.
İnşaatta çalışan ustasından, marketteki kasiyerine, sabah çocuğunu okula yolladıktan sonra işine giden anneden, memuruna kadar herkes için önemli bugün.
Çünkü herkesin emeği değerli…
Çünkü herkes var olma çabası içerisinde…
Bu değer görülmediği gibi yok da sayılıyor.
Hak arayışına geçildiği zaman ise tehlikeli görülüyor.
Oysaki emeğin karşılığını istemek neden tehlikeli?
Bir işçinin ölümüne sessiz kalamamak neden yasak sayılır ki?
Her bir emekçinin hikâyesi ayrı…
Bazısının hayalleri, bazısının korkuları, bazısının da umutları var.
1 Mayıs bu hikayelerin sokakta ses bulmuş halidir.
Dayanışmanın güç bulmuş halidir.
İşçinin yalnız olmadığını bilmesinin en güzel halidir.
Omuz omuza verince daha güçlü durur insan.
Bugün, sadece işçilerin değil, hayatın kıymetini bilen herkesin günü.
Çünkü bu hayat, alın teriyle yazılıyor.
Eğer birine “kolay gelsin” demeyi unuttuysak, bugün hatırlayalım.
Emeğe, insana, birlikte var olmaya değer verelim.
Çünkü biz ancak birbirimize sahip çıkarsak ayakta kalabiliriz.