Dün yeni asgari ücret belli oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretin 1 Temmuz itibariyle yüzde 34 artışla net 11 bin 402 liraya yükseltildiğini açıkladı. Diğer yandan işverene 400 liralık asgari ücret desteği de yüzde 25 artışla 500 liraya çıkarıldı.
Köşemizi takip edenler bilirler ki biz Asgari Ücret artışı yoluyla özellikle dar ve sabit gelirli kesimlerin gelir kaybının önüne geçilmesinin mümkün olmadığını, bunun Türk Lirasındaki değer kaybının önüne geçilerek, daha sonra da TL'nin bir miktar değer kazanmasının sağlanması yoluyla yapılması gerektiğini savunduk, halen de aynı düşüncedeyiz. Enflasyon rakamlarının yuvarlak olarak yüzde 40 olduğunu düşünürsek, yüzde 34'lük Asgari ücret hakkaniyete uygun. Tabi bunları ifade ederken, dar ve sabit gelirli kesimleri etkileyen enflasyon rakamının biz şahsen daha yüksek olduğunu düşünüyoruz. (Bizzat kendi deneyimlerimiz ve gözlemlerimiz nedeniyle...)
Asgari ücreti artırarak gelir kaybının önüne geçilemiyor, belki gösterge faizi politikası değiştirilerek geçilecek!
Asgari ücreti artırmak dar ve sabit gelirli kesimlerin derdine derman olmuyor. Çünkü bu arada döviz fiyatları arttı. Şimdi yeni asgari ücret artışı da bahaneye eklenerek yeni zamlar kapımızı çalacak. Bunca zamma ve asgari ücretlerdeki artışların reel olarak gerçek hayatımızdaki enflasyon rakamlarının gerisinde kalmasına rağmen tüketimde bir gerileme gözlemleyemiyoruz. İnsanlarımız 2-3 yıl, 5-6 yıl önceki yaşantılarını aynı şekilde sürdürüyorlar. Tüketimi kısıp tasarrufu artırabildiğimiz bir veri henüz ortada görünmüyor!
Peki nasıl olacak da dar ve sabit gelirli kesimlerin reel gelir kaybının önüne geçilecek, tüketim düşürülecek ve insanlarımız tasarrufa yöneltilecek?
Aslında bu sorunun cevabı yarın (22 Haziran 2023 Perşembe) saat 14:00 itibariyle verilecek.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu yarın toplanacak ve saatte politika faizi ile ilgili kararını açıklayacak.
Piyasalar asgari ücreti ve Merkez Bankası gösterge faiz kararını bekliyor bir süreden beri. Borsa düşüyor, kimi insanlar faiz yüksek açıklanırsa borsada kazanamadığı parayı faizden kazanmak için, en azından parasındaki değer kaybının önüne geçmek için hazırlık yapıyor.
14-28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasında yeni kabine kuruldu, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oldu. Merkez Bankası başkanlığına da Hafize Gaye Erkan getirildi. Her iki isim de uluslararası finans piyasaları tarafından tanınan ve belli bir güven duyulan isimler. Bu görevlerdirmeler bizim piyasalarımızda da iyi karşılandı. Bazı çatlak sesler çıksa da piyasalarda belli bir güven oluşmuş durumda. Ancak esas güven yarınki Merkez Bankası gösterge faizi rakamının kamuoyuna açıklanması ile oluşacak.
Tahminler gösterge faizinin yüzde 17-30 arasında bir seviyeye yükseltileceği yönünde biz yüzde 35 ile başlamasının isabetli olacağını düşünüyoruz!
Bu aşama, faizler sabit bırakılmasının söz konusu olamayacağını düşünüyoruz. Böyle bir durumda güven belki bir daha düzeltilemeyecek şekilde bozulur.
Hem bizim hem de piyasaların beklentisi faizin mevcut enflasyon rakamları dikkate alınarak yükseltileceği yönünde. Yüzde 17-30 arasında dolaşıyor tahminler.
Burada şu hususun altını bir kez daha çizmekte fayda var. Mevcut şartlarda faiz yüzde 30 artırılsa bile bizde halen reel pozitif bir faiz olmayacak. Çünkü enflasyonumuz yüzde 40. Asgari ücretteki ve döviz kurundaki artış nedeniyle enflasyonun bir süre daha bu seviyelerde oluşması beklenebilir. Merkez Bankası enflasyonun altında kalmak şartıyla faiz artışı yapmalıdır. Böylece reel pozitif bir faiz olamayacak, son iki yılda düşük gösterge faizi nedeniyle çok yüksek karlar açıklayana, muazzam paralar kazanan bankalar, hem düşük orandan fonlanmalarına rağmen piyasaya çok yüksek oranlardan faizle kredi vermenin bedelini bir miktar ödeyecekler hem de bir süre tatlı karlarından olacaklardır!
Bizim insanlarımızın önemli bir bölümü "faiz" ifadesi üzerinden nasıl büyük bir kazık yediğimizi bilmiyorlar. Sanıyorlar ki mevcut politika ile faize büyük darbe vuruluyor!
Hayır, kesinlikle tam tersi!
Gösterge faizi sadece Merkez Bankasının bankaları fonlamasına yarıyor. Bankalar yüzde 8,5'ten aldıkları parayı sana bana yüzde 38,5'tan satabiliyor! Böylece hiçbir şey yapmadan karını katlayabiliyor. Geçen yıl yüzde 500 artırmışlardı bankalar bu yüzden net karlarını.
Normal şartlarda gösterge faizi düştüğü zaman, yani bankalar çok daha cazip oranlardan fonlanmaya başlandıkları zaman, bankaların da buna paralel olarak faiz oranlarını düşürmesi ve piyasanın canlanmasını sağlamaları gerekiyor. Ancak bizde böyle olmuyor; fırsatçı bankalar çok düşük oranlardan fonlanmalarına rağmen oldukça yüksek oranlardan piyasaya kredi veriyorlar. Hatta zaman zaman muslukları tamamen kapatıyorlar!
Yarın açıklanacak karar, deyim yerindeyse TL'nin kaderini belirleyecek, dar ve sabit gelirli kesimlerdeki gelir kaybının sürüp sürmeyeceğini belirleyecek. Yarın enflasyon oranlarının da üzerinde bir faiz artışı yapılacağına inanmıyoruz. Bizim aklımıza, enflasyonun yüzde 40 olduğu bir ortamda yüzde 35'lere çıkarmak daha iyi oturuyor, ancak bu durumda rakamların yüksekliği nedeniyle yaşanacak şok yüzünden vatandaş diğer tüm araçları bir tarafa bırakıp faize yönlenir mi (ki reel olarak kazanılacak bir şey olmayacak, paramızın önemli oranda değeri korunmuş olacak) düşüncesi gelip gelip gidiyor!
Önemli olan toplumun bir kesimini ezen, başka bir kesimini abad eden politikaya makul bir oranla son verebilmek!
Biz yeni ekonomi yönetiminin makul bir artışla başlayabileceğini, piyasanın belli bir yöne doğru hızlı bir şekilde kaymasının önüne geçeceğini düşünüyoruz. Ne faize bir anda kayma yaşanacak ne de döviz bir anda hızlı bir şekilde artacak ya da düşecek. (Faiz sabit tutulduğu takdirde döviz artışı olur...)
Bu yüzden yüzde 20-30 bandında bir faiz artışı ile açılışı yapabilirler. Piyasaların gidişatına bağlı olarak sonraki aylarda bu oran çok daha düşük oranlarla yükseltilebilecek ya da düşürülebilecek.
Son 2 yıllık süreçte iktidar daha ziyade ihracatçıyı ve bazı sanayicileri koruyacak bir para politikası izledi. Ancak gördük ki bu politika, bu politika izlendiği takdirde çare olacağı ileri sürülen hiçbir şeye çare olamadı!
Tam da bu yüzden yeni ekonomi yönetimi belli bir toplum kesimini ezen, bir başka toplum kesimini memnun eden bir politika izlemek yerine makul olanı ya da makule en yakın olanı yapmaya çalışmalı. Toplumun genelinin menfaatine uygun hareket etmeli.
Tabi sadece gösterge faizinin ne olacağını belirlemek yetmez. Bir de bu kararı açıklanacağı zaman kullanılacak ifadeler, yeni duruşun kamuoyuna nasıl sunulacağı da önemli. Bu konuda da yeni yönetim yeteri kadar deneyimli.
Rakamların yüksekliği insanlarımızı aldatmasın, enflasyon altındaki her rakam reel olarak negatiftir ve kayıptır aslında!
Son iki yıl içinde izlenen, en başından beri yanlış olduğunu söylediğimiz sözde faiz politikasının değişip değişmediği, değiştiyse ne yönde nasıl değiştiği yarın belli olacak. Yarın halkın dar ve sabit gelirli kesimlerinin elindeki paranın bankalara geçilen kıyak nedeniyle eritilip eritilmeyeceği, insanlarımızın cebindeki paranın değerinin enflasyona karşı değer kaybetmeye devam edip etmeyeceği, edecekse bile bunun ne oranla sınırlı tululacağının belirleneceği bir gün olacak. Yarın ülkemizin ekonomi politikaları açısından önemli bir gün. Yarın piyasalara olan güvenin bir kez daha boşa mı çıkacağını yoksa yerine mi oturacağını göreceğimiz bir gün.
Hayırlısı olmasını umuyoruz. İnsanlarımız artık reel faiz kavramını iyi algılasınlar. Gösterge faizi ile gerçekte kimlerin zengin edildiğini iyi bellesinler. Bunları yanlış ve eksik bilmemiz nedeniyle inançlarımız ve değerlerlerimiz kullanılarak bir nevi aldatılıyoruz, cebimizdeki paranın, dolayısı ile alın terimizin değerinin değeri düşürülüyor, oradan bir şeyler haksız ve hukuksuz bir şekilde alınıyor; yarın tüm bunlara dur denilip denilmeyeceğini göreceğimiz gün olacak!