Bu ülkede AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında muhalefetin hemen tamamının, hiç değilse kağıt üzerinde, bir araya getirilmesi önemli bir başarı gibi gözükmektedir. Şu an itibariyle bu başarı da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na atfedilmekte, ona yazılmaktadır. Ancak, gerçeklere baktığımızda tüm bu olup bitenlerin temelinde yine aynı imzayı görürüz: Recep Tayyip Erdoğan!

HALKIN CUMHURBAŞKANINI DOĞRUDAN SEÇEBİLMESİ ERDOĞAN'IN HEDİYESİ, 6+PLUS MASANIN KURULMASINA VESİLE OLAN SİSTEM DE!
Bu ülkede Erdoğan tarafından sadece Cumhurbaşkanlığı alanında yapılan değişim ve dönüşümlere baktığımızda bile ağzımız açıkta kalabilir.
Örneğin, bu ülkede Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Erdoğan döneminde hayata geçirilmiştir. Halk artık direkt olarak gönlünden geçen Cumhurbaşkanını seçebilmektedir. Bu da 2007 yılında gerçekleştirilen referandum neticesinde hayat bulabilmiş ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı bittikten sonra, 2014 yılı Cumhurbaşkanı seçimi ile hayata geçmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan, sadece Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin yetmeyeceğini, bir de ülkeyi yöneten sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyordu. Nihayet bu yöndeki düşüncesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya da Türk usulü Başkanlık Sisteminin 2018 yılında referanduma sunulup Türkiye vatandaşları tarafından kabul edilmesiyle 2019 yılından itibaren hayata geçmiştir. 2018'de halkoyuna sunularak kabul edilen ve 2019'dan itibaren uygulanmaya başlanan yeni sistem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yeni baştan düzenledi. Yeni sistem 2019'da yürürlüğe girdiğinden Erdoğan'ın ikinci kez Cumhurbaşkanı Adayı olmasında hukuksal ve anayasal olarak hiçbir beis bulunmuyor. Ancak bu konudaki tartışmalar vatandaşın aklını çelmek maksadıyla siyasi olarak sürdürülüyor.
Erdoğan'ın Türkiye'ye getirdiği yeni sistemde partiler seçimler öncesinde ittifaklar yapabilecek hale geldiler. Bu da 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonraki süreçte MHP ile AK Parti arasındaki ilişkilerin gelişmesi ile başlayan bir sürecin sonunda ortaya çıktı.

6+PLUS MASA, ERDOĞAN'A KARŞI AYRI AYRI BAŞARI KAZANAMAYANLARIN TOPLU BİR ŞEKİLDE BAŞARI KAZANABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİ İLE OLUŞTURULDU
Diğer yandan Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın daha büyük bir kısmı tarafından sevilmesi ve sürekli seçilmesi, muhalefetteki partilerin seçmenlerine karşı kaybettikleri her seçimle ayrı bir mahcup oluşları onları da bir arayışa itti. Aslında o arayış Erdoğan-Bahçeli ikilisinin başlattığı ittifak ruhu ile seçim öncesinde gerçekleştirilmeye, seçimlerden sonra da sürdürülmeye başlandı.
6+plus masa, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı tek tek başarılı olamayanların hep birlikte başarılı olmak için buldukları bir formül gibi görünüyor. Ancak bu masanın kurulmasına Erdoğan, kendisine karşı içeriden ve dışarıdan gelen her türlü hücuma rağmen girdiği tüm seçimleri kazanması ve aynı zamanda sistemi, partileri bunu yapmaya zorunla hale getirmesi nedeniyle gerçek anlamda en büyük katkıda bulunan kişidir. Erdoğan olmasaydı bugün 6+plus masa doğal olarak hiç olmayacaktı. Türkiye'de birbiri ile bugüne kadar çok fazla ortak yönü olmadığını düşünen birçok siyasi partinin ve mensuplarının aslında sandıklarından daha fazla ortak yönleri olduğunu fark etmeleri de Erdoğan vesilesi ile olmuştur.

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU 6+PLUS MASAYI KENDİ LEHİNE KULLANDI, YAVAŞ VE İMAMOĞLU'NUN ADAYLIKLARINI USTALIKLA ÖNLEDİ
Muhalefet partilerinin 2018 seçimlerinde de yenilmeleri ile 2019 yerel seçimlerinde bir araya gelerek bazı şehirlerin belediyelerini AK Parti'den almaları, seçimlerde ittifaka imkan veren sistemin de zorlaması ile CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi (SP), Demokrat Parti (DP), Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Gelecek Partisi tarafından ilk toplantısı 12 Şubat 2022'de yapılarak kurulmuş siyasi bir oluşum olarak ortaya çıktı, çıkmak zorunda kaldı.
Normal şartlarda masada yapılan toplantılarla Cumhurbaşkanı adayının, ülkeye tekrar getireceği sistemin (Parlamenter Sistem, şimdilerde Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem oldu) özellikleri belirlenecek, aday da herkesin oybirliği ile kararlaştırılacaktı. Ne var ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu masayı kendisi için kullanmayı çok iyi bildi. Haziran 2022 tarihinden itibaren bir danışmanı koordinatörlüğünde Kılıçdaroğlu Gönüllülerini oluşturdu ve henüz 6+plus masa adayın ve geçilecek sistemin, uygulanacak siyasi ve ekonomik modelin özelliklerinin belirlendiği bir zamanda kendi Cumhurbaşkanı adaylığı için çalıştırmaya başladı. Masada benzer hazırlığı ve düşüncesi olan başkası mı yoktu, yoksa Kılıçdaroğlu erken kalkanın daha fazla yol alacağını en iyi bildiği için midir bilinmez çalışmalara başlayarak büyük bir avantaj sağladı. Tek yapması gereken muhalefetteki seçmenin Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi isimleri istemesine rağmen kendisini önce masaya sonra da muhalif seçmene kabul ettirecek bir yol bulmasıydı.

OLUP BİTEN ŞEY BELKİ DE ERDOĞAN'IN MEVCUTLAR ARASINDA OLMASINI EN ÇOK İSTEYECEĞİ ŞEYDİ!
Bunun için Yavaş ve İmamoğlu'nun belediye başkanı oldukları ve görevlerinin başında kalacakları, aksi takdirde Cumhurbaşkanı adaylığı için ayrılmaları durumunda, ayrılanın bulunduğu belediye başkanlığının "AKP'ye geçeceği" savını sürekli işledi ve bunu sonunda herkese kabul ettirdi. Ancak masada bu duruma itiraz eden kendilerinden sonraki en büyük siyasi parti vardı; İYİ Parti, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yavaş ve İmamoğlu'nu yok sayıp kendisini masaya kabul ettirmeye kalkışmasını kabul etmedi. Bunun üzerine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener masadan ittirildi, atıldı. Daha sonraki günlerde her ne olduysa İYİ Parti tekrar masaya dönmek zorunda kaldı. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu en sonunda, Erdoğan'ın kendilerine hediye ettiği sistem sayesinde Erdoğan'ın rakibi olabildi! Ama acaba Erdoğan'ın bugünkü tabloya bakıldığında en çok istediği ya da isteyebileceği şey halihazırda gerçekleşen, gerçekleşmiş bulunan şey miydi?
Meseleye bu yönden baktığımızda ortaya çıkmış olan tablo sizce de bir başka anlamlı değil mi?

***

Bir yanda Erdoğan bir yanda Erbakan!

Yeniden Refah Partisi, kısa bir süre önce seçimlere kendi başına girme kararı almış, ancak tabandan gelen tepkiler sonrasında Cumhur İttifakı ile birleşmeye, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemeye karar vermişlerdi. Bu gelişme sonrasında Erdoğan'ın Yeniden Refah Partisi'ni ziyaret edeceği ifade edilmişti.
O ziyaret önceki gün gerçekleşti. Erdoğan'ın Yeniden Refah Partisi'ni ziyaret ederek Fatih Erbakan ile görüşmesi tarihi öneme sahip bir gelişmedir.
Bir yanda rahmetli Necmettin Erbakan'ın uzun yıllar yol arkadaşlığını, dava sırdaşlığını yapmış Recep Tayyip Erdoğan, diğer yanda rahmetli Necmettin Erbakan'ın davasını sürdürme kararlılığında bulunan genç Erbakan, oğlu Fatih Erbakan!
Yeniden Refah Partisi seçimlerde ne kadar oy alır bilemiyoruz. Bugün Cumhur İttifakına katılmış oldukları için AK Parti'den kaçan oyların bir bölümünün oraya akması ihtimali var. Ancak aynı ittifak içindeki bir başka partiye de gitse oylar bir milletvekili çıkarabilecek kadar olamadıktan sonra ne yazık ki boşa gidecek. Bu yüzden eğer AK Parti'den kaçan oylar olursa aynı ittifak içinde barajı aşma konusunda pek bir sıkıntısı olmayan MHP'ye yönelmeleri daha büyük bir ihtimal. Zira bu seçimlerde ittifakların Meclis'te ne kadar sandalyeye sahip olabilecekleri de büyük önem taşıyor.
Diğer yandan Fatih Erbakan, küresel düzene aykırı bir siyasi. Muhtemelen Erdoğan da bazı konularda onunla aynı şeyleri düşünüyor ancak ortam müsait olmadığı için söylem ve eylemde bulunmaya henüz başlamadı. Ancak Erdoğan'ın bir dönem daha devam etmesi durumunda genç Erbakan'ın fikirlerinden etkileneceğini, en azından protokol gereği Yeniden Refah Partisinin düşüncelerinden bazılarını da hayata geçirmek için samimi gayret göstereceğini, politikaları belirlerken onların görüşlerine de müracaat edeceğini söyleyebiliriz.
Erdoğan tekrar seçildiği takdirde genç Erbakan'ın kendisine olumlu yönde tesir edebileceğini düşünüyoruz. Aynen Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici gibi.
Cumhur İttifakı giderek bereketleniyor, farkında mısınız!