İçişleri Bakanlığınca trafikte şehir içi trafik akışı sırasında bazı caddelerde geçiş üstünlüğünü yayalara veren düzenlemeyi yaklaşık 2 yıl önce başlattı. Burada amaç hem ana caddelerdeki hız kontrolünü sağlamak hem de insanı önceleyen uygulama ile ülkemizdeki trafik karmaşasının biraz olsun önüne geçmekti…

Bu kararın ardından şehir içindeki bazı cadde ve büyük sokaklarda şehir içi trafikten sorumlu belediyeler gerekli düzenlemeleri yaptılar. Kocaman kocaman yazılarla “ÖNCE YAYA” uyarılarını yerleştirdiler. Bu uygulama başlayınca “hah şimdi tamam, artık bundan böyle Avrupa’daki benzeri uygulama ile yayalara geçişte üstünlük sağlanacak” diye düşünmüştüm. Zira Avrupa seyahati yapan pek çok tanıdıktan bu hikayeleri dinlemiştik. Ya da anlatanlar bu konuyu “yaya adımını caddeye attığı anda trafik ne durumda olursa olsun durur” diyerek ballandıra ballandıra anlattıkları için böyle düşünüyordum. Trafik kazalarında maddi hasarlar bir tarafa bir yılda binlerce insanını kaybeden, onlarcasının sakat kalmasına yol açan travmalar sebebiyle yaşadığımız üzüntüleri hatırlıyorum da bu düzenlemeyi onun için önemsiyordum. Şehir içi kazalarda ölüm oranlarında Avrupa ülkeleri içinde ön sıralarda olan ülkemizdeki bu uygulamasının ne kadar sağlıklı yürüyeceğini merakla bekledim.

Ama heyhat… O da ne? Bizdeki uygulama “önce yaya” değil, sanki “önce araç” üstünlüğüne o kadar kısa sürede dönüştü ki benim için tam bir hayal kırıklığı diyebilirim. İnanmak istemeyenlere iki örnek vereyim. Merak edenler öncelikle Atatürk Bulvarı’na gidip şöyle yarım saat gözlem yapsalar yeter. Bir başka örnek hem de Valilikle, büyükşehir belediyesi arasındaki tramvay durağının geçişi… Burada da sadece on dakika bekleyin yeter. O zaman ne demek istediğimizi daha iyi anlayabilirsiniz!