Eskişehirspor, uzun bir aradan sonra yeniden ulusal bir kanalda, A Spor ekranlarında taraftarıyla buluşunca içimizi tarifsiz bir gurur sardı. O siyah kırmızı forma, o tanıdık ruh… Televizyon başındaki her Eskişehirsporlu için güzel bir gündü.

Bir kadın spor muhabiri olarak işin teknik detaylarını uzmanlara bırakıyorum. Ama sahada olanı kalpten hissedip, samimi bir gözle anlatmanın da en az teknik analiz kadar değerli olduğuna inanıyorum. Bu maç, hem sahada hem tribünde hem de ekran başında duygusu yüksek, temposu bol bir hikâyeydi.

Maç başlar başlamaz içime bir endişe düştü. Sincan Belediyespor oyuna fırtına gibi girdi. Üst üste gelen ataklar, sürekli bizim yarı sahada dolaşan bir top… Eskişehirspor sanki oyuna girmekte zorlandı. O dakikalarda top bizden çok rakibi seviyordu. Biz taraftarlar içinse bu durum kalp çarpıntısı demekti.

Ama futbol 90 dakikalık bir hikâye… İlk yarıda gölgede kalsak da ikinci yarı bu hikâyenin yönü değişecekti.

Dakika 76. Tayfun Tatlı sahneye çıktı. Eminim o an ekran başında herkes benimle aynı anda ayağa kalktı. Gol geldiğinde televizyona sarılan taraftarlar hiç de az değildi.

Derken 84. dakikada tatsız bir an yaşadık. Sincan’ın atağında top Talha Özler’e çarpıp kendi kalemize gitti. Böyle şanssızlıklar futbolda var. O top bize çarpmasa, belki de rakip gol bulamayacaktı. Yine de ikinci yarıda oyunun gerçek sahibi Eskişehirspor’du.

Ve maçın kaderini belirleyen bir başka isim: Deniz Keskin. Dakika 90’da penaltıdan öyle bir gol attı ki… Tribünde, ekran başında herkesin yüzüne aynı anda kocaman bir gülümseme yayıldı.

Bir parantezi de Bora Göymen’e açmam lazım. Hazırlık maçlarında çok fark edilmemişti belki ama bu maçta devleşti. Kritik kurtarışları, oyunu okuma becerisi… Adeta kaleyi ördü. Bu özgüvenin ligde de devam etmesini gönülden isterim.

Tayfun ve Deniz… Hem hazırlık maçlarında hem de bu kupada goller onların imzasını taşıyor. Deniz hakkında yaşıyla ilgili eleştiriler vardı ama sahada cevabını net verdi: “Ben buradayım.”

Ali Fırat da enerjisiyle dikkat çekti. İdmanlarda gördüğümüz o hırsı sahaya yansıttı. Kaan Baysal içinse beklentiler yüksek. Henüz tam anlamıyla oyuna damga vuramadı ama taraftarın gönlünde umut hâlâ diri.

Bu galibiyet sadece skor değil, bir moral kaynağı, bir uyanış oldu. Şimdi gözler 7 Eylül’deki lig maçında. O gün tribünleri dolduran, formasıyla, sesiyle takıma sahip çıkan taraftarları görmek en büyük dileğimiz.

Eskişehirspor, sadece bir kulüp değil, bu ülkenin futbol tarihinde özel bir ruhtur. Ve o ruh şimdi yeniden canlanıyor. Efsane geri dönüyor… Peki biz hazır mıyız?