Eğitim ve öğretim sezonu önümüzdeki hafta başında start alacak. Öğretmenlerimiz okullarında yeni eğitim ve öğretim yılının hazırlığını yapıyorlar. Pek çok özel okul eğitim ve öğretime başladı bile… Öğrenciler heyecanlı, veliler ise düşünceli.
Geçtiğimiz günlerde gazete haberlerinde gözüme çarptı. Eskişehir’de bir öğrencinin okula başlama maliyeti 9 Bin lira olarak tespit edilmiş. Defter, kalem, çanta, kıyafet derken ortaya sadece bir çocuk için asgari ücretin yarısı kadar bir maliyet çıkıyor. Asgari ücretle çalışan, evi kira olan bir babanın varın sıkıntısını siz anlayın. Hele iki çocuğu birden okula giden bir aile düşünün…
Sonuçta yüksek enflasyon, düşük gelir ve her geçen gün daha da fakirleşen insanlar… Dün TÜİK verilerine göre enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK verilerini özellikle belirtiyorum ki toplumun geniş kesimleri açıklanan rakamları gerçekçi ve inandırıcı bulmuyorlar. Sadece TÜİK rakamları ile bile asgari ücretli geçtiğimiz yılın alım gücüne ulaşmış değil. Sadece Temmuz ve Ağustos aylarının enflasyon toplamı yüzde 4.16 olmuş. Yani asgari ücretlinin alım gücü iki aylık süreçte yüzde 4.16 daha düşmüş.
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir sokak röportajı dikkatimi çekti. Muhabir soruyor, “Bu yıl hangi meyveyi yemediniz?” Vatandaş başlıyor saymaya. Çünkü çarşı pazarın hali malum. Bir kilo kirazın bu yıl hiç 500 liranın altına düşmediğini düşünecek olursanız varın gerisini siz hesap edin. Öte yandan doğalgaz zamlarının ağırlığını önümüzdeki aydan itibaren hissetmeye başlayacağız. Üreticinin tarlada 5 liraya veremediği domatesin pazardaki fiyatı hiç 40 liranın altına düştü mü? Patates üreticisi kilosunu tarlada 2 liradan satamadığı patatesi sokak sokak gezip ücretsiz dağıtırken siz patatesin fiyatının hiç 15 liranın altına indiğini gördünüz mü? Karpuz üreticisinin maliyeti karşılamadığı için karpuzu tarlada bıraktığını duydunuz değil mi?
Ekmeğin fiyatını 1 Eylül’den itibaren 15 lira olarak belirlediler haberiniz vardır umarım…
Sahi ne diyordum? Okul eğitim, veli falan… Sadece çanta değil konu. O çantanın içine konulacaklar ile bitse belki katlanılabilir bir durumdan söz edebiliriz. Ancak daha bu işin zorunlu bağışı, servis parası var, yine okulların kendi içlerinde belirledikleri aidatlar ve diğer giderleri hesapladığınızda durumun vahameti daha da büyüyor. Yani bugünkü şartlarda ücretli kesimin ve ortalama bir ücretin altına maaş alan velilerin işi tam anlamıyla çok ama çok zor bir durum. Her gün çocuğuna 100 TL harçlık verse bir ailenin işinin ne kadar zorlaştığını daha iyi anlayabilirsiniz.
Yukarıda saydıklarımdan bağımsız çocuklarını özel okullara gönderenler için de durum bir hayli zor. Çok az bir grup için belki sorundan söz edilemez. O da devede kulak sayılabilir. İnsanlar gerçekten büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kalacağı bir dönemi yaşıyoruz. Herkes çocuklarının daha iyi şartlarda ve daha rahat bir eğitim almasını istiyor. Yaşadığımız bu ekonomik koşullar içerisinde işimizin hiçte kolay olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak memleketin sorunlarını çözmesi gerekenler sadece gaz alma işleri ile meşguller. Sadece, ziyaret turlarına çıkıp not alıp sorunları dinliyorlar, çözüm yollarını sanki bilmiyormuş gibi yapıp öğrenmeye çalışıyorlar..
Veliler ve eğitim öğretimle başladık da nerelere geldik. Doğrusunu isterseniz hayatımızın her safhası sorunlar yumağı olmuş da farkında değiliz..