O Anadolu insanının umudu idi. Bir baş kaldırı, İstanbul aristokrasisine karşı meşru, haklı ve doğru bir isyan bayrağı idi. Futbolda “Anadolu Efsanesi” ismini boşuna almadı. Amatör ruhla profesyonelliğin simgesi olmuş, tüm Anadolu insanının yüreğinde yer tutmuştu. Amigo Orhan önderliğinde on binlerin tek bir ses, tek bir nefes olabildiği “Es es es” denildiğinde milyonlarca yürekten “ ki… ki..ki” cevabının kendiliğinden döküldüğü efsaneden söz ediyoruz. Çünkü Eskişehirspor Anadolu’nun kendisiydi. Mütevazi ama başı dik insanların direncini temsil ediyordu. “Fethi-Nihat- Ender filelere gönder” tekerlemesi, Avrupa zaferleri Anadolu insanının başarma umudunun filizlenmesi idi. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a uzanan kuzeyden güneye, doğudan batıya insanlarımızın yaşam sevincini temsil ediyordu. Eskişehirspor üçüncü ligde bile şampiyon olduğunda eline Es Es bayrağını alıp ülkenin her yerinde, Avrupa’nın ortasında zafer turları atan insanlarımız vardı. Ne diyordu Türk kökenli İsveç Milli Takım oyuncusu Erkan Zengin, “Benim için Eskişehirspor milli takımdır!”Futbolun endüstriyel sektör olmasından önce böyleydi…

Sonra ne oldu biliyor musunuz “Eskişehirsporlular, Eskişehirspor geçinenler ile Eskişehirspor’dan geçinenlere” zaman içerisinde mağlup oldular. Günlük başarılar umudumuzu aşındırmaya, geleceğimizi ipotek altına alan adımları atanları görmezden gelmemize sebep oldu… Özetle Eskişehirspor endüstriyel futbolun finansal çarkları arasında bilinçsiz ve sorumsuz yönetim tarzları sebebiyle ezildikçe ezildi. Çarklar dönerken umudumuzu yitirmek istemedik. Her defasında, “düştüğümüz yerden kalkacağız” diye haykırdık. Nitekim zaman zaman ayağa kalktığımızda oldu. Ancak endüstriyel futbolun acımasız finansal ölüm çarkları arasında geçici çözümler ile ayakta kalmak hiçte kolay değildi. Öyle de oldu… Önce TFF 1. Lig ardından, TFF 2. Lig ve yine TFF3. Lig… Ve şimdi beklenen acı sona hızla yaklaşıyoruz…

Eskişehirspor’un nefes almasının önünü açması gerekenler zamanında olaya müdahil olmadılar. Taraftarın ve gerçek Eskişehirsporluların sesine hiçbir zaman kulak vermediler. İşlerine geldiği zaman ve iş işten çoktan geçtikten sonra yapılan hamlelerde sonuç vermedi, yaraya mehlem olmadı.. Bir de aslında aşılması gereken futbolun baronları vardı. O baronlar son haftalardaki çıkışın önünü kesmek için yine devreye girdiler… Sonuçta geldiğimiz noktada Yarım asrı aşan bur ulu ÇINAR’a yazık oldu.. Müzesinde bu ülkenin en prestijli kupaları arasında olan Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Türkiye Kupası gibi kupaları barındıran Türk futboluna sayısız isim kazandıran Eskişehirspor profesyonel liglere veda etmek üzere. Kalan haftalarda mucizelere bağlı gelişmeler olmazsa bu acı gerçek değişmeyecek…

En büyük üzüntüm ise tüm umudunu, hayallerini, beklentilerini ve hatta yaşam sevincini Eskişehirspor’a bağlamış büyük taraftarın durumuna… Yağmur-çamur, uzak-yakın demeden her deplasmana koşan, iç sahada süper lig takımlarının bile rüyasında göremeyeceği tribün desteği sağlayan büyük taraftarın sahip olduğu inanç ve azme ne yazık ki bu şehrin seçilmiş ve atanmışları karşılık vermediler. Elbette bunun istisnaları var. İstisnaların çabaları da yeterli olmadı. Kısacası sezon başında gördüğümüz kötü rüyanın gerçek olmamasını çok istemiştik ancak görüyoruz ki o kötü rüyanın acıtıcı sonuçları ile yüzleşmek üzereyiz. Bu ağır travmaya sebep olanlar ile ilgili çok ağır şeyler söyleyebilirim, yazabilirim ama her neyse mübarek Ramazan günü bu kadarı ile yetinelim…

Özetle birilerinin kişisel kaprisleri, birilerinin siyasi hırsları, birilerinin çıkarları yüzünden yazık oldu koskoca Anadolu Çınar’ına…