Eli öpülesi öğretmenlerimiz. Lafa hep böyle başlarız… Öğretmenlik fedakârlık, sevgi ve muhabbet gerektiren ve hayatımızı şekillendiren en eski meslektir aslında. Geçmişten yaşanmış pek çok gerçek hayat ve başarı hikâyesinin altında bir öğretmenin rehberliği, fedakârlık hikâyesi vardır. Tıpkı bugünkü gibi.
Son günlerde sosyal medya hesaplarında dolaşan bir görüntü var. İzleyenlerin gözünü yaşartacak, insana insan olduğunu hatırlatacak görüntüler. Bir gurup öğretmen almışlar ellerine kovayı, süpürgeyi, çek çekleri okulu baştan sona yıkayıp paklıyorlar. Çünkü onların çocukları gelecek, onlar çocukları tertemiz sınıflarda, yağmur kokulu koridorlarda karşılamak istiyorlar.
O görüntüleri görünce sobalı sınıflarda sobayı tutuşturan öğretmenleri, üşümesin diye çocukları için her türlü fedakarlığı yapan, odun taşıyan öğretmenleri, sevgiyle büyüttükleri çocuklarının başarısı için gecelerini gündüzlerine katan öğretmenlerimizi hatırlıyorum. Yalnız o gün bir fark vardı… O gün öğretmenler toplumun en seçkin en değerli mesleğinin sahibi saygı gören, hürmet edilen köy odalarının başköşesine oturtulan ve ülkenin geleceğine yön veren, sözü dinlenen kişilerdi. Bugün de olması gereken bu. Tıpkı okulunu baştan sona temizleyen, yıkayıp paklayan öğretmenlerimizde aslında bakarsanız o saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar.
Peki, bugün öyle mi? Öğretmenlerin duruşu hiç değişmedi aslında. Ancak bugün öğretmen ile veli arasına giren örselenmiş duygu durum içeren davranış farklılıkları var. Geçmişte “eti senin kemiği benim” anlayışı ile çocuklarını öğretmenlere teslim eden velilerin yerini bugün “öğretmeni değil çocuğunu önceleyen” ve herhangi bir durumda öğretmenin yakasına yapılan bir veli profili ile karşı karşıyayız.
“Eti senin, kemiği benim” mantığı ile öğretmene teslim edilen hiçbir öğrencinin kılına zarar gelmemişken geçmişte, bugün öğretmene, “çocuğuma niye kaşını çattın, benim çocuğuma niye fazla ödev verdin” diyen anlayışa evirildik. Aslında değişime uğrayan ne öğretmen, ne de okullarımız. Bugün değişime uğrayan toplumsal değerlerimizin üstüne çıkan veliler gibi duruyor.
Hatırlıyorum, benim ilkokul öğretmenim rahmetli Azmi Bey vardı. Beyaz gömleğinin yakası eskidiği için yine gömleğinin yakasına beyaz yama yaptırıp ama tertemiz bembeyaz gömleği ile sınıfa girerdi. Ütülü pantolonu, kravatı ve boyalı ayakkabıları ile hepimize rol model olurdu. Bugün de bakıyorum öğretmenlerimizin genel anlamda duruşunda bir değişiklik yok.
Bütün bunları niye yazıyorum? Bugün yeni eğitim ve öğretim yılının ilk ders zili çalacak. Çocuklarımız heyecanlı, öğretmenlerimiz onlardan daha fazla heyecanlı. Bugün onlar kavuşacaklar. Bu kavuşmanın ne kadar kıymetli olduğunu insan yıllar sonra daha iyi anlıyor. Bu arada kavuşamayacaklar da var. Tıpkı teröre kurban verdiğimiz şehit öğretmenlerimiz Aybüke ve Necmettin öğretmenlerimiz gibi. Buradan başta başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize ve şehit öğretmenlerimize rahmetler tüm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize başarılı bir eğitim ve öğretim yılı diliyorum. Bu yeni yılda tüm öğretmenlerimizin yeniden hak ettikleri saygıyı görmeleri temennisiyle geçmişten bugüne emek veren öğretmenlerimizin her birinin önünde sevgi ve muhabbetle eğiliyorum. İyi ki öğretmenlerimiz var, kıyamete kadar da var olsunlar.