Seçime şunun şurasında 4 hafta bile kalmadı. Seçmen kendi düşüncesine, kendi yüreğine göre pozisyon almaya çoktan başladı. Elbette gözünün ve gönlünün nerede olduğu belli seçmenin büyük kesiminin. Ancak her şeye rağmen kafası karışık olanlar da yok değil.
AK Parti'nin 21 yıllık iktidarı nedeniyle bunalan, artık kim ya da nasıl olursa olsun başka bir yönetim görmek, denemek isteyen bir kitle da var. Bu kitle hiç şüphesiz her seçim büyüyor. Dahası bu kitlenin büyümesi için siyaset dışı güçler de büyük gayret sarf ediyorlar. İnsanlara özellikle ekonomik sıkıntılar ve adalet sisteminde yaşanan haksızlar üzerinden bir bıkkınlık, bir bezginlik, bir umutsuzluk aşılanmaya ve bu şekilde iktidarın seçime kaybedecek kadar güçten düşmesine vesile olunmaya çalışılıyor.

SİYASİ PARTİLERİ BİR MASA ETRAFINDA TOPLAMAK KOLAYDIR ANCAK SEÇMENİ AYNI ŞEKİLDE VE ZORLA BENZER KALIPLARA SOKAMAZSINIZ!
Evet, bu yönde önemli bir mesafe aldı muhalefeti bir masa etrafında birleştiren, gerektiğinde zorla orada tutan güçler. Ancak siyasi partileri bir masa etrafında bir araya getirmek ve orada muhafaza etmek kolay olsa da seçmenleri aynı şekilde dizayn etmek, arzu edilen kalıplara sokmak pek o kadar kolay değil!
14 Mayıs 2023 seçimlerine artık haftalar kala seçmen kafasını netleştirmeye başladı, önceliklerini belirledi. Ne yazık ki kutuplaşmanın ileri boyutlara varması, 21 yıllık AK Parti iktidarından toplumun belli kesimlerinin duyduğu rahatsızlığın tavan yapması, önemli bir bölümümüzün sandığa giderken aklını değil daha ziyade nefretini kullanmasına vesile oluyor. Bugünkü ortamda AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan nefreti yüzünden başka hiçbir şeye bakmadan, başka hiçbir şeyi umursamadan oy kullanacak bir ton seçmen var. Bunlar bizim insanlarımız. Elbette iktidarda kim olursa olsun, onların hatalarını, yanlışlarını ve eksiklerini dile getirecek, yaptıklarından hazzetmedikleri zaman elbette sandıkta onu değiştirecekler. Ancak unutmamak gerekir ki bir şeyin yerine alternatifini koyarken de aklı başında hareket etmeli, gerekli özeni göstermeliyiz. "İktidar alternatifleri neyi planlıyor, neyi değiştirmeyi hedefliyor, vaat ettiklerini ne oranda kendi siyasi partilerinde ve hayatlarında yaşama geçirebiliyor ve vaat ettiklerinin sonunda bu ülkeyi gerçekte neler bekliyor?" gibi belli başlı sorulara özellikle makul ve mantıklı karşılıklar bulabilmemiz gerekiyor.
TÜRKİYE İKTİDARI DEĞİŞTİRİP ÜLKEMİZİN ÜZERİNDE İSTEDİĞİ AT OYNATMAK İSTEYEN ABD İLE İŞ TUTAN BİR MUHALEFET BİRLİKTELİĞİ!
Kemal Kılıçdaroğlu nezdinde iktidarın karşısında alternatif olarak bir araya gelen yapı karmaşık bir yapı. Normal zamanlarda böylesine karmaşık bir yapının bir araya gelmesi mümkün değildir. Bu siyasi partileri bir araya getirenin vatan sevgileri, memleket aşkları olduğu da söylenemez. Öyle olsaydı ayrı ayrı partiler olmaz, tek bir siyasi çatı altında zaten üzerlerine düşeni yaparlardı. Eğer öyle olsaydı ABD Başkanı Biden'ın "Biz Türkiye'deki muhalefetle irtibatımızı daha da güçlendirmeli ve Erdoğan'ı devirmeliyiz" babındaki açıklaması üzerine "Dur bakalım Biden efendi! Sen de kimsin! Sen hangi hakla ve cesaretle bizim iç işlerimize, siyasetimize, bizim ne yapacağımıza karışıyor, bizi milletimiz nazarında zan altında bırakıyorsun? Haddini bil!" diye tepki gösterebilirdiler.
Türkiye, başta HDP'nin sırtını dayadığı terör örgütlerinin ürettikleri olmak üzere terörü kendi sınırları içerisinde bitirmiştir. PKK ve PYD gibi terör örgütlerinin Türkiye sınırları içindeki saldırılarını bitirmek bir yana, bu örgütlerin komşu ülkelerdeki etkinliklerinin de önemli oranda baskı altına alabilmeyi başarmıştır. Savunma sanayinde yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin ABD ve İsrail'e bu alanda duyduğu ihtiyacın azalması, birçok alanda milli yazılımların ve imkanların geliştirilmesi ve bunun doğal sonucu olarak terör örgütleri ile başka bir gücün desteğine ihtiyaç duymadan başarılı bir mücadelede bulunulması halkımızın büyük kısmı tarafından takdirle karşılanmakta ve desteklenmektedir. Bu konuda Türkiye son yıllarda öylesine başarılı olmuştur ki PKK ve uzantısı terör örgütleri "mevcut iktidar 14 Mayıs seçimlerini kaybetsin, Kemal Kılıçdaroğlu kazansın da biz de rahat bir nefes alalım, tekrar Türkiye sınırları içinde neşv-ü nema bulalım" diye düşünmeye ve bu yöndeki arzularını açıklamakta bir beis görmemeye başlamışlardır.

MUHARREM İNCE DESTEKÇİLERİ HDP VE FETÖ'YE UMUT OLAN KEMAL KILIÇDAROĞLU'NA NASIL OLUP DA OY VERSİNLER Kİ!
Birçok vatanseveri, milliyetperveri seçime giderken esas olarak düşünceye sevk eden nokta burasıdır; Erdoğan iktidarının başta PKK ve FETÖ olmak üzere terör örgütleri (ki her ikisi de ABD güdümünde bulunmaktadır bugün itibariyle) ile yaptığı ve belli bir aşamaya getirdiği mücadele seçimde elde edilecek sonuç nedeniyle zarar görme, sekteye uğrama riski ile karşı karşıya kalacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu son yıllarda HDP seçmeninden oy alabilmek için onların sevgisini kazanmaya vesile olacak her türlü sözü söylemiş, eylemin içinde olmuştur. Kötü olanı ise olmaya da devam etmesidir. Bugün birçok insan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'ye tepki göstermekte, Kemal Kılıçdaroğlu'nun arkasında saf tutması için ona baskı yapmaktadır. Burada anlaşılmayan bir husus mu var doğrusu çözemedik; Muharrem İnce ağzıyla Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklediğini söylese de kalbi, ruhu ve onun peşinden giden milyonlarca ulusalcı-milliyetçi ve ulusal güvenlik konusunda son derece hassa onca insan aynı desteği verecek midir? Bize kalırsa hayır!
Evet, AK Parti iktidarında son yıllarda ekonomik sıkıntılar yaşanmaya başlamıştır. İnsanlarımız özellikle adalet sisteminde yaşanan sıkıntılardan şikayetçi olmaktadırlar. Ancak tüm bunlardan kurtulmalarına vesile olmaları için umut olarak görebilecekleri alternatif tüm bunlardan çok daha önemli meselelerde çok daha büyük sıkıntılar ile ülkeyi karşı karşıya bırakabilecek niteliklere, özelliklere sahip bulunmaktadır. Bu yüzden hem PKK hem de FETÖ tüm umudunu Kemal Kılıçdaroğlu'nun ülkenin yeni Cumhurbaşkanı olmasına, HDP tarafından dışarıdan desteklenen 6'lı Masanın Meclis'te çoğunluğu ele geçirmesine tüm umutlarına bağlamış, bu yönde seçim öncesinde var güçleriyle çalışmaya başlamışlardır!

TÜRK TOPLUMU BUGÜNE KADAR TERÖRÜ BİTİRMEK İÇİN VERİLEN CANLARI, HARCANAN ONCA GAYRETİ BİR KENARA ATAMAZ!
Kılıçdaroğlu'nun iktidara gelmesi durumunda ülkenin güvenlik ve savunma sanayinde son yıllarda elde ettiği başarının çöpe atılma riski yüksektir. Kılıçdaroğlu'nun yurt dışında kime hangi güvenceleri, sözleri verdiği meçhuldur. ABD gezisi sırasında tüm gazetecileri atlatıp gizli olarak birileriyle görüşen ve bu konuyu açık bir şekilde kamuoyu ile paylaşmayan Kılıçdaroğlu'nun benzer davranışları iktidar olması durumunda sergileyebileceği konusunda toplumun büyük kesiminin önemli şüpheleri bulunmamaktadır. Dolayısı ile bugün Türkiye, 14 Mayıs seçimleri itibariyle, özellikle milli güvenlikle ilgili meselelerde keskin bir karar verme aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Türk toplumu, iktidarını ya ABD'ye teslim edecek ve belli bir oranda ekonomik olarak rahatlayacak ya da mevcut iktidarı destekleyerek milli güvenliğini daha sağlamlaştıracak ancak ekonomik olarak bir süre daha sıkıntılı bir hayat yaşayacak!
Aslında tablo çok açık; aklı başında, ne istediğini, ne yaptığını gayet iyi bilen, öfkeye kapılmamış, nefret çukuruna düşmemiş her vatan evladı böyle bir durumda ne yapılacağını, ne yapacağını gayet iyi biliyor.
Bu kadar yıldır Erdoğan'ın başbakan ya da Cumhurbaşkanlığında yaşamaktan sıkılmış olanlar açısından bir 5 yıl daha buna katlanılabilir ama milli güvenlikle ilgili hususlardan taviz verilemez!