Ramazan aylarının en önemli iki sembolü pide ve davulculardır. Çocukluğumuzda fırınların kapılarından sokağa yayılan mis gibi pide kokusu ve gece yarısı sokağı bir baştan bir başa davul gümbürtüsü ile geçen davulcular Ramazan ayının en nostaljik ve hoşumuza giden yanıydı.

Pide meselesi bildiğiniz gibi. Fiyatı uzun uzun tartışma konusu yapılsa bile iftar sofralarının vazgeçilmezi pidelerin alıcısı pek çok. Hatta bazı fırınların camlarında “Bir pide de ihtiyaç sahipleri için alır mısınız?” yazısına da rastladığımız oluyor. Aslında yazılar bize sosyal yardımlaşmanın ve toplumsal dayanışmanın küçük birer hatırlatması oluyor. Bu arada vatandaşlarımızın hakkını yemeyelim “askıda ekmek, askıda pide” uygulamasına gerçekten önem veren çok sayıda vatandaşımız var. Elbette yapılan hiçbir iyilik inancımız gereği karşılıksız kalmaz.

Davulcu meselesine gelince… Ramazan ayının neşesi, hatta moral kaynağı davulcular artık eskisi kadar coşkulu değiller. Zira ekonomik kriz onları da etkilemiş. Eskiler “davulun sesi uzaktan hoş gelir” derlerdi. Şimdiler davulun sesini duyan var dersek yalan olur. Dolayısıyla davulun sesi de pek hoş gelmiyor artık. Zira mahalleler büyük, gezip sokak sokak davul çalarak dolaşmak zor. O sebeple son yıllarda davulcularda mahalleleri araçlar ile hızlıca dolaşıyorlardı. Şimdi ise hem bahşişlerin yetersizliğinden hem de araçların yakıtlarının yüksekliğinden yakınıyorlar. Hani haksız da değiller. Halbuki böyle güzel bir geleneği, kültürümüzün parçası olarak yaşatmak adına kim bilir belki de bazı adımlar atılabilir. Bunun için kafa yormak gerekir.

Açıkçası bizim davulcumuz arada geceleri, bazı hafta sonları bahşiş istemeye geliyor, sizin davulcularınız sokağınızı şenlendiriyor mu? Benden size tavsiye siz yine de kapınızı çalan olursa bahşişi biraz bol tutun olmaz mı?