Kadına şiddet toplumumuzun en temel meselelerinden biri haline geldi.
Kadınlar her gün dövülüyor, öldürülüyor sokak ortasında…
Erenköy Mahallesi’nde yaşandı bir tanesi de…
Ali isimli bir erkek sokak ortasında karısına şiddet uyguladı.
Fiziki şiddet bir yana dursun olayın psikolojik yönleri de çok ağır.
Kadın dakikalarca çığlık atıyor.
Adam hiçbir şey olmamış gibi eve dönüyor.
Bu manzara şiddetin “hayatlarında” ne kadar sıradanlaştığını göstermiyor mu?
Ve bu manzara daha çok endişelendirmiyor mu?
Bir kadın eşi olduğu iddia edilen erkek tarafından belki de her gün zorbalanıyor.
Biz sadece sokakta yaşananı gördük.
Bunun öncesinde bu kadın neler yaşadı?
Bu kadına neler yaşatıldı, bilmiyoruz.
Komşuları daha önce de şahsın parke taşıyla eşine defalarca saldırdığını söylüyor.
Kadına şiddet yalnızca kadınların meselesi değildir.
Bu toplumsal bir sorundur.
Bu ülkede bir kadın her gün öldürülüyor.
Her defasında yeni bir isim…
Yeni bir yüzle tanışıyoruz.
Sorun belli…
Gerekçeler aynı…
Ama değişen yok.
Ne zaman değişecek bu düzen?
Ne zaman bir kadının haykırışı gerçekten duyulacak?
Ne zaman bir çocuğun annesiz büyümesinin önüne geçilecek?
Herkesin bu konuda sorumluluğu var.
Şiddetin cezasız kalmaması, kadınların korunması ve faillerin en ağır şekilde cezalandırılması artık bir zorunluluk.
Sokak ortasında bir kadını böylesine acımasızca katletmeye yeltenen bu şahsa en ağır cezalar verilmelidir.
Sadece yasa çıkarmak yetmez.
Uygulamak gerekir.
Korkmadan, çekinmeden, taviz vermeden…
Kadını değersizleştiren, erkeğe tahakküm hakkı tanıyan, şiddeti görmezden gelen zihniyetle topyekûn mücadele edilmelidir.
Bugün o kadının çığlıkları sokakta yankılandı.
Ama yarın başka bir kadın sessizce ölebilir.
Kadınlar sessizce ölmeden lütfen gerekeni yapın!
Artık yapın!
Lütfen yapın!
Kuantum Özge der ki:
“Kırgınlıklar içe atıldığında büyür.”