Bugünlerde yine Türkiyelilik kavramı piyasaya sürülmeye çalışılıyor. Bir yandan da 3. Dünya savaşı çıkar mı tartışması var. Aslında dünya yeniden çok kutuplu hale gelirken, Atlantik Türkiye’yi kendi yanında tutabilmek için ülke içinde de işbirlikçilerini kullanıyor. Atlantik batarken, Avrasya yükseliyor. Bizdeki bazılarına göre de ‘Türkiyelik ’kavramını tartışmak düşüyor. Ne zaman batı ve Atlantik tarafından bu tartışma açılsa aklıma, tarihimiz geliyor.

ATATÜRK’E MEKTUP
Eski Osmanlı sadrazamı ve İttihat ve Terakki’nin kurucularından Talat Paşa, geliyor. Atatürk geliyor. Hepimizin bildiği Talat Paşa, 15 Mart 1921'de Berlin'de Ermeni öğrenci Soğomon Tehliryan tarafından öldürüldü. Duruşması sırasında Tehliryan, "Bir adam öldürdüm ama katil değilim." dedi ve jüri kararıyla beraat etti.İttihatçı önderler arasında olaylara en objektif yaklaşan Talat Paşa’dır. Mustafa Kemal’e Berlin’den iki mektup göndermiş ve Anadolu hareketine yurtdışında destek olabileceğini bildirmiştir.

LENİN DE ÖVMÜŞTÜ
Talat Paşa'nın katledilmesinden dokuz ay sonra Sait Halim Paşa (6 Aralık 1921) Roma'da, Dr. Bahattin Şakir ile Cemal Azmi Beyler (17 Nisan 1922) Berlin'de, Cemal Paşa da (22 Temmuz 1922) Tiflis'te şehit edildiler.Talat Paşa, Lenin’in övgüyle söz ettiği 1908 Jön Türk Devrimi’nin lideridir. Demokratik devrimlerin gerçekleşmesi ve gelişmesine dünya ölçeğinde katkıda bulunmuştur. Yine Talat Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nda, emperyalizme karşı vatan savunması yapan tek ülkenin başındaki devlet adamıydı.

TUTMAYACAK BİR İŞ
Bir Fransız, bir Alman net olarak Alman ve Fransız olduğunu söyler. Türk de böyledir. Türkiye’lik kavramını ısıtarak piyasaya sürenler, Atlantik ve batının çıkarlarını savunanlardır. Çünkü, batı emperyalizmi büyük bir Türkiye istemiyor. Milli misaki sınırlarımızı tanımıyor. Karamanlı Mehmet Bey’in uyarısı ve Eskişehirli Yunus Emre’nin çabaları ve sonrasında Atatürk’ün Türk Dil Kurumu’nu kurması ile Türk dilinde konuşuyor ve yazıyoruz.

İsteyen Türk olur, istemeyen olmaz. Batılı emperyalistlerin istemesi ile Türkiyeli gibi bir tabire giremeyiz. Türklük, Türk olmak, bir mirastır. Bunu benimsersin, devam ettirirsin, o şekilde ölürsün. Mesela Amerika’da ve kıtasında İspanyollar en kalabalık nüfusu oluşturur. Ama hiç kimse, Koca ‘Biz hiç 'İspanyol Amerikalıyız' diye konuşmaz. Cumhuriyet’i kuranlar öyle maya katmışlar ki, bugün bile çeşitli kimlikleri piyasaya sürmelerine rağmen, bu topraklarda olmayacak bir şeyi tutturamıyorlar. Bir de artık dünya çok kutuplu hale geldi. Tlantik emperyalizmi sürekli geriliyor.

BİNLERCE YILLIK KÜLTÜRÜMÜZ VAR
Türk kavmi tarih içinde, bir dille, bir kültürle tanımlanabilir. En eski geçmişi M.Ö. 4. bin yıllarında Urallar'da atlı çoban kültürüne sahip olan Öntürklere kadar götürebilirsiniz.

EN DOĞRU TANIM
Türk milleti ise, Atatürk'ün tanımıyla "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkı"dır. Türk milleti, Türkiye'de Türk kavminin Türk Devrimiyle mayalanması sonucu oluştu. Biz Cumhuriyeti kuran Türkiye halkı, devrim yaparak millet haline geldik. Kuşkusuz çok derin ve renkli bir tarihsel birikim temelinde oldu budur.

Türkçenin Urallar'da, Hazar Denizi'nin kuzeyinde ve doğusunda ortaya çıktığını gösteren kanıtlar güçlüdür. Türk dilinin ilk oluşum döneminde, Moğolca gibi Orta Asya dilleri ile değil, Macarca ile akraba olduğu görülüyor. Moğolca ile yakınlık, daha sonraki dil alışverişlerinde oluşuyor. Sümerce ve Macarca arasındaki ilişki de bu görüşü doğruluyor. M.S. 4-12. yüzyıllar arasında İpek Yolu'nda en geçerli dil Türkçedir. Devletleri yönetenler de Türk kavminin çeşitli boylarıdır. Bu koşullarda İpek Yolu halkları hızla Türkçe konuşmaya başlıyorlar ve Türkleşiyorlar.

TÜRK GENİ NERELERDE VAR
Türklük en iyi şekilde, İskitlerin üzengisinde ve pantolonunda, Hun yaylalarında, Orhun Yazıtları'nda, Dede Korkut …