Bu yıl ülke olarak hep büyük felaketler ile uğraştık. Uğraşmaya devam ediyoruz. Orman yangınları ile mücadele derken, Balıkesir’de meydana gelen ve Eskişehir’den de şiddetli bir şekilde hissedilen deprem bizi 26 yıl önceki Gölcük depremini de hatırlattı. Bilim insanları Marmara ve İstanbul da yaşanması muhtemel depremin şiddetin de ya da başka deyişle yıkım gücünde anlaşmaya çalışıyorlar. Bu deprem bizi de etkileyeceği için önem taşıyor. Bizde ülkemizde konu ile ilgili kişilerde bana göre havanda su dövüyor. Yani sadece 26 yıldır konuşuluyoruz. Elbette, bir takım girişimler oldu. Ama yetersiz kalıyor.
Eskişehir’de de 32 hemşerimizin hayatını kaybettiği,17 Ağustos Gölcük depreminin doğru dürüst analizini yapamadık. 17 Ağustos depremin üzerinden çeyrek yüzyılı geride bıraktık. 26 yıl önce Gölcük depremi kadar olmasa da, ülkemizin dört bir tarafından yüzlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği depremler oldu. İrili ufaklı çok sayıda deprem bir yana, Kahramanmaraş ve Hatay yerle bir olalı daha dün sayılabilir.
DEPREM DİRENÇLİ ŞEHİRLER
Bilimin gelişmesi ile depremlerin jeolojik bir olgu olduğunu biliyoruz. Deprem konusunda uzmanlar, her depremde ya da fay incelemelerinde üzerlerine düşeni yapıyorlar. Yetkilileri ve kamuoyunu uyarıyorlar. Tabii ki, bilim insanlarımızın uyarılarının tam karşılığını bulduğunu söyleyemeyiz. Benim gözlemim ise çok yıkım yaşadık. Ancak, aradan geçen sürelerde, depreme hazırlık konusunda yeterince başarılı olamadık. Burada siyasetçilere büyük görev düşüyor. Son Balıkesir depreminden sonra, İstanbul’da olabilecek depremi tartıştık. Şiddetinin 7’yi bulmayacağını söylemek sorunu çözmüyor. Tartışmayı bile yanlış yerden yapıyoruz.
ÇÖZÜM SİYASETTE
Dünya yüzünde her toplum ürettiği ekonomik kaynakları dağıtmak, planlama yapmak ve bir düzen kurmak zorundadır. Toplumsal bir kurum olarak siyaset, kaçınılmaz, vazgeçilmez ve gerekli bir ilişki sistemidir. Yani, bir sorun varsa, onu siyaset kurumu çözecektir. Çözemiyorsa, sorunlar büyük durur. Siyasetçinin en başta görevi sorunları çözmektir.
SORUN YAPISAL
Türkiye’de uzmanlar işlerini yapıyor ve bizi k büyük depremler konusunda uyarıyorlar. Biz gazetecilerde işini yapıyor ve her yıl dönümünde okuyucularımıza, yurttaşlarımıza felaketi hatırlatıyoruz. Geriye bir siyasetçiler kalıyor. Çeyrek yüzyıl geçtiği halde Türkiye depreme hazır değilse, kentler dönüştürülmemiş, deprem dirençli hale getirilmemişse, toplum deprem kültürü edinmemişse, kaynaklar hala konserlere, lüks harcamalara, partilere hazine yardımlarına, siyasetçinin popülist hırslarına ve bireysel zenginleşme arayışına gidiyorsa, ortada kötü niyetle açıklayamayacağımız bir manzara var demektir.
Yurttaşlarımız, Türkiye bu siyaset yapma tarzı ve bu siyasetçi tipiyle depreme hazırlanamayacağımızı düşünüyor. Çünkü yaşanan büyük felaketlere rağmen, gerçekçi bir çözüm henüz göremedi. Deprem veya başkan sorunlara karşı, kaynak yaratma, adil bölüşme, insanımızın geleceğini planlama türünden siyasal sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.
SORUMLUK GEREKİYOR
Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmenin sorumlulukları var. Zaten coğrafyamız zor ve toplumumuz hareketli bir toplumdur. Doğanın getirdiği deprem, ısınma, kuraklık türünden tehlike yükleri arttırıyor. Siyasal alanındaki kalite düzeyimiz nasıldır. Yurttaşlarımızın takdirine bırakıyorum. Toplum olarak, program ve çözüm odaklı siyasetçileri ortaya çıkarmalıyız. Nitelikli siyasetçileri bulacağız ki, sorunlar da çözülsün.
SONUÇ
Bu yaşıma kadar bizzat, Varto, Gediz ve Gölcük depremlerini yaşayan biriyim. Çok sayıda depremimiz dünyada yaşanan en büyük doğal felaket olarak kayda geçti. Bizler Eskişehir’de yaşadığımız için kentimizden sorumluyuz. Depremle ilgili olarak Eskişehir’de ne yapılması gerektiğine kafa yormamız gerekiyor. Depremlere karşı ne yapacağımız tartışması da, insanlık tarihi kadar eskidir. İnşaat Mühendisleri Odası Başkanımız Orkun Kılıç, Eskişehir’de acil yıkılması gereken 5-6 bin civarında bina olduğunu söyledi. Zaman ilerliyor. 5-6 bin yapı duruyor. Kentsel Dönüşüm devlet ve bakanlık destekli olmak zorundadır. Belediyelerin ekonomik güçleri, kentsel dönüşümü gerçekleştirmeye yetmez. Ülkede ekonomik kriz var. Tasarruf tedbirleri var. Kentsel dönüşün nasıl olacak? Sadece konuşuyoruz.