Son dönemde yaşadığımız bazı gelişmeler toplumsal değerlerimiz açısından endişe verici bir hal almaya başladı. Nasıl diye sormaya bile gerek yok. Bizi toplum olarak yücelten ve bir arada tutan karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün aşındığını, aşındırıldığını görmek gerçekten gelecek adına endişe verici. Eğer sevgi, saygı ve hoşgörümüzü de kaybedersek geriye ne kalıyor? Bu değerler bir arada yaşamamızı, birlikte sevinç ve hüznümüzü paylaşmamızı sağlamıyor mu? Şöyle bir etrafınıza bakın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Trafikte yaşadıklarınızı bir düşünün. Trafikte ilerlerken hemen hemen her cadde ve sokakta bile isteye hatalı park etmiş sürücüleri görüyorsunuz. Trafik akışını da engelleyen bu sürücüleri uyarmaya görün. En küçük uyarınız sonucunda en hafif tabiri ile hakaretler, küfürler hatta kavgalar olmuyor mu?
Komşuluk ilişkilerinize bir bakınız. Geçmişte bir tas çorbayı, bir fincan kahveyi keyifle paylaştığınız neşe dolu sohbetler ile yaşamınıza enerji kattığınız davranışların ne durumda olduğunu bir düşünün. Üst katta oturan komşu alt kattaki komşunun balkonda oturmasına aldırmadan, serilmiş çamaşırı var mı yok mu dikkat etmeye gerek duymadan üstten bir şeyler silkeleyebiliyor. Genel hale gelmiş apartman kurallarını görmezden gelip komşularını bir şekilde rahatsız edebiliyor. Uyarılmayı da kavga nedeni görebiliyor. Bunları her birimiz yaşamıyor muyuz? Duymuyor muyuz? Böyle basit nedenler sonunda çıkan kavgaları hatta sonunda cinayet ile sonuçlanan vakaları haberlerden izlemiyor muyuz?
Tramvaya ya da otobüse bindiğinizde kendisinden onlarca yaş büyükleri gördüğü halde annesinin omzuna başını dayamış uyuklama numarası yapan, taktığı kulaklıktan müzik dinleyerek dışarıları seyreden, yerini vermemek için her türlü numarayı yapan gençleri görmüyor muyuz?
Bugün gençlerimizde toplumu rahatsız eden ahlaksızlık ve edepsizlik kol geziyorsa, sigara illetinin kullanma yaşı, alkol kullanma yaşı çocuk yaşlarına düşmüşse hiç kimse bana ne dememeli. Hele hele bu yaşlarda sigara ve de alkol ile sosyal mecralarda fotoğraf ve video paylaşma hevesinin amacı ne olabilir? Doğrusu bilemiyorum. Uzun zamandır dini ve milli değerlerimiz o kadar aşındı ki, gelinen noktada özenle kullanılan o zarafet ve nezaket yüklü iletişimimizi de kaybettik. Gençlerimizin alkollü mekanlardan verdikleri görüntüler bir yana konuşurken kullandığı argo ifadeler sanki moda haline geldi. Bu tüylerimizi diken diken eden manzara karşısında “Acaba biz nerede hata yaptık?”diye kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?
Gençliğimiz; bizi millet olarak yücelten değerlerimize, kültürümüze, kimliğimize, kendi özümüze, toplumumuza maalesef giderek yabancılaşmaktadır. Bugün internetiyle arkadaşlık yapan, çerez ile test çözen, ders çalışan yalnızlaşmış bir gençlik ile karşı karşıyayız.
Haydi, biraz daha ileriye taşıyalım konuyu. Şu seçim meydanlarındaki konuşulan dilin dahi toplumsal değerlerimizin aşınmasındaki payını küçümsemeyelim. Toplum liderlerinin toplumun hamurunun yoğrulmasında payı hiçte küçümsenemez. O sebeple herkesin kendi diline ve davranışlarına dikkat etmesi gerekiyor. Hani derler ya “Söz sizin ağzınızdan çıkana kadar sizin esiriniz, ağzınızdan çıktıktan sonra siz söylediğiniz sözün esiri olursunuz!” İşte toplumsal değerlerimiz bakımından tam da bu noktadayız.
Toplumsal değerleri inşa etmek bazen on yıllar alabilir. Ancak bu değerleri aşındırmak son derece kolaydır. Geçmişte “mahalle baskısı” diye isimlendirdiğimiz “utanma duygusunu” aşındırdığınızda geleceğimiz adına güvenli birlikteliğe ulaşmak mümkün olmaz.
Yaşadığımız çağ “modern” olarak adlandırılsa da sanki karanlık çağa doğru gidiyoruz. Sanırım artık, kimsenin kimseyi umursamadığı, koşulsuz sevmediği, saygının gösterilmesinde cimri davranıldığı, anlayışın kıt olduğu bir zaman dilimindeyiz.
Teknoloji gelişirken maalesef değerlerimiz açısından geriliyoruz. Bunu da normalmiş gibi kabullenenlerimiz var. Sanki ahir zamana doğru hızla ilerliyoruz. Mazlumu görünce yüreklerimiz yanmadan, kendi derdimiz ile etrafımızı göremeyecek hale geliyoruz. Biz hangi ara böyle olduk. İnsani değerlerimizi yitirmeye başladık.
Günlük yaşamda basına yansıyan haberleri izlediğimizde öfke toplumu olma yolunda bayağı mesafe kaydettiğimizi düşünüyorum. Aynı semtte veya sitede yaşamalarına rağmen birbirlerini tanımayan insanlar, tanımalarına rağmen selam vermekten çekinenler, hoşgörü yerine öfke besleyenler ile toplum değerlerimiz giderek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Özetle bugün geldiğimiz noktada gerçekleri görmezden gelme lüksümüz yok. Bir bakıma değerler krizi de yaşıyoruz. Vakit değerlerimize sahip çıkma vakti, onları yeniden inşa etme vaktidir. Çok geç olmadan değerlerimizin kıymetini bilelim. Öğrenelim. Öğretelim.
Aksi halde; giderek değerlerimizi aşındırıyoruz.