Eskişehir Türkiye’de en az yağış alan 6 ilden birisidir. Meteorolojiye göre 10 yıllık döngü var. Her on yılda bir Eskişehir’de yaşadığımız türden yağışlar görülüyor. Havalar toparlanamıyor. Bu 10 yıllık döngünün içindeyiz. Mevsimlerin kayması, dolu felaketinin yaşanmasına neden oluyor. Felakette, sebze ve de meyve de yokluğu gündeme getiriyor.

KENDİMİZ YARATIYORUZ

Demek ki, yerküremizi, içinde yaşadığımız dünyamızı koruyamıyoruz. Dünyanın damını deldik. İnsanoğlunun aşırı kar hırsı, dünya kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesi doğal felaketlerin daha sık görülmesine neden oluyor. Birçok konu da felaket yaşıyoruz. Ülkemizin olağan gündeminin yanı sıra en çok, emeklilerin durumu ile eğitim sistemimizi tartışıyoruz. Hükümetleri bırakın, her bakanda değişen milli eğitim sistemi bizi geriletiyor. Başkanımız, Muhsin Dilbaz “Allah kimseyi emeklinin durumuna düşürmesin” diyor. Dertlerimiz ve sorunlarımız uygulanan Neoliberal politikalar nedeniyle katlanıyor.

ESKİŞEHİR’DE HESAP TAMAM

Benimde üyesi olduğum Türkiye Emekliler Derneğinin (TÜED) araştırmasına göre, Türkiye'deki 16 milyon 154 bin emekli bulunuyor. Ben Eskişehir’in en çok emekliye sahip şehirlerin başında olduğunu düşünüyordum. Eskişehir nüfusunun dört de birini emekliler oluşturuyor. Hesap da, dört çalışanın bir emekliye bakması şeklinde hesaplanır. Eskişehir bu durumda hesabı tutturuyor. 16 Milyon emeklinin neredeyse yüzde 90’ının 10 bin lira maaş ile geçinmek zorunda olduğu görülüyor. Bu durum kabul edilir gibi değildir. Çalışan ve emekli hesabının dünya standartlarına gelmesi gerekiyor.

KAYNAR PARAYA DİKKAT

Emeği ile geçinmeye çalışan çok sayıda hemşerimi son günlerde borsa heyecanı sardı. Belki de Maliye Bakanımız da bu yüzden konuşuyor. Borsanın oyun alanı olmadığını söylüyor. Son günlerde yurtdışından ülkemize gelen para miktarında artış olduğu gözleniyor. Ekonomistler ise uyarıyor. Türkiye’ye bazı konularda dayatmalar olacağı söyleniyor. Tam terör örgütünün tasfiyesini tartıştığımız bu günlerde, bu sıcak para işlerine dikkat etmek gerekir. İstekler karşılandığı sürece para akışı sürecek. Ekonominin yanı sıra işin güvenlik boyutu da düşünülmelidir. Ekonomik gelişmeleri Ankara'dan bakarak değerlendiren ekonomistler sıcak para değil, kaynar para ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyorlar. Ekonomi yönetimimiz dengeyi tutturmak zorundadır. Geçmişin acı tecrübelerinden dersler çıkarıldığı görülmelidir. Dünyanın finans merkezi sayılan Londra’ya dikkat edilmelidir. Uluslararası mafyalaşmış, finans kuruluşlarına dikkat edilmelidir. Ülke içinde üretimi arttırmalıyız. Sanayicinin ve üreticinin ciddi sıkıntıları var. Yüksek faizler ile kredi alınarak, çarklar çevrilemez. Her geçen gün bu görülüyor. Üretici desteklemelidir ki, üretim artsın. Kriz büyümeden ekonomi rayına otursun.

KARIŞIK TERKİP

Ülkemizin somut durumu, kalkınma hedefleri açısından ihtiyaç duyduğu özgün hareket tarzı değil, biraz başka ülkeler ne yapıyor taklitçiliği, biraz ideolojik muhafazakârlık sosu ile ortaya karışık bir terkip görüyoruz. Acaba Türk Devrimi önderleri Köy Enstitülerini planlarken dünyada ne varsa müfredata ondan koyalım diye mi düşündüler, yoksa ülkenin somut gerçeği ve ekonomik-sosyal hedefleri neyin eğitimini vermeyi gerektiriyorsa onu mu koydular? Öneri ve görüş toplayarak milli eğitim sistemini inşa etmeye çalışmak, bir ülke gençliğini popülizmin sıradanlığının vicdanına terk etmeye hazır olmak anlamına gelmiyorsa ne anlama geliyor? Milli eğitim sistemleri, bütün ülkelerde ekonomik sistemin tamamlayıcısıdır. Ekonominin talep ettiği insan kaynağı, siyaset kurumu tarafından planlanarak eğitim sistemi içinde yetiştirilir. Kısacası eğitim üretimin tamamlayıcısıdır, onun içindir.

YÜK EMEKÇİDE

Ekonomik krizin yükünü emekçiye çekiyor. Türkiye uzun süredir gelir dağılımı adaletsizliğinde dünyanın lider ülkelerinden biri olduğunu her fırsatta ispatlıyor. Çok kazanan az ödüyor, az kazanan vergi yükünü sırtlıyor. Bu durum 50 yıldır aynı şekilde devam ediyor. 1970’lerin ekonomik krizinin faturası da emekçiye çıkmıştı, 1990’lar boyunca uygulanan IMF reçetelerinin acı ilaçları emekçiye içirildi. 2000’lerin başındaki krizlerde de Kemal Derviş’in faturayı emekçiye çıkardığı bir plan uygulandı. Türk toplumu son kırk yıldır bundan başka bir ekonomi “çözümü” olmayan sağ ve sol partilere oy veriyor. Ezber, hala aynı ezberdir.