İş hayatı, eğitim hayatı, özel hayat.. Tüm bu konularla ilgili olan problemler kişi de strese sebep olmakta ve bildiğimiz üzere birçok hastalığın temelinde stres yatmakta. Yoğun hayatın getirdiği iş yükü, ailevi problemler derken bireyler kendilerini bir çarkın içerisinde buluyor. Geleceğe dair ümitsizlik, maddi manevi anlamda her türlü problem kişiyi oldukça etkileyerek sürekli endişe ve kaygıya sürüklemekte. Asıl adı Anksiyete olan bu duygu durum haline diğer bir deyişle Kaygı Bozukluğu da deniyor.

Anksiyete, gerçekte olmayan ancak gelecekte ki olası tehditler için endişe ve korku hissedilen ruhsal bir bozukluktur. Kaygı günlük yaşamın getirdikleri ile normal bir durum olarak karşılansa da fazlası kişi de ileri boyutlarda psikolojik rahatsızlıklara sebep olmakta. Özellikle çocukluk travmaları, yaşanılan olumsuzluklar, mutsuzluklar hafife alınmamalı çünkü bu tarz kötü olaylar kişide kalıcı hasarlara neden olup sonra ki yaşamını oldukça derinden etkileyebilmekte.

Araştırmalara göre bu durum erkeklere nazaran kadınlarda daha fazla rastlanılmakta. Aynı zamanda aşırı korumacı bir tavırla büyütülen çocuklarda ve çevresinden hep olumsuz tepki olan bir nevi sindirilmiş kişiliklerde daha fazla görülmekte. Nefes darlığı, konuya odaklanamamak, çarpıntı, mide ağrısı, kendine ve bulunduğu ortama yabancılaşma hissi gibi birçok belirtisi bulunan Anksiyete her 100 kişiden 5’inde görülmektedir.

Sürekli endişe ve kaygı hali kişinin hayat kalitesini düşürüp günlük işlerini aksatmasına sebep olur. Elbette diğer birçok psikolojik kökenli hastalık gibi Kaygı Bozukluğunun da tedavisi bulunmakta. Bu yüzden erken teşhis ve müdahale çok önemlidir.

Kaygı Bozukluğu ile başa çıkmanın birçok yöntemi olsa da bu durum kişiden kişiye değişir. Bazen terapi yeterli olabiliyorken bazen ilaç desteği gerekebilir. Bu yüzden Anksiyetinizin bulunduğu biliyor iseniz kendinize en uygun tedavi yöntemini bulup uygulamalısınız. Çünkü sürekli kaygı halinden kurtulmak sizi özgürleştirecek ve yaşam kalitenizi arttıracak.
Herkese mutlu günler..