Günümüz dünyasında birçok şey para ile ölçülüp değerlendiriliyor. Hatta sahip olmak istediğimiz mutluluklara giden yollar bile para taşlarıyla döşenmiş durumda. Bunu size basit bir örnekle anlatmak istiyorum.
Evlenip mutlu olmak istiyorsunuz; ama gelinlik, damatlık derken her şey para. Üstelik öyle cüzi rakamlar da değil, gerçekten büyük meblağlardan bahsediyoruz. Mutluluğunuzu sevdiklerinizle paylaşmak için bir salon tutmak isterseniz, o da yine yüklü bir maliyet. Kuaförü, fotoğrafçısı, hediyelikleri derken aklınıza gelebilecek her detay ayrı bir masraf. Ev eşyalarına değinmiyorum bile... Pahalılık aldı başını gitti. Öyle ki, artık düğün davetiyelerine “Mutluluğumuza davetlisiniz” yerine “Borçlarımıza davetlisiniz” yazılsa, daha isabetli olurdu.
Ne acıdır ki, duygular bile artık bütçeye bağlı hale geldi. İnsan sevdiğiyle bir yuva kurmak istese bile önce banka hesaplarına, kredi notlarına, taksit planlarına bakmak zorunda kalıyor. Sevgiyle kurulacak bir hayatın, lükse boğulmadan da yaşanabileceğini unuttuk. Oysa gerçek mutluluk, gösterişli salonlarda ya da kabarık faturaların arkasında değil; bir tebessümde, paylaşılan bir lokmada, omuz omuza verilen mücadelede gizli. İnsanları bu borç yükünün içine iten sisteme de büyük bir sitemim var. Herkes sanki bu gösterişli sıralamalara ve şatafata ayak uydurmak zorundaymış gibi hissediyor.
Daha sade, daha ulaşılabilir bir mutluluğa erişmek mümkün değil mi? Diğer herkes borcun altına girip kendi sürecini eksiksiz yürütüyor diye biz de o çarkın dişlisi olmak zorunda mıyız? Bence değiliz.
Sade bir nikâh ve küçük bir kutlamayla da düğün olur. Sade bir elbise ve doğal bir makyajla da o anın duygusu hissedilebilir. Önemli olan ne giyildiği, hangi ortamda olunduğu değil; kimlerle birlikte olduğunuz ve nasıl hissettiğinizdir.
Bu yüzden en özel anlarınızı, toplumun genel kabullerine uymak uğruna zorlaştırmayın. Çünkü bazen, çabasız olan daha özenlidir. Çünkü mutluluk satın alınabilir bir şey değil, birlikte inşa edilebilecek bir değerdir.
Herkese mutlu bir hafta diliyorum..