"Geride bıraktığımız başkanlık seçimlerini muhalefet kaybetmiştir ve Millet İttifakı’nın üyeleri olarak bunun sorumluluğunu üstlenmekten hiçbirimiz kaçamayız.
Milletimize ödemek zorunda olduğumuz bir özür ve özeleştiri borcumuz var. Bunu yapmadan, ne halkımızın temsilini gerçekleştirebiliriz ne de insanlara bir yol haritası sunabiliriz.
Kendi adıma, geride bıraktığımız seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına engel olamadığım için milletimizden samimi olarak özür diliyorum. Ve bu özrü, sadece seçimleri kaybettiğimiz için değil aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı elde etmek ve seçimleri kazanmak için kullandığı yöntemlerle yeteri kadar mücadele edemediğim için diliyorum. Seçim kampanyasını popülizme indirgeyen, eleştirdiği kişiye dönüşen ve sahici politikalar üretemeyen bir isim/ekip Türkiye'nin kaderini belirlememeliydi.
Bu ülke insanının umutlarını ve kurumlarını, kendi şahsi mülküymüş gibi kapalı kapılar ardında pazarlamak ve yola birlikte çıktığı ortaklarının arkasından iş çevirmek ne demokratik teamüllere ne de siyasi etiğe sığar. Maalesef muhalefetteki dar bir çıkar grubu toplumdaki güçlü değişim iradesini kendi emelleri ve siyasi ikballeri için kullanmaktan hicap duymuyor.
Ҫözmemiz ve yakın tarihe bakıp yüzleşmemiz gereken buna benzer birçok sorun olduğunu görüyorum. Muhalefete egemen olan linç kültürünü, medya manipülasyonuyla sonuç elde etme kurnazlığını, komplo teorileriyle insanları yaftalamayı, itibarsızlaştırma kampanyalarını ve entrikayı siyaset zannetme eğilimini tamamen reddetmeliyiz. Bunu başarmadan atacağımız her siyasi adım bizi milletten uzaklaştıracak ve onların gözünde yozlaştıracaktır.
Milyonlarca insanımızın her gün daha da yoksul, umutsuz ve depresif şekilde hayatına devam etmesine şahitlik etmek bana acı veriyor. Bunu değiştirmeden, insanlarımızın yüzünü güldürmeden hiçbir yere gitmeyeceğiz.
Düştüğümüz yerden bir avuç toprak alıp yeniden ayağa kalkacağız. BİZ BURADAYIZ!"

KILIÇDAROĞLU İLE İLGİLİ ÇIKIŞINDAN ZİYADE MUHALEFETİN SİYASET ANLAYIŞINA YÖNELİK TESPİTİ-TEŞHİSİ DİKKAT ÇEKİCİ
Yukarıdaki ifadeler İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz'a ait. Bunları dün sosyal medya hesabından paylaştı.
CHP ile İYİ Parti'nin yerel seçimler için bir araya gelmesi konusunda adımlar atıldığı ileri sürülürken yapılan önemli bir açıklama.
Seçimin kaybedilmesinin nedeni olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendi adaylığındaki ısrarını gösteriyor. Buna engel olamadıkları ve olmak için yeteri kadar gayret gösteremedikleri için özür diliyor.
Evet, kendince bir teşhis koyuyor. Bir sonuç-ders çıkarıyor.
Ancak bize göre İYİ Partili Bilge Yılmaz'ın yorumunda esas olarak önemli olan bölüm "Muhalefete egemen olan linç kültürünü, medya manipülasyonuyla sonuç elde etme kurnazlığını, komplo teorileriyle insanları yaftalamayı, itibarsızlaştırma kampanyalarını ve entrikayı siyaset zannetme eğilimini tamamen reddetmeliyiz. Bunu başarmadan atacağımız her siyasi adım bizi milletten uzaklaştıracak ve onların gözünde yozlaştıracaktır" ifadelerinin olduğu bölümdür.
Zira muhalefetteki hastalığı net bir şekilde teşhis ve tespit etmiştir. Bu konuda samimi olduklarını da düşünüyoruz. İYİ Parti'nin üst yönetimi bu noktaya gelir ve gereğini yapabilirse Türkiye siyasetinde taşlar yerinden oynar, siyaset satrancı bambaşka bir hale bürünür, dengeler değişir!

AK PARTİ VE CHP YEREL SEÇİMLER ÖNCESİNDE İYİ PARTİ'YE TARİHİ BİR FIRSAT VERİYORLAR, BU İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve parti yönetimi önlerine nasıl tarihi bir fırsat serildiğini görebilirlerse (Hem CHP Kılıçdaroğlu ile değişime direniyor ve AK Parti'ye çalışıyor, hem AK Parti ekonomik anlamda 18 yılda yaptıklarını son 2-3 içinde harcıyor, yerle bir ediyor, dar ve sabit gelirlilerin içinden geçiyor) yerel seçimlerde hiç kimsenin beklemediği bir başarıya imza atabilirler. Ancak bunun en önemli şartı değişime direnen CHP ve terör örgütlerine sırtını dayayan HDP ile herhangi bir zeminde buluşmaması. İYİ Parti'de parti kimliği kaybolmaya yüz tutmuştu. Birçok İYİ Partili bu yüzden çok rahat CHP'ye geçti. CHP ile yol yürümek İYİ Parti'nin gerilemesine neden oldu, her iki seçimde de MHP'ye geçildiler. Bu yüzden İYİ Parti, kendi çizgisinde yürüyen ve kendi bağımsız politikalarını dillendiren bir siyasi parti haline gelmeli ve seçimlere de tek başına girmeli.

***

Hangi Kılıçdaroğlu; değişime direnen mi değişime imkan sağlayan mı?

“Değişmeyen hiçbir şey yok. Her şey değişir zaman içerisinde. Mevsimler, insanlar, moda, ders kitapları, bilim değişir. Ama kurumsal bir yapınız varsa bu kurumsal yapının felsefesi varsa; bu felsefe çağdaş uygarlığını, refah devletini hedeflemişse burada neyi değiştireceksiniz? Felsefemiz çağdaş uygarlığı yakalamaksa bu felsefe devam edecek. Ancak programımız, kurumsal yapımızda eksiklikler olabilir.
Geçen yerel seçimlerde başarı kaydetmedik mi? Belli ki başarı elde ediyoruz. Niye her seçimde yenilgi? Yerel seçimlerde başarı elde ettik. 11 büyükşehir belediyesi CHP tarafından yönetiliyor. Bunu yenilgi olarak anlatıyorlar. Eleştiriye hep saygım vardır. Seçimi kazanırsınız, kazanmazsınız ayrı bir şey. Biz bakarız, kendi içimizde hesaplaşırız, oturur tartışırız. 'Neden kazanamadık' masaya yatırırız. Hangi koşullarda kazandık, bunu masaya yatırırız. Ben şunu söyledim; bu geminin kaptanı ben miyim? Kaptan gemiyi dalgalı ortamda denize bırakmaz. Sağlam limana yanaştırır. O liman kurultaydır. PM karar verecek 'şu tarihte kurultay olsun' diyecek. Benim yaklaşımım yerel seçimlerden önce kurultayın yapılması.”
Bu ifadeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Habertürk'te yaptığı açıklamadan alınan ifadeler. İfadelere bakınca Kılıçdaroğlu'nun gerçekte değişime, asıl olarak kendisinin değişmesi ihtimaline nasıl direndiğini net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Ancak söz konusu Ekrem İmamoğlu ve bazı üst düzey partililerin yaptığı ve ortaya çıkan zoom toplantısı olduğu zaman hem "bir daha olmasın" anlamına gelecek sözler söylüyor hem de ne kadar demokratik bir parti olduklarından bahsediyor. İnsanın kafası karışıyor. İşte Kılıçdaroğlu'nun sözleri:
“Sabahleyin cep telefonuma gelen mesajla gördüm. Doğrusunu isterseniz tamamını seyretmedim. Gerek duymadım. Sadece beni değil partiyi ilgilendiren konu. Sonuçta partiye uzun yıllar emek veren arkadaşların yaptıkları bir toplantı olarak düşünebiliriz. Etik olarak rahatsız edici bazı uygulamalar var. Parti içi konuları televizyonlarda konuşmayı doğru bulmam. Parti içinde bir kişi genel başkanlığa aday ise gelir başımın üstünde yeri vardır. Kendisini destekleyen arkadaşlarıyla hareket edebilir. Bu bizim geleneğimizde var. Herkes AK Parti'yi gördüğü için orası gibi zannediyorlar biz öyle değiliz. Bu AK Parti'de olsa suç. Adamı linç bile edebilirler. İhraç bile edebilirler. Çünkü orada demokrasi yok. Biz demokrasiyi içselleştirebilen bir partiyiz. Parti meclisi üyeleri genel başkanı eleştirebilirler. Bizim partide hiç kimse eleştirilmez diye bir kural yok. Sağlıklı bir eleştiri siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu şey. O çerçevede eleştirilere bakarım. Eleştirilerin haklı yönü de olabilir, haksız yönü de olabilir. Konuyu disiplin kuruluna sevk etmeyi düşünmüyorum.”