Derler ki “Eskişehir’de 15 Ağustos’tan sonra kış kapıyı çalar!” Gerçekten de öyle. 15 Ağustos’tan itibaren Eskişehir’de havalar soğumaya başlar. Özellikle geceleri kapıları kapatıp hafif hafif kombileri ateşlediğimiz zamanlar olur.

Hiç dikkat ettiniz mi? Son birkaç yıldır Eskişehir ilkbahar yağışlarının yanı sıra sonbahar yağışlarına da hasret kaldı. Ağustos’u geçtik, Eylül’ü de, Ekim’i de… Neredeyse Kasım’ın ortasına geldik henüz yağmur damlalarına rastlayamadık. Özellikle hava sıcaklıkları gece saatlerinde sıfır ve altını göstermeye başlamış olma sına rağmen toprak suyla buluşamadı. Yurdun bazı bölgelerinde yağışlı havalar kendini gösterirken Eskişehir bölgesi henüz yağmur görmüş değil. Peki neden? Bu sorunun cevabını vermek o kadar kolay değil.

Ancak bu kadar yağış fakiri bir şehir olacağımız hiç aklımıza gelmezdi. Şöyle bir düşünün Eskişehir’in en önemli yer altı su kaynaklarından biri olan Sakaryabaşı bile kurudu. Koskoca yaz mevsimi boyunca daha önceleri gürül gürül akan, adeta yerden fışkıran Sakaryabaşı kaynak suyu bu yıl ne hikmetse birden bire sessizliğe büründü. Yatağı ise kurbağaların yaşamına fırsat vermeyecek kadar ciddi küçük bir bataklığa dönüştü. Eskişehir’in en önemli su kaynağı Porsuk Barajı’nda da durum buradan farklı değil. Koskoca yaz boyunca nerede ise sıfır yağış alan havzada suyun her geçen gün eksikliğine tanıklık ediyoruz. Yaz mevsimlerinde kuraklığa alışığız da kışın kuraklığına pek alışık değiliz.

Bu arada bu kış eğer kazım ayı da yağışsız geçerse gerçekten çok zor geçecek gibi görünüyor. Lafa geldiğinde çevreci olduğunu söyleyenler başta olmak üzere Eskişehirliler için gerçekten çok sıkıntılı bir dönemin kapımızı çaldığını söyleyebilirim.

Bir taraftan hayat pahalılığı, diğer taraftan doğalgaz ve elektrik faturaları bir de üstüne üstlük su sıkıntısı çekecek olursak vay halimize…