14-28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki süreç hepimiz için çok öğretici oluyor.
Örneğin; Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19-20 Mart 2021 tarihinde gerçekleştirilen Merkez Bankası Başkanı operasyonunun ve o operasyonun arkasında yatan fikrin ülkemizi kısa sürede nerelere getirdiğini, sürüklediğini sanki anlamış gibi tavır ve davranışlar içinde. Hazine ve Maliye Bakanlığından sonra Merkez Bankası başkanı seçimi bu düşüncemizin temelini oluşturuyor desek yeridir.
Örneğin, İYİ Parti yönetimi yükselme eğiliminde bir parti iken nasıl gerilemeye başladıklarını aşağı yukarı çözmüş durumda. CHP ile yol yürünemeyeceğini anlamış görünüyorlar. HDP ile dolaylı dolaysız bir araya gelmemelerini gerektiğini nihayet fark etmiş durumdalar. Tabi bir de Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaybedecek aday olduğunun altını çizip bu konuda aylar öncesinden uyarıda bulunmuş ve seçim sonunda haklı çıkmış olduklarını tam olarak idrak etmiş durumdalar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU DEĞİŞİMİ SADECE KENDİSİNİN YENİ KOLTUKLAR KAZANMASI İÇİN İSTEDİ, KENDİSİNİN KAYBETMESİNE VESİLE OLACAK DEĞİŞİMİ KABULLENMEDİ
Örneğin, seçim öncesinde aylarca "değişim" diye tutturan, hepimizin zihnine değişim düşüncesini sokan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun değişimi sadece kendisini Cumhurbaşkanlığına taşıyan bir araç olarak gördüğünü, aslında değişime bütünüyle karşı olduğunu bir kez daha görüverdik. Toplumun bir kesiminin değişime önderlik edeceğine inandığı kişinin aslında değişime ne kadar kapalı olduğunu görmek bizi şaşırtmadı, zira biz Kılıçdaroğlu'nun partiyi ele geçirdiğini ve bırakmak istemeyeceğini biliyorduk, ancak özellikle Kılıçdaroğlu'nu destekleyenler kesimleri de şaşırtmadı. Anladığımız kadarıyla değişimi sadece kendilerinin sahip olmak istediği bir iktidar, bir belediye ya da idari birimi ele geçirmek için dillendiriyorlar sadece, yoksa bu konuda samimi değiller. Zaten en basit olayda bile onu bunu istifaya çağıran bir güruhun bu kadar mağlubiyete rağmen koltuğunu bırakmayan bir kişiye güzellemelerde bulunmaları bir önceki cümlelerdeki ifadelerimizin boş yere söylenmediğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Düşününüz ki Recep Tayyip Erdoğan gibi girdiği tüm seçimleri kazanmış bir isim bile "Bu benim son dönemim" diyerek kenara çekileceğinin sinyalini seçimden önce verdi. Aslında Erdoğan kazanamayacağı bir seçimi belki de bu yönde halka verdiği söz nedeniyle kazandı. Elbette tek neden olamaz, ancak toplumun bir bölümü Erdoğan'ın zihinsel olarak koltuğa yapışık olmadığını çıkardı bu vaadinden, açıklamasından. Ülkede birçok alanda değişime öncülük etmiş olan Erdoğan, kendisinin ezici üstünlüğü her şekilde ifade edilebilecek, açıklanabilecek böyle bir dönemi kendi iradesi ile sonlandırma niyetini ortaya koyabildi. Buna karşın değişim Kılıçdaroğlu'nun sadece dilindeydi, dilinde şekillenen fikirler, düşünceler, niyetler kalbine ve zihnine inememişti. Değişim kendini yerinden etmemek şartıyla güzeldi; kendisine yeni fırsatlar ve koltuklar getirmesi şartıyla sihirli bir ifadeydi!

TÜM GÜÇLERİYLE KILIÇDAROĞLU'NA ÇALIŞAN GAZETECİ, SİYASETÇİ TAYFASI ŞİMDİ İSTİFASINI İSTİYOR!
Son günlerde, seçimin ikinci turuna kadar var güçleriyle Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyen CHP'ye yakın gazeteci ve yazarların, siyasetçilerin Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Başkanlığı koltuğunu bırakması yönündeki çabaları dramatik bir hal aldı. Kılıçdaroğlu'nun değişim konusunda samimi olmadığını anladıklarında bir afallama yaşamadılar, zaten onlar da bunun farkındaydılar. Ancak seçimden önce "değişim de değişim" yaygarası koparan bir Cumhurbaşkanı adayına samimi olmadığını söylemek elbette onun seçimi daha baştan kaybetmesi anlamına gelirdi. Birlikte yaygarayı kopardılar, olmayınca bu sefer Kılıçdaroğlu'nun aslında kazanamayacak tek aday olduğunu, kendisinin ısrarları ile seçimin kaybedildiğini ifade etmeye başladılar.
Bize göre de seçimin kaybedilmesinin en önemli nedeni Kılıçdaroğlu'nun adaylığı idi. Ancak kendisini aday olarak dayatıp masaya kabul ettirmeden önce kendilerinin "kazanamayacak aday" olduğunu ifade etmek her babayiğidin harcı değildi. Biz en başından beri Kılıçdaroğlu'nun en zayıf aday olduğunu söyledik. Hatta bir başka adayla kazanılabilecek bir seçimin ancak Kılıçdaroğlu ile kaybedebileceğini de vurguladık. Ancak Kılıçdaroğlu'na yakın tayfa şartların Erdoğan aleyhine çok ağır olduğunu, Kılıçdaroğlu'nun bile seçimi kazanma şansının oluşmaya başladığını düşündüler. Bu nedenle de desteklediler.
Şimdi ise işler acayip değişti; CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunu korumak için değişik taktikler deniyor ama her taktiği onun ele geçirdiği partiyi kolay kolay bırakmayacağını bir kez daha gösteriyor. Kılıçdaroğlu'na düne kadar yakın tayfa da artık yaşı da ilerlemiş Kılıçdaroğlu'nun değişimin önüne açması gerektiğini, eğer o açmazsa kendisine karşı bir parti içi "değişim mücadelesi" başlatacaklarının işaretini veriyorlar. Zaten saflar da belirlenmiş durumda. Seçim öncesinde ifade ettiğimiz gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'nun koltuğuna büyük bir iştahla talip!

KILIÇDAROĞLU KOLTUĞU BIRAKMAZ, BIRAKMAK ZORUNDA KALIRSA DA ÖZGÜR ÖZEL GİBİ BİRİNE BIRAKIR Kİ YİNE YÖNETEN KENDİSİ OLSUN!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun has oğlu gibi sevdiği Özgür Özel'in son zamanlarda genel başkanlığa aday olabileceğine yönelik tezviratlar bize Kılıçdaroğlu'nun kendi karşısına, kendisine mağlup olacak ve koltuğunu sağlama almasına yardımcı olacak adaylar ayarlayabileceği ihtimalini gözden ırak tutmamamız gerektiğini düşündürüyor. Bunların olup olmayacağını bugünden öngörmek elbette çok zor.
Ancak görünen şu ki Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı koltuğunu bırakmıyor. Zira hayatının sonuna kadar görüp görebileceği tek koltuk o kaldı. O koltuğu kaset kumpasıyla ele geçirdiği için seçimle vermek istemeyecektir. Bugüne kadar hep öyle yaptı. Bundan sonra da öyle yapacaktır. Direnecek, çarpışacak ve nihayet değişim düşüncesine sahip delegeleri parçalayarak koltuğunda göze olanların seçilme şansını azaltma gayreti içinde olacaktır.

KILIÇDAROĞLU HEP BİR SONRAKİ SEÇİMİ BİR ÖNCEKİ SEÇİMDEN SONRAKİ TAVIR VE DAVRANIŞLARI İLE KAYBETTİ, ŞİMDİ DE ÖYLE YAPIYOR!
Aslında tüm bu gelişmeler, Kılıçdaroğlu'nun malum sonu görüyor olmasına rağmen koltuğunu bırakmamak için direnmesi CHP Genel Başkanını ve partisini yıpratıyor. Çok mu önemli? Kılıçdaroğlu için pek de önemli değil. Önemli olan koltukta onun oturuyor olması. Seçimden sonra partide Genel Başkanlığını güçlendirmesi, kendi karşısına geçecek olanlara karşı parti içinde oldukça sert, katı bir tutum sergileyebileceğini gösteriyor. Son zamanlarda beyanatları, televizyon programları kendilerinin bir hayli öfkeli ve stresli olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu bir sonraki seçimi hep bir önceki seçimden sonraki tavır ve davranışlarıyla, söylemleri ile kaybetti, kaybediyor.
Belki aldığı önlemler ve uygulayacağı taktiklerde CHP Genel Başkanlığı koltuğunu bir başkasına bırakmayacak ancak bu gidişle bir sonraki yerel seçimin de net bir şekilde kaybedeni olacak gibi görünüyor.
Recep Tayyip Erdoğan tüm kalbiyle Kılıçdaroğlu'nu bu tavrını sürdürmesini umuyordur, net!
Bizim beklentimiz ise Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin içinden bir kez daha geçmesi ve yerel seçimleri de Cumhur İttifakına kazandırarak daha sonrasında kendisini nihayet emekli etmesidir!
Şehrimizde de uzun uzun yıllardan beri belediye başkanlığı yapın ve yaşı da hayli ilerlemiş şahıslar mevcut. Onlar da daha düne kadar "değişim" diye tutturan tayfanın en önünde yer alıyorlardı. Acaba kendileri değişimi akıllarından geçiriyorlar mı yoksa onlar da değişimi sadece AK Parti ve genel başkanı Erdoğan'dan kurtulmak için kullandıkları sihirli bir ifadeden ibaret mi görüyorlar?
Eskişehir'de değişimi kendi düşüncesinde, zihniyetinde olan birine bile devretmeyi düşünemeyenler Kılıçdaroğlu ile aynı yolu yürüyenlerdir. Hem CHP hem de Eskişehir bu yüzden kaybetmektedir!