Şu günlerde AK Parti'den ziyade Recep Tayyip Erdoğan'a oy veren kesimlerde serzenişler oldukça yüksek seviyede seyrediyor. Zira Erdoğan'a oy verenlerin önemli bir bölümünü dar ve sabit gelirliler (en başta da emekliler geliyor, sadece emekli maaşı var büyük bölümünün) oluşturuyor.
28 Mayıs-29 Mayıs gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisini bir kez daha seçen Türk halkının karşısına çıkıp konuştuğunda ekonomik olarak sıkıntı içinde olan kesimlerin derdine derman olacak gibi konuşmuştu. Yeni ekonomi yönetimi ile tüm dünyanın dikkati çekilecek, güveni kazanılacaktı!
DAR VE SABİT GELİRLİLERİN IZDIRAP ÇEKMEYE DEVAM EDECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİK, NE YAZIK Kİ BİR AY GEÇMEDEN HAKLI ÇIKTIK!
Evet vitrine İngiltere'den Mehmet Şimşek (Hazine ve Maliye Bakanı) ve ABD'den Hafize Gaye Erkan (Merkez Bankası Başkanı) oturtuldu. Onların eliyle eski politikalar devam ettirildi. Merkez Bankasının geçen ay yaptığı toplantı ile gösterge faizini yüzde 15'e yükseltmesi (Faizin resmi olanda bile yüzde 40 olduğunu hatırlamakta fayda bu rakam üzerinde düşünürken) aslında eski politikaların devam ettirileceği anlamına geliyordu. Biz de hatırlarsanız 23 Haziran 2023 tarihinde "Piyasalara güven vermek için ele geçen tarihi fırsat harcandı, dar ve sabit gelirli kesimler bir süre daha ızdırap çekmeye devam edecek!" başlığıyla bu köşede bir değerlendirme yapmış ve şunları söylemiştik:
"...
Peki sonuç?
Öncelikle bir kez daha belirtmekte fayda var.
Faiz reel bir getiri olduğu takdirde vardır. Ülkemiz gibi yüksek enflasyonun olduğu, oluşturulduğu ülkelerde enflasyonun altında kalan faiz, rakamların yüksek olması bir şeyi değiştirmez çünkü enflasyon daha yüksek, negatif reel faizdir.
İkincisi gösterge faizi bankaların fonlanması için Merkez Bankası tarafından tanımlanan bir borçlandırma biçimidir. Önceki güne kadar yüzde 8,5'ten fonlanan bankalar bu parayı yüzde 40 bandına kadar vatandaşa, esnafa, tüccara kredi olarak veriyordu. Hatta vermiyordu. Yüzde 45-50 ödeyen ya da biraz daha düşükten kredi almak için peşin bir miktar para ödemek zorunda kalıyordu. Yani bu işten sadece bankalar kazançlı çıkıyordu. İktidar da finansal piyasaları koruma, güçlü tutma adı altında bu yanlış politikayı destekliyordu. Olansa vatandaşa oluyordu, özellikle de dar ve sabit gelirli kesimlere. Bizdeki negatif reel faizler düştükçe, örneğin enflasyon 100 birimken bizde faizler sadece 8,5 birimdi. Yani; TL'de duran bir kişi bu oranlardan faize yatırmış olsa reel olarak çok büyük kayıplar yaşardı. Zaten bankalar da yüzde 20'den başlayan bir orandan nemalandırdı vatandaşın parasını, yüzde 30'lara kadar çıktılar son zamanlarda. Ancak sözde faize yatırılan her para gerçekte kaybetti.
Olan bize oldu: Çünkü bu politikanın başladığı Eylül 2021'den sonraki 3 ayda döviz 3 kat arttı. Birçok şeyin fiyatı da 2 veya 3 kat arttı. Enflasyon TÜİK'e göre yüzde 85.51'e kadar çıktı. Dar ve sabit gelirli kesimlerin ücretleri yüksek zamlar nedeniyle eridi, alım gücü önemli oranda düştü.
Buna mukabil faize para yatıranlar hem gösterge faizi ile alakası kalmayan yüksek oranlardan bankadan faiz aldılar, hem de üstüne Kur Korumalı Mevduat avantajı ile dövizdeki artışı aldılar. Bu dönemde paradan para kazananlar işte bunlar oldular. Bir de bankalar. Bankalar geçen yıl net karlarını yüzde 500 artırdılar. Dar ve sabit gelirli vatandaş ezilirken faizi esas besleyen bankalar ve faiz almaktan imtina etmeyenler bu politikanın kaymağını yediler.
BALKON KONUŞMASI İLE BAŞLAYAN SÜREÇTE OLUŞTURULAN BEKLENTİLER ÖNEMLİ ORANDA YARA ALDI, SONRAKİ KARARLAR BEKLENMEYE BAŞLANDI
Önceki gün alınan karar ile bu politikaya aslında devam edildi. TÜİK'e göre yüzde 40 enflasyonun olduğu yerde yüzde 30 faiz verilse bile negatif reel faiz olacaktı. Bu oranı 15'te bıraktılar. ABD tarzı bir yaklaşım. Onlar da azar azar artırıp bugün itibariyle enflasyon seviyelerine kadar çıkardılar. Tabi bu arada enflasyon düştü orada baya.
Bizim paramız ABD Doları değil TL. Sözde gösterge faizi bankaları rahatsız etmeyecek bir düzeyde artırıldı. Başta Erdoğan olmak üzere Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan isimlerin oluşturduğu beklenti karşılanamadı. Net bir duruş sergilenemediği izlenimi verildi. Piyasalar netliği sever, bu tür duruşlardan hoşlanmaz. Döviz yüzde 3 arttı. ABD Doları 25, Euro 28 TL'yi gördü. Dövizdeki artış fiyatlara yansıdığı takdirde enflasyon tekrar bir artışa geçecektir. Halbuki enflasyona karşı savaş veriliyordu...
Piyasa beklentileri dahilinde, hatta biraz daha üstünde artış yapılıp sonra piyasadaki ve enflasyondaki gerilemeye paralel olarak gösterge faizi de kademeli olarak düşürülebilinirdi. ABD'de olduğu gibi uzun bir yol seçildi. Dolayısı ile dar ve sabit gelirli kesimler acı çekmeye devam edecek.
En kötüsü de Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan gibi isimlerin mevcut politikaları devam ettirmek için bir vitrin süsü olarak görevlendirildikleri gibi bir izlenime sebep olundu. Piyasaların güvenini net bir şekilde kazanma fırsatı ne yazık ki kaçırıldı. Neşteri vurup uru bedenden atmak varken daha uzun sürecek ve daha fazla bir maliyetle karşılaşacağımız bir yola girildi.
Umuyorum, girilen bu yolda sonraki aylarda Türk halkının cebi ve TL'nin itibarı daha fazla düşünülür. Toplumun varlıklı kesimleri her şekilde daha da zengin edilirken dar ve sabit gelirli kesimlerin cebi onların finansmanı için daha fazla kullanılmaz!"
ALLAH'IN SUYUNA DA BİR ANDA YÜZDE 33 ZAM YAPTILAR, İĞNEDEN İPLİĞE HEMEN HER ŞEYE BENZER ORANDA ZAM YAPILDI
Bu tür değerlendirmelerden sonra yatıp kalkıp dua ediyoruz. Neye mi dua ediyoruz? Elbette haksız çıkmaya, yanılmaya. Zira biz öngörülerimizde yanılırsak Türkiye'de dar ve sabit gelirli kesimler adına adımlar atılmış demektir. Ne yazık ki ne dediysek aynen çıktı. Daha o yazımızın üstünden bir ay bile geçmeden dar ve sabit gelirli kesimler ızdırap çekmeye başladılar bile.
Birçok ürüne önemli oranda zam geldi. Örneğin 19 litre damacana su getiriyorlardı eve, 30 TL idi. Bir anda 40 TL oldu.Biz de onu değiştirmek zorunda kaldık. 25 TL'ye aynı suyu başka bir firmadan aynı şekilde eve kadar getirtmeye başladık. Ancak her şeye zam gelince o firma da 19 litre damacanayı 30 TL yaptı. (Şu an Kalabak Suyu'nun damacanası başka şehirlerden gelen suya göre daha cazip görünüyor. Zamlarla aradaki fark kapatılmazsa Kalabak Suyu'nun pazarı Eskişehir'de artabilir.)
Sudan bahanelerle zam yapanlar da var. Örneğin suya yüzde 33,66 zam yapan bu firma akaryakıt ve işçilik ücretleri nedeni ile böyle bir karar aldıklarını söylüyorlar. Ancak kendilerine itiraz edecek bir durum da yok. Çünkü başımızdakiler artık dar ve sabit gelirli kesimleri değil servetlerine servet katanları seviyorlar; özellikle faiz almaktan çekinmeyenler için ortaya çıkardıkları Kur Korumalı Mevduat tam bir ballı börek özelliği taşıyor. Bir yanda emekli asgari ücretin bile gerisinde zam alabilirken diğer yanda Kur Korumalı Mevduattan birisi çok rahat yüzde 50-60 kümülatif gelir elde edebiliyor. Ama sorarsanız gösterge faizi yüzde 15!
ÖZELLİKLE EMEKLİLER EZİLİRKEN KUR KORUMALI MEVDUATTAN FAİZ ALANLAR İNANILMAZ BİR KAZANCA SAHİP OLDULAR!
Emekli olduğunda asgari ücretten önemli miktarda yüksek emekli maaşı olanların bir bölümü şu an asgari ücret kadar emekli maaşını zor alıyor. Özellikle emeklilere karşı bu duruşun sebebini bilmek isterdik. Zira emeklilerin sayısı, mevcutların neredeyse yarısı kadar artırıldı EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi ile. Belki de diğer emekliler EYT'lilere ödenmesi gerekenin mağduru oldular. Onlara zam olarak gelecek para EYT'lilere gitti. Bilemiyoruz. Ancak gidişat hiç de iyi değil!
Bakın işadamları, işkadınları dertli. Dar ve sabit gelirli kesimler dertli. Otomobil sahipleri dertli (araçlarını satışa çıkaran birçok kişiye denk geldim) emekliler dertli. Esnaf dertli. (Esnaf ve sanayici çalıştıracak personel bulamıyor. Evet, başka türlü çok sıkıntıları var ancak en önemli sorun bu olarak görülüyor. Hemen hepsinden bunu sık sık duyuyoruz.) Gençlerimiz dertli. Gençlerimiz iş yok diyor ancak büyük bölümünün elinden bir şey geldiği yok. Çalışmak gibi bir dertleri de yok. Böyle bir durumda kimse kusura bakmasın da bu ülkeyi, şu hiç sevmediğiniz, her gün haklarında ayrı bir iftira uydurduğunuz Suriyelilere, Afganlılara muhtaç hale gelir bu ülke!
Hem yan gelip yatmak, yattığı yerden de para kazanmak istiyoruz. Hem çalışmayı, üretmeyi sevmiyoruz hem Batılı ülkeler gibi gelişmiş olmak istiyoruz. Hem Batılı ülkelerdeki gibi yaşam tarzını benimsiyoruz ancak o ülkelerdeki yasaklar ve kuralları istemiyoruz! Kendi keyfimize göre bir dünya peşindeyiz toplum olarak anladık da öyle bir dünya yok işte!
KİMSE ÖNÜNÜ GÖREMİYOR, İŞ YAPAMIYOR. DAR VE SABİT GELİRLİ KESİMİN DE PSİKOLOJİ BOZULDU!
Şu günlerde toplumun zaten zengin olan kesimi haricinde kimse de moral motivasyon yok. Parası olan da önünü göremediği için iş yapamıyor. Doğal olarak üretim de yapılamıyor. Önemli bir kısmının tek derdi ise dövizin biraz daha gitmesi, onların da biraz daha zengin olması.
Üretimin önü tıkanmak üzere. Piyasaların bir an önce dengeye oturması lazım. Aksi takdirde bu ortamda işlerini yürütemeyen birçok işletmenin battığına şahit olabileceğiz.
Yeni ekonomi yönetimi!
Lütfen dar ve sabit gelirli kesimleri ezen (hemen her gün gerçekleşen fiyat artışları psikolojilerini yeteri kadar bozmuş durumda) ve zenginleri daha zengin eden bu yanlış, saplantılı ekonomik politikadan bir an önce kurtarın ülkeyi. Bu ayki Merkez Bankası toplantısında bu politikaya bir son verilmeli, bu kış daha fazla sıkıntı üretilmeksizin geçirilmeli.
Her şey makul olduğu oranda güzeldir, bunu unutmayınız lütfen!