Anne ve babamızdan bize geçen genler bütün bir hayatımızı şekillendiriyor. Hayatımıza düşündüğümüzden de fazla etki ediyor. Şeker, kalp hastalıkları, romatizma, kas hastalıkları gibi tıbbi hastalıklar ve şizofreni, depresyon, takıntı gibi ruhsal hastalıklarda genetik yatkınlık ile aktive olabilecek hastalıklar arasındadır. Elbette annesi şizofreni ya da şeker hastası olan herkes aynı hastalığı sürdürür diye bir şey yoktur. Ancak diğer insanlara oranla riskin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında hastalık genlerinin aktifleşip aktifleşmeyeceği de daha çok çevresel faktörlere bağlıdır.

Stres dediğimiz şey insanın içinde ki tüm zayıflıkları ortaya çıkarır. Günümüzde kökeninin en çok stres olarak kabul edildiği hastalık kanserdir. Kanser bundan 10-15 yıl önce 4. ölüm nedeniyken bugün 2. ölüm nedeni haline gelmiştir.
Stresi kanser ile bağdaştırıyorsak ve son yıllarda kansere bağlı ölümler artış gösteriyorsa buna sebep olarak insanların geçmişe nazaran daha stresli bir hayat sürdüğünü söylemek yanlış olmaz.

Her geçen gün yeni bir hastalık tıp literatürüne ekleniyor. Bu hastalıklar geçmişte yok muydu? Elbette vardı. Ancak biraz önce bahsettiğim gibi o hastalığın aktifleşmesi adına yeterli faktör yoktu. Hayat belki daha sakin ve daha az stresliydi. Günümüz dünyasında sistem insanlardan çok daha fazlasını istiyor ve bekliyor. Farkında bile olmadan bir anda o çarkın içine girmiş ve sistemin gerektirdiği gibi davranmış bulunuyoruz. Böyle davranırken ise kendimizi haddinden fazla strese sokarak türlü hastalıklara zemin hazırlıyoruz. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre kronik birçok hastalığın (kalp hastalığı, tansiyon gibi) başlangıç yaşı 40 iken günümüzde bu yaş 30’lara düşmüştür. Bu örnekle de stresin hayatımızda çok büyük bir yer kaplayarak ilerlediğini gözlemleyebiliriz.
Strese bağlı olarak ortaya çıkan diğer bir hastalık türü ise deri hastalıklarıdır. Cilt ve deri hastalıkları da kontrolsüz strese maruz kalma, açık veya örtülü depresyondaki artışa bağlı olarak ortaya çıkar. Bu hastalıklara sedef hastalığını, egzamaları ve sivilceleri örnek verebiliriz.

Madem stres bu denli insan hayatını derinden etkileyen bir faktör haline geldi peki biz ne yapabiliriz?
Örneğin cilt ve deri hastalıklarının önüne dermatolojik tedaviyle bunun yanı sıra stres azaltıcı egzersizler (yoga, pilates, doğa yürüyüşleri), düzenli uyku, kontrollü beslenme ve doğru cilt bakımı ile geçebiliriz.
Her şeyin başı insanın kendine vakit ayırıp zamanını kaliteli yönetmesinden geçiyor. İşler bekleyebilir ve stres yapmak işi kolaylaştırmaz aksine zorlaştırır. Hiçbir şey bizden ya da sağlığımızdan önemli değil. Kendisinin üstesinden gelemeyeceği bazı durumlarda kişi uzman desteğine ihtiyaç duyabilir ve bu çok normaldir. Böyle durumlarda da bir uzmana danışmak en doğrusudur.