19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın ülkeyi kurtarmak için Samsun’a çıkmasının üzerinden 106 yıl geçti. Ülkemizin tarihinde çok önemli bir yer tutan 19 Mayıs, vatanın kurtulması için, Anadolu insanının bağımsızlık mücadelesinin ilk adımıdır. 19 Mayıs mazlum milletlerin emperyalizme karşı kazandıkları ilk zaferin başlangıcıdır. Dün Eskişehir’de de büyük coşku ile kutladık. Aynı, zaman 19 Mayıs Sevr haritasının yırtılması ve çöpe atılmasıdır, Lozan’a giden yolun açılmasıdır.
LOZAN’IN ANLAMI
Ülkemiz kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Lozan Barış Antlaşması için söyledikleri çok önemlidir: “Lozan Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış, büyük bir suikastın çöküşünü bildiren bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.”Türkiye, kendi sorunlarını Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sonunda elde ettiği Lozan’ı, demokratik ve laik cumhuriyeti reddederek değil, onlara sahip çıkarak ve onları daha da ileri götürerek çözecektir.
TAKLİTÇİ RÜZGAR
Bizim 19. yüzyıl tarihimizin iktisadi düzlemde ağır basan eğilimi, Batı sistemine eklemlenme, çarpık bir kapitalistleşme ve adım adım sömürgeleşme süreci olmasıydı. Osmanlı yönetici ve aydınları, Batı karşısındaki yenilginin nedenlerini uzun bir süre boyunca sanayi uygarlığının kavramları ile değil, kendi bilinçlerini belirlemeye devam eden tarım toplumunun anlam haritası içinden açıklamaya çalıştılar. Bu nedenle Batı’nın üstünlüğünü önce askeri ve teknik bir mesele olarak kavradılar. Her şeye rağmen aradaki makas kapanmayınca aşağılık kompleksine kapılanlar oldu. Tanzimat teslimiyetçiliği ve esen taklitçilik rüzgârı bunun sonucuydu.
BİR YÜZYIL YÖNTEM ARADILAR
Yapılması gereken, yanlış teşhis edildi. Yapılması gereken şey, Batı’nın taklit edilmesi değil, tarım toplumunun bütün kurumsal yapılarını sanayi toplumunun gereklerine uygun olarak dönüştürmekti. Feodalizmi tasfiye etmekti. Hareket noktası toplumun kendi kültürü ve kurumlarıydı. Onların modernize edilmesi gerekiyordu. Osmanlı’nın 19. yüzyılı yöntemi arayarak geçti. Bunlar dünyaya Avrupa merkezli olarak bakıyor, ırkçılık yapıyor ve dünya halklarını aşağılıyorlardı. Bir taraftan sanayileşmek ve bir milli ekonomik temel inşa etmek zorundaydık. Ama aynı zamanda devleti laikleştirmek, ümmet değil millet olarak örgütlenmek, okur yazarlığı artırmak, yazılı kültürü yaygınlaştırmak, okullarımızda eleştirel düşünceyi ve bilimi hakim kılmak, kanunlar önünde eşitlik ilkesini getirmek, kadınları kamusal yaşama katmak, toplumu kentlilik değerleriyle dönüştürmek, örneğin bireyselleşme, zaman disiplini, empati, demokrasi kültürü vb. inşa etmek zorundaydık.
NEYİ UNUTTUK?
Eskişehir’de de dün çok sayıda, sivil toplum kuruluşu bayramla ilgili olarak etkinlik yaptı. Ama unuttukları bir şey vardı. O da savaşın dışındaki gelişmenin anlanabilmesiydi. Ama, olmadı. 19 Mayıs yurdu işgal etmiş düşmana karşı bağımsızlık savaşının başlangıcıydı, ancak aynı zamanda bir programı temsil ediyordu. 19 Mayıs’ın unutturulan yönü, savaşın sadece cephede vuruşmakla ilgili olmadığıdır. Eğer, 19 Mayıs’la başlayan süreçte Batı sisteminin dayattığı uluslararası işbölümü reddedilmemiş, tam bağımsızlık sağlanmamış, ‘altı ok’ta somutlaşan tutarlı ve bütünsel program hayata geçirilmemiş olsaydı, bugünlere ulaşamazdık.
Mustafa Kemal 19 Mayıs’ta sadece Samsun’a çıkmadı, Batı’nın dayattığı uluslararası ilişkiler sisteminin hiyerarşisinden de kopuş adımını attı. Soğuk savaş döneminde topluma bu boyutu unutturdular. Bugün Batı’nın ağırlaşan baskıları altında tam bağımsız ve egemen yaşama ihtiyacı kendisini dayattıkça, milletin unutulanları ne kadar hızlı hatırladığını göreceğiz. Dün vilayet meydanında ortak açıklama yapan sivil toplum kuruluşlarımızın farkına varamadığı durum buydu.