Her iktidar, iktidarını devam ettirmek için ekonomik göstergelere, geniş yığınların bütçelerinin rahatlatmak ister. Çünkü iktidarların devam edebilmesi için şartlar vardır. Yıllar önce CHP sendikalar ile birlikte yoksul kitlelere daha yakındı. Bugün, CHP’nin yıllar önce elinde olan bu özelliği şimdilik AK Parti elinde bulunduruyor. Eskişehir’de de bu durum net bir şekilde görülüyor. Geniş insan kitleleri açısından değerlendirildiğinde somut durum böyledir.

BEKLENTİ VAR
Geniş yoksul kitleler AK Parti ile birlikte ise AK Parti enflasyon ve hayat pahalılığının devam etmesini istemeyecektir. Bu kitle geçim derdine düşerse, bir kez vatan savunması gerekçesi ile yanında yer aldığı Ak Parti’yi desteklemekten vaz geçebilir. Bunu da en fazla Ak Parti’nin biliyor olması gerek. Böyle olması gerektiği halde, gelişmeler beni Ak Parti’nin enflasyonu düşürmek ve halkı geçim derdinden kurtarmak istemediği şeklinde düşünmeye yönlendiriyor.

KRİZ CİDDİ
Bugün adı konması da, ciddi bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Yani, son günlerde konuştuğumuz ücret artışları fazla bir anlam taşımıyor.
Kısa sürede eriyor. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay diyor ki,” “İmzaladığımız sözleşme son 30 yılın en iyisiydi. Ama kazanımlarımız enflasyonla eridi. Kayıplar telafi edilmeli. Çalışanların gündemi seçim değil, geçim. Bu ülkeyi ucuz emek cenneti yaptırmayacağız.”

PEYNİR FİYATINI MI SÖYLÜYORLAR?
Bazılarının enflasyonu düşürmek dedikleri, bizim ve halkın anladığı gibi pazarda sebze meyve fiyatlarının düşmesi değildir. Peynir ve yumurtanın alınır hale gelmesi değildir. Onların enflasyon dedikleri başka bir şeydir. Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan hiç çarşı pazara çıkıyor mu? Hayır peki ne yapıyorlar? Londra ve New York’a gidip büyük fon sahiplerine Türkiye’yi pazarlamaya çalışıyorlar. Bu pazarlamayı yaparken, bizde peynir fiyatı bu, sebze meyve fiyatı bu mu diyorlar? Hayır. Peki bu paraların Türkiye’ye gelmesi için ne lazım? Öncelikle hükümetinin önümüzdeki seçimlerden sonra rota değişikliği olasılığının ortadan kalkması lazımdır.

NASIL GELDİK
Yüksek enflasyonlu ve hayat pahalılığı günlerine nasıl geldik.Irak işgali öncesinde, Ecevit ABD’nin taleplerine direndi. Ekonomik krizle terbiye etmeye kalktılar.2001 krizini çıkardılar. Arkasından da Kemal Derviş’i dayattılar.
Ecevit’i mecbur bıraktılar. Derviş ABD ne istediyse onu yaptı.
ABD’ye gitti, günlerce Ecevit bile ulaşamadı. Son günlerde yaşananlar,
nasıl da eski günlere benziyor? Babacan, Mehmet Şimşek dönemlerinde neler olduğunu, yaşandığını net hatırlayalım. Önce yüksek devalüasyon oldu. Sabit kur uygulamasına geçildi. Yabancılar paraları getirdi. Faize yatırdı. Borsada vurgun yapanlar oldu. Sonra TL’ye çevrilen paralar tekrar dolara çevrildi. Ve de ülkeyi terk etti.Dolar bazında ortalama yüzde 30-35 kazandılar.Dövizin geri gittiği dönemlerde ise
“TL değerlendi” diye övündüler. Üretim falan yapmadılar.
Bankalarımızı, sanayi kuruluşlarımızı kelepir fiyatına aldılar.
Bizim artı değerlerimizi çaldılar. Sonrasında olanları hepimiz zaten biliyoruz.
Emeği ile geçinenler zor durumda kaldı. Olan yurttaşlarımıza oldu. Neoliberal politikalar dönemi sona ermeden. Ekonomik göstergelerin düzelmeyeceği çok açıktır. Uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşlarının.
Onların amacı bellidir. Şimdiden seçim sonrası için ellerini ovuşturuyorlar. İngiliz ve Amerikan kuruluşları ekonomik durumumuzu övüyor. Onlar bizi n zaman övdülerse, burada işler ters gidiyor. Neoliberal ekonomik politikalar sona erdiğinde yüzler gülecek.